‘Sarıkamış’ta yıkıldı 90 bin evin ocağı’ - Prof. Dr. Bingür SÖNMEZ
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

‘Sarıkamış’ta yıkıldı 90 bin evin ocağı’ - Prof. Dr. Bingür SÖNMEZ

22.12.2023 03:00
Güncellenme:
Takip Et:

Birçok tarihçinin şehit sayılarını çok farklı rakamlar ile ifade etmelerinin nedeni; her ay, hatta her gün bu rakamların farklı olması ve yitik, gaip ve şehit kavramlarının farkından kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla “son bir ay içinde” veya “Sarıkamış önünde” gibi rakamlar, hiçbir zaman bütünü ifade etmediği gibi yitik sayısı her zaman şehit sayısından fazladır.

Askeri terminolojide “şehit, gaip ve yitik” kavramlarının tanımlamasında ciddi bir kavram karmaşası yaşanmaktadır. Şehitlik, bir unvandır ve komutanın bilgisi dahilinde yaşamını yitiren askerin künyesi saptanarak askerlik şubesine bildirilince “şehit” olarak kayıtlara geçmektedir. Fakat Divik (Yayıklı) Yaylası’nda 29 Aralık 1914 sabahı tamamını yitiren 90. Alay’ın kaç kişi olduğunu, Çerkezköy’e girmeyi başaran 87. Alay’da kaç kişi bulunduğu ve Kars’tan gelen tahrip taburunun havaya uçurduğu köy evinde kaç askerin paramparça olduğunu, tüm bu kahramanların isimlerinin ne olduğunu kimse bilemez. Kayıtları bile yapılamadan cepheye katılan gönüllülerin, gerektikçe cepheye sürülen depo askerlerinin isimlerini ve gerçek sayılarını da kimse bilemeyecektir. Bunlar “gaip” veya “yitik” olarak isimlendirilecektir.

Sarıkamış Muharebeleri sonrasında 3. Ordu Kurmay Başkanı olan Aziz Samih (İlter) Bey 22 Aralık 1914’te, Sarıkamış taarruzunun başladığı gün 3. Ordu’nun toplam kuvvetinin 118 bin 174, 18 Ocak’ta geri kalan mevcudun 8 bin 900 olduğunu ve kaybın 109 bin 274 olduğunu ortaya koymaktadır. (1) 22 Ocak 1915’te geri çekilme tamamlandıktan dört gün sonra bile, toparlanmalar ile birlikte mevcut, ancak 21 bin kişi olup kayıp sayısı 97 bindir. (2)

TÜRK ORDUSUNUN SAYISI

Mareşal Fevzi Çakmak, 1935’te Harp Akademisi’nde verdiği konferanslarda Sarıkamış Harekâtı esnasında verilen şehit sayısını 60 bin olarak ifade etmiştir. Çakmak, Sarıkamış Harekâtı başladığında Türk ordusunun 118 bin kişi olduğunu kabul ediyor, yaralıları, Rusların baharda defnettikleri kayıpları, hastaneye giren hastaları, geri dönen firarileri ve esarete gidenleri hesaplayarak bu rakama (60 bin) ulaşıyor. (3)

Kazım Karabekir de Fevzi Çakmak gibi Genelkurmay kayıtlarına dayanarak “Sarıkamış taarruzunda 90 bin kişilik (muharip) kahraman bir ordudan ancak 12 bin kişi sağ kalmıştı” demiştir. (4) Her iki komutanımız da yitik sayısını değil, kayıtlara geçen şehit sayısını ifade etmişlerdir. Diğer önemli bir nokta, her iki komutanımız da ordunun 118 bin kişi olduğunu beyan etmiş, bahsedilen 90 bin rakamının sadece muharip asker sayısı olduğunu da belirtmişlerdir.

Dukakinzade (Dokakinzade) Feridun (Dirimtekin) Bey; Erkânı Harbiye (Kurmay) Mektebi’nin 1926-1927 tedrisatı (3. sınıf) için yazdığı “Büyük Harb-Türk Cepheleri” adlı eserinde “3. Ordu’nun kasım ayı sonlarındaki mevcudu 90 bini muharip, diğerleri geri hizmette olmak üzere 134 bin kişiydi” demiştir. (5) Bazı tarihçiler, bu 90 bini muharip rakamını (hatta bazen 70-75 bin olarak), anlamsız bir şekilde Sarıkamış’ta savaşan ordunun tamamı gibi göstermeye çalışmaktadır.

