Erken seçim öncesi analizler ve çıkış yolu
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Erken seçim öncesi analizler ve çıkış yolu

17.08.2015 08:00
Güncellenme:
Takip Et:

Muhalefet partilerinin tamamı veya biri ya da ikisi, AKP’nin 18 eksiğini tamamlamasının önünü kesecek şekilde oylarını artırmanın yolunu bulmalıdır. Bu, ancak bir rüzgâr yaratmakla mümkündür. Erdoğan, yeniden tek başına iktidar hedefine ulaşır ise bu, uzun süre kalıcı olmaz ama tüm sorunlarımızın uzlaşma yoluyla çözülebileceği bir süreçte, çekeceğimiz sıkıntılar artar.
Şimdi bu rüzgâr nasıl yaratılır, süratle bunu düşünmek ve ortak akla ulaşıp, partiler içi kavgalarla değil, el ele başarmak gerekir.
Muhalefet partileri için ayrı ayrı olmak üzere, bahsettiğim “rüzgar”ı yaratmanın önkoşulu, bu partilerde siyaset yapanların egolarından sıyrılmaları, “ben” değil, “BİZ” demeleridir.

Analizler ve çıkış yolu
1. Erken seçim geliyor, Erdoğan sahneye iniyor.

2. 7 Haziran seçiminin etkisi, Meclis başkanı AKP’den seçildiğinde bitti; Erdoğan, erken seçim kararını o gün kesinleştirdi. İhsanoğlu veya Baykal seçilseydi, bugün koalisyon kurulmuştu.

3. Davutoğlu’nun, Erdoğan’a rağmen koalisyonu kurabileceğini beklemek mümkün değil idi. Çünkü Davutoğlu, bu mevkiye seçim kazanarak değil, Erdoğan’ın danışmanlığını /bürokratlığını yaparak geldi. Gittiği kadar, böyle devam eder.

4. Mevcut şartlarda erken seçimi Erdoğan/ AKP için riskli kılacak yönde bir değişiklik olur ise, son anda dahi koalisyon gerçekleşir. Erdoğan, bu konularda son derece esnektir ve koşullara göre pozisyon alır. Buraya dikkat lütfen!

5. Seçim olur ise hiçbir şey değişmez diyenlere: Erken seçimde hiçbir şey değişmez ise Erdoğan/AKP açısından seçime gidilmesinde hiçbir risk de yoktur. Onun bakış açısıyla baktığımda, denemek istediğini açıkça görüyoruz. Daha açık yazayım. “Kaya düşebülür, düşmeye de bülür.” Tedbir almak isteyenler, düşmeyeceği varsayımına göre değil, düşebileceği varsayımına göre tedbir alırlar ki, aksi bir durumda canları yanmasın.

6. Seçmenin Erdoğan’ı uzlaşmaz görerek seçimde cezalandıracağını düşünenler, zaten 7 Haziran’da da Erdoğan’a /AKP’ye oy vermeyenler. Erdoğan’ın / AKP’nin oyunun daha fazla gerilemesinin gerekçeleri kanaatimce henüz oluşmadı.

7. Peki, Erdoğan’ın oyunu artırma ihtimali var mı?. Önce tek başına iktidar olması için ne kadar arttırması gerekiyor, onu değerlendirelim. Yani yüzde mi konuşmalıyız yoksa eksik milletvekili sayısı üzerinden mi gitmeliyiz?
Gelin sorunun cevabını, Erdoğan’ın gözlüklerini takıp verelim. Erdoğan şu soruyu sormuştur kendine: “Erken seçimde hedefim ülke çapındaki yüzdemi mi artırmak olmalı, yoksa 18 vekil eksiğini kapatmak mı?” Cevabını şöyle vermiştir: “Benim işim yüzdelerle değil, eksik olan 18 milletvekilinin ne kadarını kazanırsam, o kadar iyi. 18 fark bu defa 20 olsa ne değişir. 8’e bile düşse her şey değişir.” Sonra da hemen şu talimatı vermiştir: “Nerede kaç oyla sıradaki vekilliği kaybettik?” Cevabı şöyle: Toplamda 400 bin civarında ilave oy alırsa düzgün bir dağılımla, 18 milletvekili açığı birkaç fazlasıyla kapanıyor. Örneğin Ağrı’da sadece iki bin ilave oya ihtiyacı var milletvekili çıkarabilmesi için. 400 bin yeni oy, Türkiye genelinde yüzde 1den daha az bir orana denk geliyor. Bu tespit yapıldıktan sonra eminim ki, buralarda sandık sandık değerlendirmeler tamamlanmış ve çoktan seçim çalışması başlamıştır. Yani vitrinde “istikşaf” manzaraları, tezgâh arkasında seçim çalışması...

8. Şimdi Erdoğan, oyunun niçin artacağını düşünüyor, buna bakalım. Parlamentoya girmiş 4 siyasi parti var elimizde.

HDP: Oyu muhtemelen düşecek. Barajın altına düşeceğini sanmıyorum. Ancak Kürt siyasi hareketinin içinde olmayıp da, “HDP eliyle PKK’nin gücü kırılır, siyaset silaha üstün gelir” diyenlerin bir kısmı hayal kırıklığına uğrayıp dönebilirler. Bunların önemli bir kısmı CHP’ye, az bir kısmı da AKP’ye yönelir sanırım. AKP’ye az da olsa yönelim olabileceğini bölgede farklı partilerde siyaset yapanların aktarımlarından çıkarıyorum. Kamuoyu araştırmalarına göre CHP’den HDP’ye giden oy yüzde 1.5 görünüyor. Buna göre hesap edin.

MHP: Oyu muhtemelen düşecek. Kamuoyu araştırmalarına göre (bkz. IPSOS), MHP’nin 7 Haziran’daki oyunun 1/4ü AKP’den gelmiş. Seçim sonrası her kritik dönemeçte MHP’nin, AKP’yi desteklediğini gören ve MHP’ye oy vermiş ama henüz MHP’li olmamış bu seçmen, “bari kazanan partiye oy verseydim” diyebilecektir. MHP’nin diğer '73eçmeninin de bir kısmını tereddütlere düşürdüğünü tahmin ediyorum.

CHP: HDP’ye giden emanet oylarının önemli bir kısmını geri alacaktır. Koalisyonun kurulması için gösterdiği samimi çaba sebebiyle önemli bir kısım seçmenin de takdirini kazanmıştır CHP. Ancak bunlardan daha önce CHP’ye oy vermemiş olanlarının oyunu alması oldukça zordur. Bakınız; “takdir edenlerin sayısı” azdır demiyorum. Hem CHP’ye 7 Haziran’da oy vermemiş, hem koalisyon görüşmeleri sebebiyle takdir eden, hem de bu sefer oy verecek olan (yani aynı anda 3 şart birlikte) seçmen sayısının çok yüksek olmadığını düşünüyorum. Çünkü söz konusu seçmen, ideolojik olmayan seçmendir ve önceliği ekonomik istikrardır ve tek başına iktidarın ekonomik istikrar sağlayacağı iddiasına (bana göre büyük yanlış) inanmaya hazırdır.
CHP, açıkladığı ekonomik ve sosyal projeleri sebebiyle oyunu aldığı ve araştırmalara göre yaklaşık yüzde 3’e denk gelen bir seçmen kitlesinin bu defa oyunu almakta ise biraz daha zorlanacaktır. Çünkü bu seçmen, söz konusu projeleri sadece beğendiği için değil, CHP iktidar olsun ve bunları hayata geçirsin diye oy vermiştir. Bu kadar kısa süreyle yapılan ikinci seçimde CHP 144 milletvekili eksiğini kapatarak tek başına iktidar olacağına veya en azından açığı önemli ölçüde azaltarak iktidarın büyük ortağı olabileceğine seçmeni inandıramaz ise, bu seçmenin ağırlıklı olarak AKP’ye gideceğini/ döneceğini söyleyebiliriz.

AKP: MHP’ye verdiği emanet oylara talip. Kısa vadede; PKK terörü ve MHP’nin neticede/son tahlilde Erdoğan’ı destekler kararları/davranışları sebebiyle bu oylar, misafir gittikleri partiye yerleşmeden önce geri gelebilir. Uzun süredir MHP’ye oy veren seçmende de AKP’ye yönelik kaymalar olabilir. Son derece ironik bir durum ama hem MHP’nin hem PKK’nin yaptıkları Erdoğan’ın oyunun artmasını sağlıyor. Güneydoğu’da aşiret oylarını devşirmeye çalıştığını görüyorum AKP’nin. Bu da HDP’den de bir miktar oy gelmesini sağlayacaktır. Özellikle taşımalı sisteme geçilir ise, bu sayede de cüz’i bir oy gelir. Dikkat edin lütfen, büyük sayılara ihtiyacı yok Erdoğan’ın. Tekrar ediyorum, toplamda açığı 400 bin oy civarında.

(Not: “Erdoğan kıl payı kaçırdığı 18 milletvekilliğini geri alma hesabı yaparken, kıl payı kazandıklarının bir kısmını kaybedebilir, o sebeple erken seçim Erdoğan için büyük risktir” diyenlere: AKP 18, CHP 144 eksiğe sahip. CHP’nin 37 ilde milletvekili yok. Yani bu tabloda AKP’nin kıl payı kaçırdığı milletvekili sayısına odaklanması, kendi seçim stratejisi açısından doğru. Dünyayı kendi gözlüklerimizle görerek strateji planlaması yapamayız. Ülke için bizim doğrularımız ayrı, Erdoğan’ın seçim kazanma stratejisi ve taktikleri ayrı.)

NETİCE
Bilmek iyidir.
Doğru analiz yapmak, doğru karar vermek için zorunludur.
Muhalefet partilerinin tamamı veya biri ya da ikisi, AKP’nin 18 eksiğini tamamlamasının önünü kesecek şekilde oylarını arttırmanın yolunu bulmalıdır. Bu, ancak bir rüzgâr yaratmakla mümkündür. Erdoğan, yeniden tek başına iktidar hedefine ulaşır ise, bu, uzun süre kalıcı olmaz ama tüm sorunlarımızın uzlaşma yoluyla çözülebileceği bir süreçte, çekeceğimiz sıkıntılar artar.
Şimdi bu rüzgâr nasıl yaratılır, süratle bunu düşünmek ve ortak akla ulaşıp, partiler içi kavgalarla değil, el ele başarmak gerekir.
Muhalefet partileri için ayrı ayrı olmak üzere, bahsettiğim “rüzgâr”ı yaratmanın önkoşulu, bu partilerde siyaset yapanların egolarından sıyrılmaları, “ben” değil, “BİZ” demeleridir.
Tabandan gelen, örgütleri ve halkı kucaklayan kadro hareketleri, partilere müthiş ivmeler kazandırabilir. Burada ilgili herkes, “benim siyasi ideallerim, ülkemin üstün menfaatlerinden daha önemli değildir. Partimin ve dolayısıyla ülkemin menfaatleri için, siyasi hayatta rakip olduğum partililerle bile el ele vermek zorunluluğum vardır” diyebilmelidir.
Böyle bir kadro hareketini ve/veya kadrosunu halka heyecan verecek şekilde zenginleştirmeyi başaran siyasi partiler, seçmene güven verirler, karşılığını da emin olunuz alırlar.
Unutmayalım, nasıl ki Erdoğan’ın 18 milletvekili açığını kapatmak için çok fazla bir ilave oya ihtiyacı yok ise, bu hedefin önünü kesmek için de muhalefet partilerinin akılcı hamleler yapmaları yeterli olacaktır.  

Prof. METİN FEYZİOĞLU Türkiye Barolar Birliği Başkanı

Yazarın Son Yazıları

Çocuklarımız artık kimsesiz mi? - Özgür Hüseyin Akış

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında söylenmiş bir cümle hâlâ kulaklarımızda çınlar:

Devamını Oku
07.12.2025
Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025
Uçak kazasının düşündürdükleri... - Cumhur Utku

Geçen hafta Azerbaycan-Gürcistan sınırında düşen askeri uçağımızla ilgili bir tanımı düzeltelim

Devamını Oku
22.11.2025
Türkiye’de şap hastalığı neden hâlâ bitmiyor? - Gülay Ertürk

Türkiye’de hayvancılığın en büyük sorunlarından biri, aradan geçen yüzyıllara rağmen hâlâ kontrol altına alınamayan şap hastalığıdır.

Devamını Oku
21.11.2025
‘Ot otlayanlar’dan bugüne - A. Celal Binzet

Günümüzün yakıcı sorunlarından birisi olan vergi, bozuk sistemin ana nedenlerinin başında geliyor.

Devamını Oku
21.11.2025
Bir döneğin anatomisi - Çiğdem Bayraktar Ör

Dün söylediğini bugün unutuyor; hayır, unutmuyor; “Dün söylediğini yutuyor”!

Devamını Oku
21.11.2025
Dünya Çocuk Hakları Günü - Recep Nas

Çocuk Haklarına İlişkin Sözleşme, 20 Kasım 1989 günü Birleşmiş Milletler’ce kabul edilmiş, 2 Eylül 1990’da yürürlüğe girmiştir.

Devamını Oku
20.11.2025
CHP'nin iktidar kurultayı - Ziya Yergök

Türkiye’nin kurucu ve birinci partisi, iktidarın en güçlü adayı CHP, 28- 30 Kasım tarihlerinde 39. olağan kurultayını yapacak.

Devamını Oku
20.11.2025
Güvenlik kültürü üzerine - Gazi Zorer

Ülkemizin büyük kısmı aktif deprem kuşağında ve sıklıkla depremi yaşıyoruz ama esaslı bir deprem master planımız yok.

Devamını Oku
19.11.2025
Kemalizm karşıtlığının maskesi - Tunay Şendal

Türkiye, 10 Kasım’ın manevi ağırlığı altında, Mustafa Kemal Atatürk’ün mirasına yönelik tartışmaların bir kez daha alevlendiği bir kırılma anına tanık olmuştur.

Devamını Oku
19.11.2025
Gözden gönüle akan bir aydın - Mücteba Binici

Veteriner hekim Nihat Köse ile ilk karşılaşmamız, 1988 yılının ağustos ayında Samsun Sahra Sıhhıye Askeri Okulu’nda başladı.

Devamını Oku
19.11.2025
İhanet ve gerçekler - Doğu Silahçıoğlu

1914-1918 Birinci Paylaşım Savaşı’nda İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan işgaline uğrayan Anadolu; Mustafa Kemal önderliğinde başlatılan Milli Mücadele ve Kurtuluş Savaşı döneminde, ardında yayılmacı sömürgecilerin ve Saray’ın durduğu ihanet dolu bir sürece sahne oldu.

Devamını Oku
18.11.2025
Kavramların sosyal yaşamdaki etkisi - İsmail Doğan

İnsanlık bir arada yaşamaya başladığı andan itibaren sosyalleşme doğal bir gereksinim olarak ortaya çıkmıştır.

Devamını Oku
18.11.2025
Masumiyet karinesi - Suna Türkoğlu

Hukuk devletinin vazgeçilmez unsurlarından biri olan “masumiyet karinesi” veya “suçsuzluk karinesi”, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 38’inci maddesinin dördüncü fıkrasında, “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz” hükmü ile pozitif hukukta da yer almaktadır.

Devamını Oku
17.11.2025
Çalışma yasalarında değişim gerekli mi? - Dr. Engin Ünsal

Yasalar da canlılar gibi zamanla yaşlanır ve işlevini yapamaz duruma gelir.

Devamını Oku
17.11.2025
KKTC 42 yaşında! - İhsan Tayhani

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kurulduğu 15 Kasım 1983’te dünyaya gelenler, şimdi 42 yaşındalar ve onlar, anne ve babalarından farklı olarak özgürlüklerinin güvencesi olan bir Cumhuriyetin kucağına doğdular.

Devamını Oku
15.11.2025
Erken yaşta okur yetiştirmek - Prof. Dr. Sedat Sever

Edebiyat yapıtları, Montaigne’in belirlemesiyle, “Bizim kendimizin dışına, ötemize gitmemize” kılavuz olan estetik birer uyarandır.

Devamını Oku
13.11.2025
Sosyalizm ve cumhuriyet - Kaan Eroğuz

Neoliberal küreselleşmenin 40 yılı aşkın sürede yarattığı tahribat...

Devamını Oku
13.11.2025
Hukuk devleti mi, yargı devleti mi? - Av. Erol Türk

Hukuk devleti herkesin, devleti yönetenlerin de hukuka bağlı olduğu, hukukun üstünlüğünü ve temel hak ve özgürlükleri güvence altına alan devlettir.

Devamını Oku
12.11.2025
Ankara Hukuk Fakültesi 100 yaşında - Av. Ahmet AKGÜL

5 Kasım 1925 tarihinde, ilk TBMM binasının toplantı salonunda yapılan törende Ankara’da leyli (yatılı) – nehari (gündüzlü) bir hukuk mektebi açılmıştı.

Devamını Oku
12.11.2025