Olaylar Ve Görüşler

Ankara Garı ve YHT Garı - Recep YILMAZ

22 Temmuz 2021 Perşembe

Osmanlı döneminde Anadoluya uzanacak olan demiryollarının imtiyazını alan Almanlar İstanbuldan Eskişehire oradan Ankara ve Konyaya nihai olarak da hem doğuya hem güneye ulaşmış olacaklardı. Yapım ve işletme imtiyazı “Chemin de fer Ottoman dAnatolie” şirketine bağlı olarak Deutsche Banktaydı. Alman emperyalizminin sürdürdüğü bu Anadolu demiryolları politikası sonucu ilk tren 1893te artık Ankaraya yani dönemin küçük taşra şehrine ulaşmıştı. Kısa bir süre sonra patlak veren birinci paylaşım savaşından sonra Ankara yeni bir sürece gebeydi.

Kurtuluş mücadelesine karargâh olacak olan Ankara için 27 Aralık 1919 günü yani o kutsal misafirlerini Dikmende karşıladığı gün yeni bir dönemin başlangıcıydı. İleride başkent olacak bu şehir Mustafa Kemal Paşa ve yol arkadaşlarına ev sahipliği yapıyordu.

YİNE AYNI AĞIR ŞARTLAR

Mustafa Kemal Paşa için önce Keçiörendeki ziraat mektebi ikamet yeri olarak belirlendiyse de güvenlik sorunundan dolayı Paşa, Ankara istasyonunda bulunan direksiyon binasına taşındı. Bir yılı aşkın bir süre burada Ankara Garı’nın hemen yanında ikamet etti.

Batı Cephesinde sürdürülen Kurtuluş Savaşı’nda demiryolları önemli bir yere sahip oldu. İneboludan gelen cephane Ankaradan demiryoluyla cepheye ulaştırıldı. Bu yolla cephane ve yiyecek temini sağlandı. Demiryollarının stratejik önemini savaş meydanlarında bir kez daha anlayan Cumhuriyet kadrolarının ilk işi yeni hatlar inşa etmek ve yabancı devletlerin elindeki imtiyazlı hatları devletleştirmek oldu.

Cumhuriyet kurulduktan sonra ihtiyaçları ve nüfusu gitgide artan, yeni yapılan demiryolu hatlarıyla bir kavşak noktası haline gelen Ankarada başkentin ruhunu yansıtacak bir gar binası planlandı. Mimar Şekip Akalın tarafından tasarlanan gar binasının yapımına 1935 tarihinde başlandı ve Ulusta bulunan Ankara Garı 30 Ekim 1937de hizmete girdi.

Cumhuriyetin karakterini ve ruhunu yansıtan bir abide olarak bugüne dek Cumhuriyetin başkenti Ankaraya gelenleri karşılıyordu. Bazı ekspreslerin YHT ile kesişmesinden dolayı kaldırılması ve hızlı tren hatlarının ayrı bir gara alınması projesi ile tarihi Ankara Garı sessizleştirildi ve insansızlaştırıldı. Yerleşke içinde bulunan birçok tarihi yapı Ankara Medipol Üniversitesine devredildi.

Yaklaşık 85 yıldır hizmet veren tarihi gar binasının karşısına YHT garı olarak kullanılmak üzere yeni neo-liberal düzenin ruhuna uygun yarı AVM tarzında bir gar binası yapıldı. 2016 yılında açılışı yapılan YHT garı, Limak-Kolin-Cengiz ortaklığına 20 yıllık işletme imtiyazı verilerek Yap-İşlet-Devret (YİD) modeliyle inşa ettirildi. Cumhuriyetin def ettiği emperyalist imtiyazlar AKP ürünü yerli oligarkların imtiyazlı YİD projeleriyle yer değiştirdi. Burada yolcu başına yapılacak garanti ödemesi yine TL değil dolar üzerindendi. Kullanılsın kullanılmasın yolcu garanti bedelinin tamamının ödendiği” bu gar modeli rant aktarımının yeni bir örneğiydi. Yolcu başına 1.5 dolar+KDV olarak yapılacak garanti ödemesi verilen yolcu sayısı aşılırsa aşan her yolcu sayısı için de 50 cent olarak belirlendi. Tam Yağma Hasan’ın Böreği”!

Sözleşme kapsamında ilk iki yıl için 2’şer milyon, sonraki iki yıl için 5er milyon, sonraki dört yıl için 8er milyon, dokuzuncu ve sonraki yıllar için de 10ar milyon yolcu garantisi verilmişti. Yani içinde bulunduğumuz 2021 yılı için garanti yolcu sayısı 8 milyon!

Her zaman olduğu gibi bu sözleşmede de olağanüstü koşullar, salgın hastalık vb. durumlar akla bile getirilmedi. YHT garını bu yılın ilk 5 ayında salgın dolayısıyla sadece 272 bin 676 yolcunun kullandığı açıklandı. Yıl sonuna kadar isterse 1 milyon olsun her halükarda 8 milyon yolcu için toplam 12 milyon dolar bu müteahhitlere ödenecek!

İMTİYAZLI YÜK

2016-2020 arası 4 yılda toplam 21 milyon 352 bin dolar zaten ödendi. Buna 12 milyon dolar daha eklenecek ve 5 yılda sadece bir gar binası için yaklaşık 200 milyon lira ödenmiş olacak. İşlettikleri otel, AVM, otopark ise cabası.

Salgın hastalık döneminde zarar etmeyen tek kurum kamunun sırtına binmiş olan bu imtiyazlı müteahhitlik şirketleridir. Yüz yıl önce def edilenin yerli versiyonu haline gelen yerli oligarklardır.

Hasan Hüseyinin şiirinde söylediği gibi “İnsan değil -hâşâ- bir yağmacı soyu bu, bıçak kemikte”.

RECEP YILMAZ

MÜHENDİS / YAZAR



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları