İnsan: Geleceği Olan Tek Varlık - Prof. Dr. Afşar TİMUÇİN
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

İnsan: Geleceği Olan Tek Varlık - Prof. Dr. Afşar TİMUÇİN

04.08.2020 07:00
Güncellenme:
Takip Et:

İnsan türü hem üç boyutlu zamanda hem üç boyutlu uzamda yaşar. Zaman ve uzam algısı bir bütündür, bir gerçekliğin iki yüzüdür. Zaman boyutunda insanın bir şimdisi, bir geçmişi ve bir geleceği vardır. İnsan aynı zamanda uzamdadır.

O somut varlığıyla buradayken bilinciyle başka yerde olabilir. İnsan zamanda ve uzamdadır, o hem zamandır hem uzamdır: bilinçli her varlık uzam-zaman derinliğinde etkindir. Zaman algısı öncelikli olsa da, “ben” kendini önce zaman olarak algılasa da uzam algısıyla zaman algısı bir bütündür: zaman uzamın koşulu değildir. Bilinç ne ölçüde yetkinse zaman-uzam o ölçüde belirgindir.

Gündelik bilinçte ya da yetersiz bilinçte her ikisinin üç boyutu da bulanıktır. 

TARİH NE İŞE YARAR?

Yetkin bilinç zamana ve uzama tam olarak yerleşmiştir. İnsan bu ikili üç boyutlulukta kendini ve dünyayı anlar tanır ve yorumlar. Bu yüzden yetkin insan basit bir gözlemciden daha çok bir şeydir: kurucudur hatta yaratıcıdır.

Bilinç yetkinliği ölçüsünde geçmişi kavrama ve geleceği kurma gücü taşır.  Yetkin bilinç zamana ve uzama kolayca uyarlanır, geçmiş kadar gelecekle de ilgilidir. Bilincin geçmişe ve geleceğe yönelimi basit duygusallıklar düzeyini aşar.

Geçmişi anlamak da geleceği tasarlamak da usun ayrıştırıcı ve bileştirici gücünü gerektirir. Bu gücü bize sağlayan özellikle bilim felsefe ve sanattır.

İnsan daha çok geçmişe eğilimlidir. Bu eğilim yetersiz bilinçte artar ve duygusallıkla sarılır: bu yüzden yetersiz bilinç doğrudan çok yanlışa yatkındır. İnsan o durumda kolayca anılara bağlanır. Anılar bilincin en değişken en yanıltıcı ögeleridir, işleri güçleri bizi aldatmaktır.

Sağlıklı bilinç geçmişe takılıp kalmaz: o her zaman her yerde gereklinin izini sürer, özel olarak geleceğe bağlanır, olması gerekeni kollar. Sağlıklı bilincin geçmişe yönelişi daha çok güçlü bir geleceğe adanmışlık adınadır. Geçmiş bir çöplük değildir. Yaşanmış deney önemlidir. Geçmişte geleceği kurmaya yarayacak veriler vardır. Amaç geçmişte yitip gitmek değil geçmişin deneyimlerini yeni bir bakışla gelecek için işe yaratmaktır:

Tarih bu işe yarar. 

AYDININ ÖZELLİĞİ

Bilinçli kişinin işi dünden çok yarınladır. Dün bitmiştir, dün için duygulanmak boşunadır. Geçmişte kalmış bazı şeyler için dizimizi dövsek ne çıkar!  Bilinçli insanın işi daha çok olasıyladır. O olabilecek olanın gerçekleşebilir olanın peşindedir. Yarınları kurmaya yarayacak güç bütün bir yaşanmışı kucaklayan belleğin katmanlarında içkindir. Gelişmekle işi olmayanlar geçmişe takılırlar.

Özellikle geçmişin abartılmış pırıltılarıdır onları çeken. Gelecek kaygısı olmayan bilinç geçmişle oyalanır: hükümdarlar zaferler onurlar tantanalar çok önemlidir. Geçmiş bize sağlam veriler yanında boş düşlere dalma olanağı da verir. Yaşanmışın arasından doğruları süzmek, bir çağı bir dönemi bir olayı temel özellikleriyle kavramaya çalışmak, bunun için belgeler ve daha başka dayanaklar aramak ileriye dönük bilinçlerin işidir.  Bir hükümdarın iç dünyasına kadar her şeyini bilmekse geçmiş tutkununun çocuksu kaygısıdır.

Aydının en önemli özelliği onun kendisini insanla ilgili her şeyden, toplumun olduğu kadar insanlığın geleceğinden sorumlu duymasıdır. Bu sorumluluğu Roma’da Terentius şöyle dile getirmişti: “Homo sum, humani nihil a me alienum puto” (Ben insanım, insanla ilgili hiçbir şey bana yabancı değil). Bu sorumluluk siyasal olmaktan önce kültüreldir.

Siyaset ancak kültürün izini sürdüğü ölçüde siyasettir yoksa boş bir çabadır. Aydının kısa erimde en önemli görevlerinden biri yetkin bilinçlerin oluşturulması için eğitici rolü oynamak ve bunun için hem doğru kaynaklara hem geniş kitlelere ulaşmaya çalışmaktır. Bu yüzden aydının geçmişle alışverişi yalnızca ussal çerçevededir.

Onun işi her şeyden önce gelecekledir. Aydın kişi tarih bilimine de uzak düşmeden özellikle felsefenin toplumbilimin ruhbilimin iktisadın estetiğin ışığından yararlanmayı ve yararlandırmayı amaç edinmelidir. Bu büyük bir yükümlülüktür ama insana boyundan büyük yükler yüklemez. Aydın sorumluluğunun bilincine ulaşmış kişi üstüne düşenin neler olduğunu bilir. O bu yükümlülüklerini görmezden geldiği ya da göze alamadığı zaman ünleriyle unvanlarıyla bir süs aydını olarak kalacaktır.

Geleceği gönlümüze göre kuramasak da onun kuruluşuna düşünce ve eylemlerimizle katılabiliriz. Aydın olmak bilgili olmayı gerektirdiği kadar bilgiyi insanlık adına kullanabilme gücünü ve ahlakını da gerektirir.

Aydın insan geleceğe bakan, gelecekle alışverişi olan, bir bakıma gelecekte yaşayan, geleceğin insanına, tanımadığı ve tanıyamayacağı yarınki insana bugünün ışığını götürendir. Geçmişte takılıp kalmış olan bilinç kendinde renkli bir masal dünyası yaratır, geleceğe aldırmadığı gibi bugünle de ciddi bir bağı yoktur onun.

Demokrat insan ahlakı öncelikle başkalarına saygıyı temel alan, geçmişi ve geleceği bir bütün olarak gören, insanlığın geleceğini dert edinen ve kendini insanlığın geleceğine adamış insanın ahlakıdır. Hepimiz geleceğe dünden ve bugünden değerler taşımak zorundayız.

Yarını olmak güzel şey…   

PROF. DR. AFŞAR TİMUÇİN


Yazarın Son Yazıları

Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025
Uçak kazasının düşündürdükleri... - Cumhur Utku

Geçen hafta Azerbaycan-Gürcistan sınırında düşen askeri uçağımızla ilgili bir tanımı düzeltelim

Devamını Oku
22.11.2025
Türkiye’de şap hastalığı neden hâlâ bitmiyor? - Gülay Ertürk

Türkiye’de hayvancılığın en büyük sorunlarından biri, aradan geçen yüzyıllara rağmen hâlâ kontrol altına alınamayan şap hastalığıdır.

Devamını Oku
21.11.2025
‘Ot otlayanlar’dan bugüne - A. Celal Binzet

Günümüzün yakıcı sorunlarından birisi olan vergi, bozuk sistemin ana nedenlerinin başında geliyor.

Devamını Oku
21.11.2025
Bir döneğin anatomisi - Çiğdem Bayraktar Ör

Dün söylediğini bugün unutuyor; hayır, unutmuyor; “Dün söylediğini yutuyor”!

Devamını Oku
21.11.2025
Dünya Çocuk Hakları Günü - Recep Nas

Çocuk Haklarına İlişkin Sözleşme, 20 Kasım 1989 günü Birleşmiş Milletler’ce kabul edilmiş, 2 Eylül 1990’da yürürlüğe girmiştir.

