Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Gezi Parkı Kültür Varlığı Değildir - Prof. Dr. Sibel ÖZEL
Gezi Parkı’nın mülkiyeti, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden alınarak Sultan Beyazıt Hanı Veli Hazretleri Vakfı’na verilmiştir. Bu geçişin yasal temeli olarak 5737 sayılı Vakıflar Kanunu’nun 30. maddesi gösterilmiştir. Vakıflara ait kültür varlıklarının korunması amacına dönük bu maddeye göre “Vakıf yoluyla meydana gelip de her ne surette olursa olsun Hazine, belediye, özel idarelerin veya köy tüzelkişiliğinin mülkiyetine geçmiş vakıf kültür varlıkları mazbut vakfına devrolunur.”
Kültür varlıklarıyla ilgili genel kanun olan 2863 sayılı kanun, Vakıflar Genel Müdürlüğü idaresindeki vakıflara ait kültür varlıklarının korunması görevini Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne vermiştir. Vakıflar Kanunu da 28.-30. maddeleriyle vakıf mallarının tespiti, tescili ve korunmasını düzenlemiştir. Burada bir vakıf tarafından meydana getirilen kültür varlığının bir şekilde onun elinden çıkması halinde tekrar o vakfa iadesi belirlenmiştir. Ortada bir kültür varlığı olmalıdır ki bu kültür varlığı vakfa devredilsin.
Kültür varlıkları, 2863 sayılı kanunda şöyle tanımlanmıştır: “Tarihöncesi ve tarihi devirlere ait bilim, kültür, din ve güzel sanatlarla ilgili bulunan veya tarihöncesi ya da tarihi devirlerde sosyal yaşama konu olmuş bilimsel ve kültürel açıdan özgün değer taşıyan yerüstünde, yeraltında veya sualtındaki bütün taşınır ve taşınmaz varlıklardır.”
KAPSAM DIŞI UYGULAMALAR
Buna göre tarihi köprüler, hamamlar, medreseler, türbeler, camiler, sinagoglar, kiliseler kültür varlığıdır. Galata Kulesi, Ayasofya, Sultanahmet Camii kültür varlığıdır. Ama Gezi Parkı kanun kapsamında bir kültür varlığı değildir. Parkın içinde de kültür varlığı tanımına uyan bir obje yoktur.
Kültür varlıklarının tanımı örnekleriyle birlikte, taşınır ve taşınmaz kültür varlıkları olarak kanunda yapılmıştır. Bir arazide bir zamanlar kültür varlığı var diye o arazi, kanun kapsamında kültür varlığı kabul edilemez.
Kültür varlıkları gelecek kuşaklar adına muhafaza edilir, bakımı yapılır, korunur; ihya edilmez. Kültür varlıklarının korunması mevcut eserlerin muhafazası, bakımı ve korunmasını içerir; kopya eserlerin yeniden inşası, kültür varlıklarının korunması kapsamında değerlendirilemez.
SİYASET ÜSTÜ OLMAK ZORUNDA
Türkiye, kültür varlıklarının korunmasında haklı bir şöhrete sahiptir. Hem yurtiçinde kültür varlıklarının korunması hem de yurtdışına kaçırılmış eserlerin ülkeye iadesi amacıyla kaynakları ölçüsünde büyük çaba harcamaktadır. Bu mücadelesi bütün ülkelere ilham vermektedir. Türkiye’den kaçırılan eserleri miras yoluyla alan birçok Batılı, Türkiye’nin bu çabalarından etkilenerek kendi istekleriyle eserleri Türkiye’ye iade etmiştir. Böyle bir iade yöntemi tamamen Türkiye’nin ilkesel duruşu ve kültür varlıklarının korunmasındaki tutarlı uygulamaları ile mümkün olmuştur.
Kültür varlıklarının korunmasıyla ilgili mevzuatımız Osmanlı döneminde oluşturulmuş ve 1906 Asar-ı Atika Nizamnamesi özverili bürokratlarımızca ve görevlilerimizce ülkemiz işgal altındayken dahi uygulanmıştır. Henüz Türkiye Cumhuriyeti kurulmadan 1920’de Ankara Hükümeti, Eski Eserler Müdürlüğü’nü kurmuş; Kurtuluş Savaşı devam ederken taşınır ve taşınmaz eski eserlerin envanterinin çıkarılmasını istemiştir.
Kültür varlıklarının korunmasıyla ilgili bir düzenleme, kültür varlığı olmayan bir park için uygulanamaz. Kültür varlıklarının korunması tümüyle siyaset üstüdür ve bu yönde Türkiye Cumhuriyeti’nin elde ettiği haklı itibarın korunması gerekir. İBB ile olan siyasi çekişme, kültür varlıklarını koruma amacıyla getirilen hükümler aracılığıyla sürdürülemez.
HUKUKEN KÜLTÜR VARLIĞI DEĞİL
Gezi Parkı pek çok şey olabilir, pek çok kişi için farklı anlamlar ifade edebilir ama nesnel olarak kültür varlığı değildir. Etrafı binalarla çevrili bu park, insanların ağaç görebileceği, ev ziyaretlerinin yapılamadığı pandemi ortamında arkadaşlarıyla buluşup kahve içebileceği, küçük çocukların kendilerine ayrılan alanda oyun oynayabileceği, olası büyük Marmara depreminde insanların toplanabileceği küçük bir park alanıdır. Bir vakfın meydana getirdiği, sonra o vakıftan alınan ve şimdi yine vakfa iade edilecek bir kültür varlığı değildir.
Gezi Parkı, yeşil alanın olmadığı Taksim Meydanı’nda insanların nefes alabileceği yegâne parktır; insanlar için temsil ettiği değer ne olursa olsun hukuken kültür varlığı olarak nitelenemez. Park, vakıf yoluyla meydana gelmiş bir “vakıf kültür varlığı” değildir.
PROF. DR. SİBEL ÖZEL
MARMARA ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Serdar Ortaç: 'Ölmek istiyorum'
- Köfteci Yusuf'tan gıda skandalı sonrası yeni hamle
- NATO Genel Sekreteri'nden tedirgin eden açıklama
- İBB'den 'Pınar Aydınlar' açıklaması: Tasvip etmiyoruz
- İmamoğlu'ndan 'Suriyeliler' açıklaması
- '100 yılda bir görülebilecek akımın başlangıcındayız'
- Petlas Yönetim Kurulu Üyesi Özcan, uçakta olay çıkardı
- Edirne'de korkunç kaza