Binbaşı Larcher’in sıklıkla referans olarak gösterilen Büyük Dünya Savaşı’nda Türk Cepheleri adlı eserinin Kafkas Cephesi bölümünde; “Osmanlı 3. Ordusu’nun uğradığı felaket, tamamen Enver Paşa’nın hatasından ve hava koşullarının aşırı kötülüğünden kaynaklanmıştır. Dokuzuncu Kolordu tamamen yok olmuştur. Otuz ve 31. tümenler (10. Kolordu’dan Allahuekber’i aşan tümenler) baştan aşağı yeniden düzenlenmesi gerekir hale gelmiştir. 23 Ocak 1915’te yeniden bir araya getirilmesi için toparlanan asker sayısı 12 bin 400 kişidir. … Osmanlı’nın kaybı toplam 90 bin olarak belirtilmektedir.” (6)

KAYIPLARIN TOPLAMI

Genelkurmay, 1993 tarihinde yayımlanan “Birinci Dünya Harbi’nde Türk Harbi-Kafkas Cephesi” isimli kitapta 75 bin rakamına açıklık getirmiş ve adeta Fevzi Çakmak’ın verdiği rakamın açık dökümünü yapmıştır; “Sarıkamış kuşatma harekâtına başlandığı 22 Aralık 1914 günü, 3. Ordu’nun 75 bini muharip olmak üzere genel insan mevcudu 112 bini buluyordu. Sonradan Erzurum depolarından alınan 6 bin erle ordunun insan mevcudu 118 bine yükselmişti” dedikten sonra, “Bizim kendi arşivlerimizden ve yazarlarımızdan edinilen bilgilere göre Ruslar, muharebe esnasında 7 bin esir aldıklarını ve muharebeden sonra 23 bin ölü gömdüklerini (bu sadece Sarıkamış önündeki şehitlerdir) resmi yayınlarında bildirmişlerdir. Bu, aynen kabul olunmaktadır. 11. Kolordu bölgesinde 10 bin, muharebe hatları gerisinde donma ve hastalık nedeniyle 20 bini erin daha öldüğü sanıldığından, kayıpların toplamı 60 bini bulmaktadır.” (7) Fahri Belen de “Kayıpların toplamı 60 bin eri bulmuştur” (8) diyerek Fevzi Çakmak’ın raporundaki sonucu vermektedir.

Yarbay Felix Guze, şehit ve yitikler konusunda en samimiyetsiz bilgiyi vermiştir: “Yaklaşık 30 bin insan geri dönmüş. Bazı kaynaklara göre Ruslar tarafından 27 bin esir alınmış, 30 bin ölü. Diğer bilgilere göre esirlerin miktarı 3 bin 500, gömülen ölülerin miktarı ise 11 bin kadarmış.” (9) Bu bilgi içinde verilen rakamların hepsi yanlıştır. Rakamlar ile bu derece oynamak, bu felakette büyük sorumluluğu olan bir Alman kurmay subayının başarısızlığını minimalize etme hezeyanından başka bir şey değildir.

Kayabalı-Arslanoğlu da Türk Kültürü Dergisi’nde Türk ordusunun kayıplarını 75 bin olarak vermişlerdir. (10) Necati Ökse, Askeri Tarih Bülteni’nde sunduğu “3. Türk Ordusu’nun mevcudu 75 bin kişiyi bulmuştu” derken savaşçı (muharip) sayısını kastetmekte, “Bu savaşta Ruslar 32 bin kişi kaybetmiş, Türklerin zayiatı ise yaralı ve şehit olmak üzere 60 bin kişiyi bulmuştur” (11) derken verdiği kayıp rakamları, Fevzi Çakmak’ın verdiği şehit rakamına uymaktadır.

OZANLARIN ANILARI

Emekli Korgeneral Hüseyin Işık, Sarıkamış Harekâtı’na katılan kuvvetlerimizin muharip mevcudu 73 bini 600 kişi idi” (12) demektedir. Korgeneral Işık, daha sonra “Sarıkamış Şehitleri” için en doğru rakamları vermiştir; “Sarıkamış Harekâtı’na katılan 118 bini kişiden ancak 18 bini kişi geri dönmüştür. Korgeneral Işık, 118 bini askerin 73 bin 600’ünün muharip olduğunu belirtmesine rağmen tereddütsüz bir şekilde şehit sayısını 90 bini olarak vermiştir. General Işık’ın verdiği 73 bin 600 muharip rakamından sonra “Kaybımız 90 bini kişidir” demekle, bazı tarihçilerin sadece muharip asker sayısı olan rakamı telaffuz ederek “75 bin mevcutlu ordunun nasıl 90 bini şehidi olur?” şeklinde haksız yorumlarının ne kadar boş olduğunu ortaya koymaktadır.

