Kadınlar bu düzene teslim olmayacak! - Dr. Asu Kaya
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Kadınlar bu düzene teslim olmayacak! - Dr. Asu Kaya

24.05.2025 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

İktidar, kadınların yaşamlarını her alanda daraltmaya devam ediyor. Hedef tahtasında hep kadınlar var!

Cumhuriyetin ilk yüzyılında, zorlu mücadelelerle kazandıkları hakları, yıllar içerisinde erkek egemen sistemin baskılarıyla kaybetmekle karşı karşıya kalan kadınlar, o günlerden bu yana hak mücadelelerini sürdürüyor. Bu mücadelenin temel dayanağı, her geçen gün boyutları artan erkek şiddetiyle ve her alanda yaşadıkları ayrımcılıklarla kadınların nefes alamayacak duruma gelmiş olmaları.

Bugün geldiğimiz noktada ise, cinsiyet temelli eşitsizlikler artmakta; kadın cinayetlerinin ve kadınların her geçen gün içine sürüklendikleri derin yoksulluğun, gündemin en üstlerinde yer aldığı ülkemizde, kadın işsizliğinde de tarihin en yüksek rakamları görülmektedir. Ekonomik krizin, kadınlara ekonomik şiddet olarak döndüğü Türkiye’de, bir diğer cinsiyet temelli şiddet alanı siyaset oldu. Siyasetin her kademesinde kadınlara yönelik erkek şiddeti uygulanmaya başlandı.

Birçok alanda kadınlara yönelik eşitsizlik ve ayrımcılık artarken, örgütlü kadın mücadelesi de inadına güçlenmektedir. Nasıl ki 80 sonrasında, Türkiye’de yeniden canlanan kadın hareketi, “Dayağa Hayır” yürüyüşleriyle sokağa çıkmış, kadına şiddete “dur” demişse bugün de bedenleri üzerine her gün siyaset yapılan, tacizin, şiddetin öznesi olan kadınlar özgürlükleri için sokaktalar. Kadınları güçlendirmek için ortaya konan bu mücadelenin en önemli ayaklarından birisini de CHP’nin kadın örgütü oluşturmaktadır.

EŞİTSİZLİK DERİNLEŞİYOR

Ülkemizde, Cumhuriyetin temel niteliklerinin fiili olarak ortadan kaldırılmasının, laikliğin yok sayılmasının yanı sıra bir de hukukun yok sayılarak halk tarafından seçilenlerin hapse atıldığı bir dönemi yaşıyoruz. Ortaya çıkan bu adaletsiz ve hukuksuz ikliminden en çok etkilenenler her zaman olduğu gibi yine kadınlar. İktidar, 20 yıldan fazla zamandır, Cumhuriyetin kadınlara dair kazanımlarını ortadan kaldırmak, kadınların toplumsal statüsünü geriletmek ve kadın-erkek eşitsizliğini derinleştirmek için bilinçli bir propaganda yürütüyor.

2011’de Kadından ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı’nın adından “kadını” çıkaran iktidar, tüm politikalarını yalnızca aileyi odağına alarak şekillendirdi, kadının güçlendirilmesine dair politikalar zayıflatıldı. İstanbul Sözleşmesi, 2011’de, TBMM’deki siyasi parti gruplarının oybirliğiyle kabul edilmiş olmasına rağmen, Mart 2021’de tek bir kişinin kararıyla sözleşmeden çıkıldı. İstanbul Sözleşmesi’nin kabulü sonrası yeniden yapılandırılan Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesi Kanunu olan 6284 sayılı kanun temelsiz bırakıldı ve erkek şiddetinin öznesi olan kadınların arkasından devlet çekildi.

Kadınlar, yaşamları boyunca karşılaştıkları tüm ayrımcılıklar ve sorunlarla yalnız mücadele etmek zorunda bırakılmaları yetmezmiş gibi, iktidara mensup erkek siyasetçiler tarafından yerel siyasette de şiddete maruz bırakılmaya başladılar. CHP’li kadın belediye başkanları ve kadın belediye meclis üyeleri, iktidarın erkek belediye başkanlarının ve belediye meclis üyelerinin kendilerine yönelen cinsiyetçi saldırılarıyla mücadele etmeye başladılar. Yerel siyasette durum buyken, kadınlar için en yaşamsal konuların başında gelen ekonomi ve sağlıktan sorumlu kabinenin “atama” bakanları da, ardı ardına toplumsal cinsiyet eşitsizliklerini artıran açıklamalar yapmaya devam ediyordu.

