Mustafa Kemal Atatürk, Amasya Genelgesi’nde, “Milletin kurtuluşunu milletin azim ve kararı sağlayacaktır” diyerek çıkmıştı yola. Erzurum ve Sivas kongreleri “milletin azim ve kararı” açısından örnek kongrelerdir. Kongreler sonrası, üyelerin seçimi ile kurulan “Temsil Heyeti” de milli irade açısından önemlidir. Ve 23 Nisan 1920’de Ankara’da açılan TBMM...
“Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir” şiarının yaşama geçirilmesidir.
Sonra “milletin azim ve kararı”nın temsil edildiği TBMM yönetiminde, milli mücadele verilerek zafer kazanılmıştır. Mudanya Ateşkesi ve Lozan Konferansı ile Cumhuriyete giden yolun taşları döşenmiş, 29 Ekim 1923’de Cumhuriyetin ilanı gerçekleştirilmiştir.
Tüm bu adımlar, egemenliği; kişiden, saraydan alıp millete verme adımlarıdır.
Halkı sarayın, padişahın kulu olmaktan çıkarmak ve yurttaş yapma adımlarıdır.
Elbette bu adımların kalıcılığı için çağdaş bir toplum yapısı ve o yapıya uygun yurttaşların yetiştirilmesi de gerekli idi.
İLK BÜYÜK ADIMLAR
Cumhuriyetin ilanı sonrasında başlatılan ve “Atatürk Devrimleri” diye isimlendirilen çağdaşlaşma hamlelerinin amacı budur. Bu hamlelerin en önemlilerinden olan 3 Mart Yasalarının bugün 101. yıldönümüdür. 3 Mart 1924 günü çıkarılan yasalarla;
Laik Cumhuriyet için önemli adımlar atılmıştır. Bir yıl önce ilan edilen cumhuriyetin, demokrasi ile buluşmasının ilk büyük adımları atılmıştır.
3 Mart Devrimlerini anlamak için Mustafa Kemal Atatürk’ün 1 Mart 1924 tarihinde TBMM’de yaptığı konuşmaya bakmak gerekir: “Memleketin genel hayatında orduyu siyasetten ayırmak ilkesi, Cumhuriyetin daima göz önünde tuttuğu bir esas noktadır. Şimdiye kadar izlenen bu yolda, Cumhuriyet orduları vatanın gücü ve güvenilir kurtarıcısı olarak saygılı ve güçlü bir mevkide kalmıştır. Bunun gibi bağlı olmakla mutluluk duyduğumuz İslam dinini de yüzyıllardan beri olageldiği üzere, bir siyaset aracı olmak durumundan çıkarıp yüceltmenin gerekli olduğu gerçeğini görüyoruz. Mukaddes ve kutsal olan inanç ve vicdan duygularımızı, muğlak ve değişken olan ve her türlü menfaatler ve ihtiraslara sahne olan, siyasetten ve siyasetin bütün organlarına, bir an önce ve kesinlikle kurtarmak, milletin dünyadaki ve ahiretteki mutluluğunun emrettiği bir zorunluluktur.”

DEVLETİN LAİKLEŞTİRİLMESİ
Atatürk, “Cumhuriyetin bugün de ileride de kesinlikle ve sonuna kadar her türlü saldırılardan/ tehlikeden korunması” için dinin ve ordunun siyasetten ayrılması gerektiğini söylemektedir. Bu konuşmadan iki gün sonra TBMM’de bu konuşmanın gereği olan adımlar atılır.
- Şeriye ve Evkaf Vekaleti (Din İşleri ve Vakıflar Bakanlığı) kaldırılır. Erkanı Harbiye Umumi Vekaleti (Genelkurmay Bakanlığı) kaldırılır. Böylece din ve ordu politik alanın, siyasetin dışına çıkarılır.
- Tevhidi Tedrisat Kanunu (Öğrenim Birliği) kabul edilir. Bu kanun ile tüm eğitim öğretim kurumları Milli Eğitim Bakanlığı’nın yönetimine geçer. Mektep, medrese, yabancı okul ayrımına son verilir.
Laik, çağdaş ve bilimsel eğitim için ulus olma ve yurttaşlık bilincinin yerleştirilmesi açısından önemli bir adım atılır. “Cumhuriyetin temeli kültürdür” anlayışına yönelik olarak ortak kültürü oluşturma amaçlı da atılmış bir adımdır.
- Yine 3 Mart 1924’te halifelik kaldırılmıştır. Devletin laikleştirilmesi, milli egemenliğin güçlendirilmesi açısından önemli bir adımdır. Ayrıca Cumhuriyet karşıtlarının sığınağı olmasına son verilmiş oldu. 1 Kasım 1922 tarihinde saltanatın kaldırılması ile başlayan iki başlı yönetime son verme adımları böylece sona ermiş oldu.
Anayasanın 174. maddesi, 3 Mart Yasaları da içinde olmak üzere Devrim Yasalarının korunmasını emreder. Böyle olmasına rağmen, Soğuk Savaş sürecinden bugüne kadar, başta 3 Mart Yasaları olmak üzere diğer Devrim Yasalarına karşı adımlar sistemli şekilde sürdürülmektedir. Bugün de örneklerini yaşıyoruz. Bu yasalara tüm yurttaşlarımız kararlılıkla sahip çıkmalıdır. Çünkü 3 Mart Devrim Yasaları, Atatürk Cumhuriyetinin kuruluş felsefesini oluşturmaktadır.
HİLMİ TAŞKIN
EĞİTİMCİ