Devamını Oku
20.11.2025
CHP'nin iktidar kurultayı - Ziya Yergök

Türkiye’nin kurucu ve birinci partisi, iktidarın en güçlü adayı CHP, 28- 30 Kasım tarihlerinde 39. olağan kurultayını yapacak.

Devamını Oku
20.11.2025
Güvenlik kültürü üzerine - Gazi Zorer

Ülkemizin büyük kısmı aktif deprem kuşağında ve sıklıkla depremi yaşıyoruz ama esaslı bir deprem master planımız yok.

Devamını Oku
19.11.2025
Kemalizm karşıtlığının maskesi - Tunay Şendal

Türkiye, 10 Kasım’ın manevi ağırlığı altında, Mustafa Kemal Atatürk’ün mirasına yönelik tartışmaların bir kez daha alevlendiği bir kırılma anına tanık olmuştur.

Devamını Oku
19.11.2025
Gözden gönüle akan bir aydın - Mücteba Binici

Veteriner hekim Nihat Köse ile ilk karşılaşmamız, 1988 yılının ağustos ayında Samsun Sahra Sıhhıye Askeri Okulu’nda başladı.

Devamını Oku
19.11.2025
İhanet ve gerçekler - Doğu Silahçıoğlu

1914-1918 Birinci Paylaşım Savaşı’nda İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan işgaline uğrayan Anadolu; Mustafa Kemal önderliğinde başlatılan Milli Mücadele ve Kurtuluş Savaşı döneminde, ardında yayılmacı sömürgecilerin ve Saray’ın durduğu ihanet dolu bir sürece sahne oldu.

Devamını Oku
18.11.2025
Kavramların sosyal yaşamdaki etkisi - İsmail Doğan

İnsanlık bir arada yaşamaya başladığı andan itibaren sosyalleşme doğal bir gereksinim olarak ortaya çıkmıştır.

Devamını Oku
18.11.2025
Masumiyet karinesi - Suna Türkoğlu

Hukuk devletinin vazgeçilmez unsurlarından biri olan “masumiyet karinesi” veya “suçsuzluk karinesi”, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 38’inci maddesinin dördüncü fıkrasında, “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz” hükmü ile pozitif hukukta da yer almaktadır.

Devamını Oku
17.11.2025
Çalışma yasalarında değişim gerekli mi? - Dr. Engin Ünsal

Yasalar da canlılar gibi zamanla yaşlanır ve işlevini yapamaz duruma gelir.

Devamını Oku
17.11.2025
KKTC 42 yaşında! - İhsan Tayhani

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kurulduğu 15 Kasım 1983’te dünyaya gelenler, şimdi 42 yaşındalar ve onlar, anne ve babalarından farklı olarak özgürlüklerinin güvencesi olan bir Cumhuriyetin kucağına doğdular.

Devamını Oku
15.11.2025
Erken yaşta okur yetiştirmek - Prof. Dr. Sedat Sever

Edebiyat yapıtları, Montaigne’in belirlemesiyle, “Bizim kendimizin dışına, ötemize gitmemize” kılavuz olan estetik birer uyarandır.

Devamını Oku
13.11.2025
Sosyalizm ve cumhuriyet - Kaan Eroğuz

Neoliberal küreselleşmenin 40 yılı aşkın sürede yarattığı tahribat...

Devamını Oku
13.11.2025
Hukuk devleti mi, yargı devleti mi? - Av. Erol Türk

Hukuk devleti herkesin, devleti yönetenlerin de hukuka bağlı olduğu, hukukun üstünlüğünü ve temel hak ve özgürlükleri güvence altına alan devlettir.

Devamını Oku
12.11.2025
Ankara Hukuk Fakültesi 100 yaşında - Av. Ahmet AKGÜL

5 Kasım 1925 tarihinde, ilk TBMM binasının toplantı salonunda yapılan törende Ankara’da leyli (yatılı) – nehari (gündüzlü) bir hukuk mektebi açılmıştı.

Devamını Oku
12.11.2025
Onlar daha çocuktu… - Şükrü KARAMAN

Kocaeli’nin Dilovası ilçesinde merdiven altı parfümeri imalathanesinde meydana gelen patlamada üçü çocuk altı emekçi...

Devamını Oku
12.11.2025