AYRIMCI VE ÇAĞDIŞI YAKLAŞIM

Geçen sene, 21 milyon kadının istihdam dışı kaldığı, bu kadınlardan 7,5 milyonunun, “ev işleri nedeniyle istihdama katılamadıklarını” söyledikleri ülkemizde, ekonomide de kadının adının olmadığını görmüş olduk. “Kadınlar iş aradığı için ülkede işsizlik artıyor” gibi cinsiyetçi ve ayrımcı bir ifadeyi kullanabilen bir “ekonomi” bakanının olduğu ülkede, kadınlar için mücadelenin çetin olduğu ortadayken, bir diğer tartışmalı alan “sağlık” oldu.

Kadınların kaç çocuk doğuracaklarına, nasıl doğuracaklarına dair tartışmalar yıllardır sürerken, konu yeniden iktidar tarafından gündeme taşındı. Tıbbi bir zorunluluk olmadığı sürece doğumun nasıl olacağı hekim ve kadın tarafından karar verilmesi gereken bir süreçken, kadınların doğum tercihleri üzerine iktidar ve sağlık bakanı tarafından baskı oluşturan açıklamaların ardı arkası kesilmedi. Bakanının, en son yaptığı “Çocuğunuz yoksa sadece karı koca oluyorsunuz, aile olamıyorsunuz” açıklaması, iktidarın kadınlara yönelik baskıyı nasıl attırdığını, tüm toplumu hedef alan ayrımcılık söylemlerinin nasıl sınır tanımadığını da bizlere gösterdi. Çocuk sahibi olmayan, olamayan çiftlere, evlat edinen ebeveynlere, tek başına çocuk büyüten annelere ve babalara yönelik olarak iktidarın ortaya koyduğu bu “ilkel, ayrımcı ve çağdışı” yaklaşımı reddediyoruz.

UMUDU ÖRGÜTLEMEK

Biliyoruz ki, “normal doğum” oranı artışı toplumsal baskıyla değil doğru ve tutarlı sağlık politikalarıyla gerçekleşir. Bunun da, AKP iktidarının çökmüş, tüketime dayalı neoliberal sağlık politikalarıyla olanaklı olmayacağı ortadadır. Bu konunun, futbol sahalarında erkeklere pankartlar açtırıp eş baskısı oluşturarak çözülecek bir konu olmayıp, orta ve uzun erimli güçlü sağlık politikalarının yaşama geçirilmesiyle çözülecek bir konu olduğunu iktidara hatırlatmak isteriz.

Tüm bu baskıcı tutumları ve söylemleri sonrası, kadınların desteğini kaybettiğini gören iktidar, yine kadınları hedef alan bir siyaset izliyor. Bu bilinçli “cinsiyetçi” siyasete karşı, CHP Kadın Kolları olarak, sokaklarda, tarlalarda, fabrikalarda ve meydanlarda her yaştan kadınla mücadelemizi birlikte yükseltmeye devam ediyoruz. Bu mücadelede, bize cesaret veren güçlerin başında da, Cumhuriyetin ikinci yüzyılının yüz akı olan genç kadınlar geliyor.

“Özgürlüklerimizi istiyoruz, bedenimizle, kararlarımızla uğraşılmasını istemiyoruz” diyen genç kadınlar, bu düzene karşı inatla ve cesaretle umudu örgütlüyorlar!

Biliyoruz ki, İkinci yüzyılın mücadeleci kadınları bu düzene teslim olmayacak! CHP kadın örgütleri olarak biz de tüm kadınlarla özgürlüklerimize sahip çıkacak, eşitlik ve adalet mücadelesini kol kola, en önde sürdürmeye devam edeceğiz.

DR. ASU KAYA

CHP OSMANİYE MV.

CHP KADIN KOLLARI GENEL BAŞKANI

İlgili Konular: #CHP #Kadın

Yazarın Son Yazıları

Bu çığlığı duyun! - Mustafa Gazalcı

MESEM, Milli Eğitim Bakanlığı’nın sözde mesleki teknik eğitim merkezleri uygulaması.

Devamını Oku
16.12.2025
ABD’nin esnek realist stratejisi - Nejat Eslen

11 Eylül’ün hemen sonrasında ABD, tek kutuplu dünya düzeninin verdiği cesaretle küresel egemen güç olmanın hayallerini kuruyordu.

Devamını Oku
16.12.2025
Çağdaşlık yolunda bir ömür - Hüseyin Karataş

Çağdaşlık eksikliğine ve dokunulmazlara dokunan sevgili hocam Prof. Dr. Türkan Saylan...