90 bin rakamının 15 günlük savaşın şehitleri için bir sembol haline gelmesinde, Enver Paşa sansürünün karşısında herkes sessiz kalırken, cesur bir şekilde dik durarak söylemlerini esirgemeyen ozanların sağduyusunun büyük rolü olmuştur. Uygulanan ağır sansür, bir tek ozanları susturamamış, onlar Sarıkamış gerçeğini ağıtlarla 1915’ten günümüze kadar, belki de en kesin rakam olan;

“Sarıkamış diye kırıldı 90 bin evin ocağı”, 

“Allahuekber’de söndü 90 bin evin ocağı”, 

“Bir Sarıgamış uğruna 90 bin fidan gırıldı”

gibi cümlelerle şehitlerin yüreğimizde yer etmesini sağlamışlardır. (13) Üstelik ozanlar bunu sansürün evlerde bile Sarıkamış’ın konuşulamayacak kadar katı olduğu bir zamanda korkusuzca dile getirmişlerdir. Bu nedenle ozanların verdiği bu mesaj kutsaldır ve cesurca verilen bu rakama saygı göstermek gerekmektedir. Hiçbir ağıtta bundan farklı rakama rastlamak mümkün değildir. Bir sembol değer haline gelmiş olan bu rakam, ozanların hatırına “folklorik bir değer” olarak kabul edilmelidir. 

Bütün tartışmalara rağmen ozanların verdiği 90 bin rakamı kutsaldır ve artık bir sembol haline gelmiş olan bu rakam, ozanların hatırına “folklorik bir değer” olarak kabul edilmelidir.


Dipnotlar:

(1) Aziz Samih İlter, Birinci Dünya Savaşında Kafkas Cephesi Hatıraları, Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı Yayınları, Ankara 2007, s. 7;  Salâhaddin Güngör, Kumandanlarımızın Harp Hatıraları, Kanaat Kitabevi, İstanbul 1937, s.13-14.

(2)  Aziz Samih İlter, age, s.14.

(3) Fevzi Çakmak, Büyük Harp’te Şark Cephesi Harekâtı, Haz: Ahmet Tetik, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul,  2011, s. 114.

(4)  Feridun Kandemir, Cumhuriyet Tarihinde Yakılan İlk Kitap, İstiklal Harbimizin Esasları Neden Yakıldı? Yağmur Yayınları, İstanbul 2007, s. 140.

(5) Feridun Dokakin Zade, Büyük Harp Türk Cepheleri, Harp Akademisi 1926-1927 Ders Senesi III. Sınıf, 2. Basım, Yıldız Harp Akademi Komutanlığı Matbaası, İstanbul 1930, s. 121.

(6) Maurice Larcher, Türk Savaşları, Kafkas Harekâtı, Haz: Bingür Sönmez, Omnia, İstanbul 2010, s. 84-85.

(7) Genelkurmay Başkanlığı, Birinci Dünya Harbinde Türk Harbi, Kafkas Cephesi, 3. Ordu Harekâtı, Cilt I, Ankara Genelkurmay Basımevi, Ankara 1993, s. 535.

(8) Fahri Belen, Birinci Dünya Harbinde Türk Harbi C: 2 1. Kitap, Genelkurmay Basımevi, Ankara 1964, s. 535.

(9) Alman Yarbay Guze, Birinci Dünya Savaşı’nda Kafkas Cephesi’ndeki Muharebeler, Çev: Hakkı Akoğuz, Haz: Alev Keskin, Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı Yayınları, Ankara 2007, s. 41.

(10) İsmail Kayabalı, Cemender Arslanoğlu, “Milli Mücadele Döneminde Kuzey Doğu Anadolu Cephesi-Sarıkamış Savunması (26-31 Aralık 1914)”, Türk Kültürü Araştırma Enstitüsü Aylık Dergisi (TKAED), Kuzey Doğu Anadolu Sınırlarının Tarihi Sayısı, S: 126 (1973), s. 443.

(11) Necati Ökse, Birinci Dünya Harbinde 3 üncü Türk Ordusunun Harekâtı, Askeri Tarih Bülteni, Sayı No: 7, Ankara 1979, s. 26.

(12) Genelkurmay Başkanlığı, Birinci Dünya Savaşında Rus Cephesindeki İlk Muharebeler ve Sarıkamış Harekâtı, Dördüncü Askeri Tarih Semineri Bildiriler, Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüd Başkanlığı, Ankara 1989, s. 313.

