Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Müdafaa-i hukuk mu müdafaa-i iktidar mı? - Av. Hüseyin ÖZBEK
Soruyu başka türlü de sorabiliriz: Hukuk ve yargı, hak arayanların savunma kalkanı olarak mı kalmalıdır yoksa iktidarın (gücün) saldırı mızrağına mı dönüşmelidir? Türkiye’nin yönetim tarzı, yasama yürütme yargı arasındaki dengeye dayanan “kuvvetler ayrılığı” mı olmalıdır, yoksa bütün kuvvetlerin liderliği tartışılamaz tek kişide toplandığı “kuvvetler birliği” mi olmalıdır?
İlk paragraftaki sorulara verilecek yanıtların ardından diğer sorulara geçebiliriz: Gücün ve yetkinin tek kişide toplandığı, yüksek yargı organlarının büyük ölçüde lider tarafından belirlendiği bir rejimde yargı bağımsızlığından söz edilebilir mi? Yargı bürokrasisini belirleyen ama yargının etki alanının dışında ve üstünde bir otorite tarafından yönetilen bir ülkede gerçek demokrasiden söz edilebilir mi? Böyle bir rejimde yurttaşların hukuk güvenliğinden bahsedilebilir mi?
DAHA DA ÖNEM KAZANDI
Yüksek yargının ve yargı bürokrasinin neredeyse tümüyle yürütme tarafından belirlendiği bir rejimde savunma mesleği daha bir önem kazanmaktadır. Böyle bir ortamda avukatların meslek örgütü olan barolar birer hukuk sığınağı, birer güven kurumu olarak öne çıkma sorumluluğu altındadırlar.
Barolar ve çatı örgütümüz olan Türkiye Barolar Birliği her zaman ve her koşulda hukuk devletini, çağdaş demokrasiyi, yargı bağımsızlığını savunan bir geleneğin temsilcisi olagelmişlerdir. Barolar ve TBB, her zaman, hak ve hukuk ihlallerine karşı kurumsal tepki göstermişler, hukuk meşruiyetine dayanmayan gücün karşısında olmuşlardır.
GÜVENİ ZEDELER
Barolar ve TBB’nin, hukuk tribününü terk ederek siyasi otoritenin tribününde kendisine yer araması eşyanın tabiatına aykırıdır. Var oluş nedenini ve misyonunu inkâr anlamına gelir. Son dönemlerde kamuoyunda, TBB Başkanı’nın, TBB’nin kuruluşundan bu yana özenle sürdürdüğü hukuk devleti, yargı bağımsızlığı, kuvvetler ayrılığı duyarlılığını terk ettiği algısı oluşmaktadır.
Baroların ve TBB’nin dili “hukuk dili” olmalı ve öyle de kalmalıdır. Meslek örgütünü temsil noktasında bulunanların “iktidar dili” kullanması kendilerini bağlamakla kalmaz halkın hukuk kurumlarına olan güvenini de büyük ölçüde zedeler. Hele ki mesleki bağımsızlık noktasından iktidarın hukuk şubesi konumuna savrulmak asla kabul edilemez.
HER KİŞİNİN HARCI DEĞİL
TBB Başkanı siyasi otoritenin her yaptığını alkışlayıp onaylayan tutumunu sürdürmek istiyorsa oturduğu makamı hukuku savunacak bir meslektaşına bırakma sorumluluğu altındadır. TBB Başkanlığı, siyasi otoritenin hararetli bir alkışçısı olarak hukuk/savunma dili yerine yürütmenin dilinde ısrar edilerek sürdürülecek bir makam değildir.
Türkiye Barolar Birliğinin kurucu başkanı Av. Prof. Dr. Faruk Erem’in koltuğunda oturmak her kişinin harcı değildir. O koltukta ancak her koşulda hukuku savunarak oturabilirsiniz. Başka türlüsü gereksiz ve nedensiz işgalden öte bir anlam taşımaz!
AV. HÜSEYİN ÖZBEK
TBB BAŞKAN YARDIMCISI
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Suriye'yi nasıl terk ettiğinin ayrıntıları ortaya çıktı!
- Petlas'tan o yönetici hakkında açıklama
- Nevşin Mengü hakkında karar
- 3 zincir market şubesi mühürlendi
- Geri dönüş gerçekten 'akın akın' mı?
- Eski futbolcu yeni cumhurbaşkanı oldu
- Colani'den İsrail hakkında ilk açıklama
- Fidan'dan 'Suriye Kürtleri' ve 'İsrail' açıklaması
- AKP’nin tabutu CHP sıralarına kondu
- Müge Anlı'nın eşine yeni görev