ATATÜRKSÜZ milliyetçilik olur mu? - Prof. Dr. Utku Yapıcı
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

ATATÜRKSÜZ milliyetçilik olur mu? - Prof. Dr. Utku Yapıcı

21.05.2025 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

Milliyetçilik, bir söylem ve pratik olarak uzunca sayılabilecek bir geçmişe sahip olsa da milliyetçiliğin bir veri olarak akademinin araştırma nesnesi haline gelmesinin tarihi pek de eskilere gitmiyor. Çünkü toplumu harekete geçirmede bir işlev sahibi olan söylem ve pratiklerin araştırma nesnesi haline gelmeleri kolay gerçekleşmiyor. “Akademik” yazının önemli bir kısmı, ne yazık ki, milliyetçilik karşısındaki politik tavırlarını bilimsel açıdan meşrulaştırmaya çalışanların, bir diğer ifadeyle ona karşı olumlu veya olumsuz değer yargılarını “bilimsellik” etiketiyle kabul ettirmeye gayret gösterenlerin yapıtlarıyla dolu.

Bir akademik disiplinin yapması gereken en önemli iş, alanının dış sınırlarını çizmek ve disiplin ile ilgili temel kavramları tanımlamak kuşkusuz. Milliyetçilik çalışmaları da yaklaşık 100 yıldır aynı şeyi yapmaya çalışıyor. Bu kapsamda pek çok farklı milliyetçilik tanımı üretildi. Ama bence bu tanımların en yerinde olanları milliyetçiliği, millet olarak tanımladığı yapının çıkarını savunma iddiası ile açıklayan tanımlar.

TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİNİN KÖKENİ

Bu tanımlar, milliyetçiliğin milleti tanımlama işlevini net olarak ortaya koydukları gibi, aynı isimli bir milliyetçiliğin yaratabileceği farklı millet ve çıkar tasarımları nedeniyle farklı formlarının olabileceğini de kabul ediyorlar. Örneğin Türk milliyetçiliğinin bir formu Türklüğü yurttaşlığa dayalı olarak tanımlayıp bu çerçevede çizdiği dış sınırlar içindeki topluluğun çıkarını en iyi sosyal adaletten yana bir programla destekleyeceğini düşünüyorsa ve sosyal adaletin uygulanmasının temel gerekliliğinin emperyalizm karşıtlığı olduğunu vurguluyorsa, o form yurttaşlığa dayalı, emperyalizm karşıtı, sol bir milliyetçilik olarak tanımlanabilir. Türk milliyetçiliğinin başka bir formu ise millet kavramının içeriğini etnik, dilsel, dinsel vb. kimlik öğeleriyle yükleyip, bu grubun çıkarını en iyi neoliberal ekonomi modeliyle savunulacağını öngörebilir örneğin. Bu durumda farklı kombinasyonlarla, farklı Türk milliyetçiliği formları karşımıza çıkabilir.

Türk milliyetçiliğinin tarihsel kökeninde halkçılık olduğundan, Türk milliyetçiliğinin kuruluş itibarıyla sol bir tutunuma sahip olduğunu iddia edenlerdenim. Atatürk’ün liderliğinde bu form yurttaşlığa dayalı ve emperyalizm karşıtı bir yönde gelişti. Ancak zaman içinde alternatif Türk milliyetçiliği tasavvurları da oluştu. Hepsi, kendi millet tanımları gereğince, bu kitleye birilerini eklemekte, birilerini çıkarmaktalar. ABD’yle ittifakı milliyetçiliğin olmazsa olmazı olarak gören milliyetçilik formlarımız da oldu, Türkİslam sentezi düşüncesi üzerinden dini milliyetçiliğinin temeline yerleştiren milliyetçilik formlarımız da. Atatürkçülük için de aynı şey geçerli. Örneğin yalnızca laiklik üzerinden Atatürkçülüğü dar bir biçimde okuyan ve bir yaşam biçimine indirgeyen, Batıcılık üzerinden onu (yanlış) yorumlayan Atatürkçülük formları da toplumsal ve siyasal düzlemlerde varlıklarını sürdüren Atatürkçülük formlarına iki örnek.

MİLLİYETÇİLİĞİN ANA EKSENİ

Bugün PKK ile ilgili tartışmalar aslında böyle bir milliyetçilik ve Atatürkçülük tartışması arka planında ilerliyor. Görülüyor ki, Atatürksüz bir milliyetçilik ile milliyetçiliksiz bir Atatürkçülüğü savunanlar, karşıtmış gibi gözükseler de, aynı ortak zeminde buluşabiliyorlar. Oysa emperyalizm karşıtlığı ve halkçılığın -dahasını söyleyeyim, bir bütün olarak Atatürkçülüğün- milliyetçiliğin ana ekseni olmasını gerektiren bir uluslararası siyasal ve toplumsal konjonktürdeyiz. Bugün dış politikada başarının da toplum desteğinin sağlanmasının da temel koşulunu bu dinamiği fark etmektir.

Tüm milliyetçilik ve Atatürkçülük iddiasına sahip olanların bu argümanları, çok geç olmadan bir kez daha değerlendirmelerinde yarar vardır. 

İlgili Konular: #Atatürk

Yazarın Son Yazıları