 

(13) Ali Berat Alptekin, Abdurrahman Güzel, Geçmişten Günümüze Âşıkların Dilinden Sarıkamış, Haz: Prof. Dr. Bingür Sönmez, Omnia Yayınları, İstanbul 2010, s. 74.

PROF. DR. BİNGÜR SÖNMEZ

Yazarın Son Yazıları

Askeri hastanelerin yeniden açılması - Dr. Süleyman Kalman

Sıkça gündeme gelen askeri hastanelerin yeniden açılması yönündeki tartışmalar, yalnızca yönetsel bir düzenleme sorunu değil, görünüşte ani ama belki de “bile bile” yapılmış bir yanlıştan dönmenin ve silinmeye yeltenilmiş Cumhuriyetin sağlık belleği ile kurulan ilişkinin de bir göstergesidir.

Devamını Oku
30.12.2025
Barış üzerine bir deneme - Av. Ekrem Demiröz

Savaş kabadır, çirkindir ve acımasızdır.

Devamını Oku
30.12.2025
Yeni bir toplumsal yalnızlık - Dr. Alper Demir

Türkiye’de son yıllarda yaşanan siyasal gerilimler, derinleşen kutuplaşma ve kamusal alanın giderek daralması, artık yalnızca güncel siyasetin değil, toplumsal yapının kendisinin sorgulanmasını zorunlu kılıyor.

Devamını Oku
29.12.2025
Yıl biterken... - Erol Ertuğrul

23 yıldır Türkiye hak etmediği acıları yaşıyor.

Devamını Oku
28.12.2025
Su kıtlığına doğru... - İsmail Özcan

Herkesin bildiği üzere yaşadığımız dünyanın insanlar ve tüm canlılar için olmazsa olmaz iki büyük nimetinden biri hava, diğeri sudur.

Devamını Oku
27.12.2025
Mustafa Kemal’in Ankara’ya gelişi: Kızılca Gün - Hüner Tuncer

Birinci Dünya Savaşı sonucunda Osmanlı topraklarını Avrupa devletleri arasında paylaştıran Mondros Ateşkes Antlaşması sonrasında, Mustafa Kemal’in öncelikli düşüncesi, “ulusal birlik” düşüncesiydi.

Devamını Oku
27.12.2025
Devlet geleneği, demokrasi ve vicdan - Halil Sarıgöz

Dün İsmet İnönü’yü aramızdan ayrılışının 52’nci yılında andık..

Devamını Oku
26.12.2025
‘Asgari’ sömürü - Aydın Öncel

Aralık ayının son günlerinde yaşanan “asgari ücret” tartışmalarında gelenek bu yıl da bozulmadı!

Devamını Oku
25.12.2025
İBB davasında yargılama süresi - Hikmet Sami Türk

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) hakkındaki yolsuzluk iddianamesiyle İstanbul 40. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 12.12.2025’te başlayan ve ilk duruşmasının 9 Mart 2026 günü yapılmasına karar verilen davada hedeflenen yargılama süresi, mahkeme tarafından en çok 12 yıl 6 ay olarak belirlendi.

Devamını Oku
24.12.2025
Menemen Devrim Şehitleri Anıtı ve Cumhuriyet -

Yunus Nadi: “Kubilay timsalini taziz için ne yapsak yerinde olacağına şüphe yoktur.

Devamını Oku
23.12.2025
Kubilay olayının anlattıkları - Osman Selim Kocahanoğlu

23 Aralık 1930 salı günü, Menemen’de insanlık tarihi- nin en hunhar cinayetlerinden bi- ri işlendi.

Devamını Oku
23.12.2025
Cumhuriyetimizin vazgeçilmez değeri - Azmi Kişnişci

“Eşitlik”, Cumhuriyetin yalnızca hukuki bir ilkesi değil; toplumsal yaşamımızın adalet duygusunu ayakta tutan temel dayanaklarından biridir.

Devamını Oku
22.12.2025
Büyüyen eşitsizlik, yaygınlaşan yoksulluk - Sıtkı Ergüney

Ekonomide; fiyatlar genel düzeyindeki; artış “enflasyon”, gerileme “deflasyon”, duraklama ile birlikte yaşanan artış da “stagflasyon” olarak tanımlanır.

Devamını Oku
20.12.2025
Yenilmezlikler ve dokunulmazlıklar - Cengiz Kuday

Tarih, bazen büyük savaşlarla değil; küçük, sessiz ve ilk bakışta sıradan görünen olaylarla yön değiştirir.

