Olaylar Ve Görüşler

Anlamadım ki Öğretmenim!.. - Duran GÜLDEMİR

22 Mayıs 2021 Cumartesi

“Uzaktan eğitim, öğrenciyi eğitim sürecinin katılımcısı değil, seyircisi konumuna indirger” diyerek uzaktan eğitimin yetersizliklerini vurguladığı Cumhuriyet’teki yazısında Prof. Dr. Üstün Dökmen, (Yüz Yüze Eğitim Şart Mı?, 01 Ekim 2020) uyarılarına şöyle devam ediyordu: “Düne kadar ekran bağımlısı çocuklarımıza, ‘Saatlerce bilgisayarın, tabletin başında oturulmaz, eklemlerin kireçlenecek, biraz dışarıya çık, hareket et, sosyalleş’ dedik. İnternet bağımlılarına tedavi merkezleri açtık. Bugün ise ‘8 saat bilgisayarın başında otur’ diyoruz.”

Uzaktan eğitimde yaşanan onca sıkıntının yanında bu sorun çok mu önemli?

Elbette önemli. Geçen bu zaman içinde olumsuz sonuçlarını görmeye başladığımız bu konu da en az diğerleri kadar önemli.

SIKINTILI SÜREÇ

Peki nedir bu sorun? Hemen size birkaçını sıralayayım. TV ekranı ya da bilgisayarın başına geçen çocukların o durgun, o tedirgin hallerine baktığımızda hemen şunu görmekteyiz. Öncelikle enerjilerini kaybettiler. Hemen anlaşılmıyor ama bir süre sonra sıkıntılar başlıyor. Anlatılanları dinledikten sonra, söylenenleri kavramakta zorlanıyor çocuk. Bu durum yüz yüze eğitimde de geçerli ama orada öğretmeniyle, yanındaki arkadaşıyla o anda göz göze gelmenin verdiği iletişim ağı devreye giriyor. Öğretmen öğrencisini görüyor, bakışından duruşundan sıkıntısını anında anlıyor. Oysa ekran karşısında bu iletişim bağından tamamen uzak. Kendini yapayalnız hissediyor. Ekrandaki öğretmeni bütün hünerlerini gösteriyor olsa da söylenen onca sözden birini kaçırdığı anda sıkıntı başlıyor. Hele de ilkokulun ilk sınıflarından birinin öğrencisi ise durum daha da zorlaşıyor, ne yapacağını bilemiyor. Parmağını kaldırıyor, öğretmeni duyuyor mu duymuyor mu ondan da emin değil ama o yine de çaresizlik içinde “Anlamadım ki öğretmenim” diye bağırıyor bütün gücüyle. Ne yapacağını şaşırıyor. Çünkü karşısında gördüğü öğretmeni de arkadaşı da yanı başında değil. Hepsi o cam ekranda, hepsi çok uzaklarda.

KIZMAYIN ÇOCUKLARA…

Çok konuşuldu, çok söylendi. Bu pandemi döneminde, en büyük sorun, “öğrencilerin EBA’ya erişemiyor olmaları”. Özellikle kırsal kesimdeki öğrencilerin en önemli sorunu bu. Gerek basında gerek TV kanallarında anlatılan o eşitsizlik hikâyeleri bizi derinden üzdü elbette. Özel okullarda okuyan çocukların bu konuda daha şanslı oldukları bilinen bir gerçekti. Eğitimde yaşanan bu durum, korona günlerinde daha da gün yüzüne çıktı. Fakat bu arada şunu da gördük: TV ekranı karşısına geçeni de dersini bilgisayarında yapma mutluluğu yaşayanı da aynı sıkıntıyla karşı karşıya kaldı. Saatler süren dersler nedeniyle ekran bağımlısı oldular gerçekten. Bu durum hem fiziksel hem de ruhsal sorunları beraberinde getirdi. Hepsi de oyun oynadıkları sokağı, sınıfı, arkadaşlarını ve öğretmenlerini özlediler. En çok da koşup oynadıkları o okul bahçesini... Öğretmenlik günlerimden hatırlıyorum, dersten çıkar çıkmaz oradan oraya koşup bağıran çocuklara, “koşmayın, bağırmayın” diyerek uyarırdık onları. Elbette korumak için yaptık bütün bunları ama o koşmaların, bağırmaların onlar için ne kadar önemli olduğunu şimdi daha iyi anlıyorum.

Evimize kapanıp kaldığımız şu son aylarda kapımızın önünde, sokağımızın yanı başında oynayan çocukların seslerinden belki rahatsız oluyoruz ama ne olur kızmayın onlara. Bırakın çocuklar gönüllerince koşsunlar, oynasınlar. Anneler babalar, “Çocuklarımız, derslerinden geri kaldılar” diye hiç endişelenmesinler. Yapılamayan derslerin, işlenemeyen konuların hepsi iyi bir planlamayla telafi edilebilir. Yeter ki bunu başaracağımıza olan inancımızı yitirmeyelim. Ve şunu hiç unutmayalım: Hiçbir şey evlatlarımızın sağlıklarından daha önemli değildir!..

DURAN GÜLDEMİR

EĞİTİMCİ / YKKED İSTANBUL BEYLİKDÜZÜ ŞUBE YÖNETİM KURULU ÜYESİ



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları