Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
‘Gerçeküstü’ günler
Ölümü DHKP-C üzerinden ‘normalleştirilmeye’ çalışılan Dilek Doğan... Ne acı ki, 25 yaşında gencecik bir insanın yaşama özgürlüğünün keyfi olarak elinden alınmasından bahsetmek zorundayız.
Geçtiğimiz haftalarda kötü bir haberle sarsıldık: Armutlu’da polisin keyfi bir şekilde evinde vurduğu Dilek Doğan hayatını kaybetti, henüz 25 yaşındayken. Ölüm haberini aldığımız günün sabahı kendisini hastanede ziyaret etmiştik, Ali İsmail Korkmaz Çalışma Grubu olarak.
İl yönetim kurulu üyelerimizden Cemal Coşkun’un önerisiyle, barış ve demokrasi taleplerinde kesişen İstanbullularla dayanışma ve işbirliği içinde olalım diyerek bir araya geldik.
İlk iş olarak Okmeydanı’na Dilek Doğan’ı ziyarete gittik, basın bildirisini ben okudum, sen misin okuyan? Tepkiler sadece “CHP neden orada” demekle kalsa yine iyi, “İnsanların acılarından prim yapmaya utanmıyor musunuz” gibi psikolojik saldırıdan “DHKP-C’lisin, Savcı Kiraz’ın kanı kurumadı”ya kadar varan geniş bir yelpazede laf yedim sosyal medyada. Neden oradaydım? Anlatayım.
Öncelikle Dilek Doğan doğal yollarla, eceli gelip de ölmedi. Evinde polis tarafından öldürüldü. Okmeydanı, Gazi, Armutlu gibi yerlerde polis ‘gönlünce’ davranabiliyor, çünkü bu mahalleler onların gözünde zaten ‘suçlu’. Hangi mahalle tamamıyla suçlulardan oluşabilir ki? Saçmalık.
Ama bu saçmalığa inanan güvenlik güçleri, bu mahallelerde ‘gönlünce’ şiddete başvurabiliyor.
Siyasi cinayet
Dilek Doğan ilk değil, bu gidişle son da olmayacak. Yani her şeyden önce, bunun doğal bir ölüm değil, siyasi bir cinayet olduğunu anlamak ve anlatmak lazım. Bunun arkasında belli mahalleleri suçla etiketleyen bir siyasi anlayış var.
Haberlerde bile buralar ‘olaylarla anılan mahalleler’, sabaha karşı yapılan baskınlarda, ‘çeşitli örgüt dokümanlarının bulunduğu evler’: Ne kadar enteresandır ki bu evler, müteahhitlerin iştahlarını kabartacak yerdeler. Armutlu’daki o manzara bu gecekondulu insanlara bedavadan verilmemeli değil mi? Hele ki oraya bir güvenli siteyle bir AVM kondurmak varken!
İşin siyasi boyutu bir yana, ölümlerde öldüreni değil de öleni suçlu bulan anlayış için dahi korkulacak bir şey yok mu Dilek Doğan’ın yazgısında? Bir insanın yaşama özgürlüğünün keyfi olarak elinden alınmasından bahsediyoruz.
Bu Suruç’ta, Ankara’da ölenlerin arkasından “Orada ne arıyorlardı” diye utanmadan soranların, katliamları evlerimizin içine kadar taşımakta bir beis görmediklerinin ispatı olan bir cinayet, ürkütücü değil mi gerçekten? Öleceksiniz ve suçlu olan da siz olacaksınız, öldükten sonra annenizi miting meydanlarında yuhalatacaklar: Hiçbir kötülük bunu tasavvur edemez, ama ne yazık ki yaşadığımız gerçeklik bu! Haliyle orada olacağım.
Neden oradaydım?
Bir anne olarak annesine sarılıp onu birazcık olsun teselli etmek için oradaydım. Bir anne olarak bir daha böyle ölümler olmasın da kimsenin çocuğu ecelsiz ölmesin diye oradaydım. Bir anne olarak kendi çocuklarımı korumak için de oradaydım. Bugün yaşadığımız ‘gerçeküstü’ günler, memlekette hiçbir konuda öngörülebilirlik olmamasından kaynaklanıyor. Her gün birileri terörist oluyor, kitaplar bombadan tehlikeli denilip gazeteciler hapse atılıyor, öte yandan canlı bombaları yakalamak için önce patlamaları bekleniyor, türlü saçmalık.
Kimin terörist olup kimin olmadığını belirleyecek ortak referans noktalarımızın kaybolduğu bu günlerde, pırıl pırıl bir genç kız, görmüşsünüzdür fotoğraflarından ne de güzel, Dilek Doğan hayatını kaybetti, ölümü de DHKP-C üzerinden ‘normalleştirilmeye’ çalışılıyor. Bu kadar güzel bir kızın, bir polis tarafından “Nasılsa başıma iş gelmez” denilerek öldürülebilmesi, tehlikenin hepimize çok yakın olduğuna delalettir. Bugün Dilek, belki yarın Allah korusun, benim kızım. İşte o yüzden oradaydım.
Son söz
Bir an gözünüzü kapatıp insan haklarının hak getire olduğu bu ülkede yaşamadığınızı varsayın. Hiçbir şey olmasa dahi, insan olmak, biraz da hiç tanımadığın insanların acılarına duyarlı olabilmek, başkalarının yaşam haklarını savunabilmek, herkesin insanca yaşamasını sağlamak için mücadele edebilmektir. Zorla kutuplaştırılan, vatandaşları birbirine düşman edilen Türkiye’de insan olmanın en temel özellikleri unutturuluyor, hatırlamak ve hatırlatmak için oradaydım. Olmaya da devam edeceğim. Hastaneye ziyarete giden, cemevine cenazeye giden bir insana “Neden oradaydın” diye sorup bu yazıyı yazdıranlar utansın insanlıklarından, birazcık kalmışsa.
DR. NİMET ELİF ULUĞ Boğaziçi Üniv. Türk Dili ve Ed. Öğretim Üyesi
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Suriye'yi nasıl terk ettiğinin ayrıntıları ortaya çıktı!
- Petlas'tan o yönetici hakkında açıklama
- Nevşin Mengü hakkında karar
- 3 zincir market şubesi mühürlendi
- Geri dönüş gerçekten 'akın akın' mı?
- Eski futbolcu yeni cumhurbaşkanı oldu
- Fidan'dan 'Suriye Kürtleri' ve 'İsrail' açıklaması
- Colani'den İsrail hakkında ilk açıklama
- AKP’nin tabutu CHP sıralarına kondu
- Müge Anlı'nın eşine yeni görev