Devamını Oku
13.12.2025
Geleceğin savaş alanı, Türkiye ve Karadeniz - Doğu Silahçıoğlu

“Erken Cumhuriyet dönemi”nde (1923-1938) savunma sanayisindeki gelişmeler Türkiye’yi; başta uçak olmak üzere harp silah araç gereçlerinde dış satım yapan bir ülke konumuna getirmişti.

Devamını Oku
12.12.2025
Gençlik MESEM’den büyüktür - Kaan Eroğuz

AKP iktidarı tarafından 2016 yılında örgün ve zorunlu eğitim kapsamına alınan mesleki eğitim merkezleri (MESEM), çocuk işçiliğinin yaygınlaşmasında ve “kurumsallaşmasında” kritik bir rol oynuyor

Devamını Oku
12.12.2025
İnsan onuru ve demokrasi - Ayşe Atalay

TDK sözlüğünde “onur” kavramı insanın kendisine karşı duyduğu saygı olarak tanımlanıyor.

Devamını Oku
11.12.2025
Komisyonda emekçinin adı yok - Şükrü Karaman

Milyonlarca emekçinin yeni ücrete ilişkin alacağı kararı merakla beklediği Asgari Ücret Tespit Komisyonu çalışmalarına yarın başlayacak.

Devamını Oku
11.12.2025
Karadeniz’de neler oluyor? - Can Erenoğlu

Dünyanın en güvenli ve istikrarlı denizi Karadeniz dünyanın en tehlikeli deniz alanına mı dönüştürülüyor?

Devamını Oku
10.12.2025
Gelir adaletsizliği tırmanıyor! - Devrim Onur Erdağ

Türkiye'de emeğin değeri uzun zamandır siyaset meydanında sıkça dile getirilen bir konu.

Devamını Oku
10.12.2025
Yeni feodal çağ ve dijital baronluk - Doğan Sevimbike

Yanis Varoufakis’in No Kings Means No Barons başlıklı yazısı, çağımızın ekonomik ve siyasal düzenini “yeni bir feodalizm” olarak niteliyor.

Devamını Oku
09.12.2025
Erdoğan’ın 2005’teki hayalleri - Kadir Serkan Selçuk

Yıl 2005. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, o dönem henüz el konmamış olan Sabah gazetesinin 20. kuruluş yıldönümü için gazeteye bir yazı yazmıştı.

Devamını Oku
09.12.2025
Terörist başının ayağına gitmek... - Hatice Topçu

Ulus devletler; tarih bilinci, ortak coğrafya ve dil birliğine dayanır.

Devamını Oku
08.12.2025
‘Kırkyama’ siyaset… - Prof. Dr. Utku Yapıcı

Türk siyasetinde son yıllardaki en ilginç gelişme siyasi kimlikler düzleminde yaşanıyor.

Devamını Oku
08.12.2025
Çocuklarımız artık kimsesiz mi? - Özgür Hüseyin Akış

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında söylenmiş bir cümle hâlâ kulaklarımızda çınlar:

Devamını Oku
07.12.2025
Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025
Uçak kazasının düşündürdükleri... - Cumhur Utku

Geçen hafta Azerbaycan-Gürcistan sınırında düşen askeri uçağımızla ilgili bir tanımı düzeltelim

Devamını Oku
22.11.2025
Türkiye’de şap hastalığı neden hâlâ bitmiyor? - Gülay Ertürk

Türkiye’de hayvancılığın en büyük sorunlarından biri, aradan geçen yüzyıllara rağmen hâlâ kontrol altına alınamayan şap hastalığıdır.

Devamını Oku
21.11.2025
Bir döneğin anatomisi - Çiğdem Bayraktar Ör

Dün söylediğini bugün unutuyor; hayır, unutmuyor; “Dün söylediğini yutuyor”!

Devamını Oku
21.11.2025
‘Ot otlayanlar’dan bugüne - A. Celal Binzet

Günümüzün yakıcı sorunlarından birisi olan vergi, bozuk sistemin ana nedenlerinin başında geliyor.

Devamını Oku
21.11.2025
Dünya Çocuk Hakları Günü - Recep Nas

Çocuk Haklarına İlişkin Sözleşme, 20 Kasım 1989 günü Birleşmiş Milletler’ce kabul edilmiş, 2 Eylül 1990’da yürürlüğe girmiştir.

Devamını Oku
20.11.2025