Devamını Oku
20.12.2025
Hayvancılıktaki yol ayrımı - Gülay Ertürk

Türkiye bugün hayvancılıkta çok kritik bir eşiğe geldi.

Devamını Oku
19.12.2025
Devlet ve kalkınma - Prof. Dr. Bilin Neyaptı

Bir ülkede ekonomi yönetiminin temel hedefleri verimlilik ve adil bölüşümdür.

Devamını Oku
18.12.2025
Programda işçinin adı yok - Engin Ünsal

CHP 39. Olağan Kurultayı’nda tüzük değişikliği yaptı ve iktidar programını kabul etti.

Devamını Oku
17.12.2025
Yargı öyküleri - Ziya Yergök

Yıllar önce, 5 Ocak 1982’de Çetin Altan’ın Milliyet gazetesindeki “Şeytanın gör dediği” adlı köşesinde “Eski (Mahkeme Koridorları) sütununa özlem” başlıklı yazısında yer alan, bir ceza avukatının “Oturum” adlı anı kitabından alıntılanmış ilginç bir yargı öyküsüne değinmek istiyorum.

Devamını Oku
17.12.2025
Devletçiliğe dönebilmek... - Kemal Onur

Demokratik ve laik sosyal hukuk devletimizin kurucu lideri Atatürk’ün yönetimi döneminde; ülkemizin ulusal çıkarı açısından bilimsel anlayış ve duyarlı bir bilinçle, iç ve dış sermaye şirketlerinin çıkarları için vahşi madenciliğe kesinlikle fırsat verilmemiştir!

Devamını Oku
17.12.2025
Bu çığlığı duyun! - Mustafa Gazalcı

MESEM, Milli Eğitim Bakanlığı’nın sözde mesleki teknik eğitim merkezleri uygulaması.

Devamını Oku
16.12.2025
ABD’nin esnek realist stratejisi - Nejat Eslen

11 Eylül’ün hemen sonrasında ABD, tek kutuplu dünya düzeninin verdiği cesaretle küresel egemen güç olmanın hayallerini kuruyordu.

Devamını Oku
16.12.2025
Çağdaşlık yolunda bir ömür - Hüseyin Karataş

Çağdaşlık eksikliğine ve dokunulmazlara dokunan sevgili hocam Prof. Dr. Türkan Saylan...

Devamını Oku
13.12.2025
Geleceğin savaş alanı, Türkiye ve Karadeniz - Doğu Silahçıoğlu

“Erken Cumhuriyet dönemi”nde (1923-1938) savunma sanayisindeki gelişmeler Türkiye’yi; başta uçak olmak üzere harp silah araç gereçlerinde dış satım yapan bir ülke konumuna getirmişti.

Devamını Oku
12.12.2025
Gençlik MESEM’den büyüktür - Kaan Eroğuz

AKP iktidarı tarafından 2016 yılında örgün ve zorunlu eğitim kapsamına alınan mesleki eğitim merkezleri (MESEM), çocuk işçiliğinin yaygınlaşmasında ve “kurumsallaşmasında” kritik bir rol oynuyor

Devamını Oku
12.12.2025
İnsan onuru ve demokrasi - Ayşe Atalay

TDK sözlüğünde “onur” kavramı insanın kendisine karşı duyduğu saygı olarak tanımlanıyor.

Devamını Oku
11.12.2025
Komisyonda emekçinin adı yok - Şükrü Karaman

Milyonlarca emekçinin yeni ücrete ilişkin alacağı kararı merakla beklediği Asgari Ücret Tespit Komisyonu çalışmalarına yarın başlayacak.

Devamını Oku
11.12.2025
Karadeniz’de neler oluyor? - Can Erenoğlu

Dünyanın en güvenli ve istikrarlı denizi Karadeniz dünyanın en tehlikeli deniz alanına mı dönüştürülüyor?

Devamını Oku
10.12.2025
Gelir adaletsizliği tırmanıyor! - Devrim Onur Erdağ

Türkiye'de emeğin değeri uzun zamandır siyaset meydanında sıkça dile getirilen bir konu.

Devamını Oku
10.12.2025
Erdoğan’ın 2005’teki hayalleri - Kadir Serkan Selçuk

Yıl 2005. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, o dönem henüz el konmamış olan Sabah gazetesinin 20. kuruluş yıldönümü için gazeteye bir yazı yazmıştı.

Devamını Oku
09.12.2025
Yeni feodal çağ ve dijital baronluk - Doğan Sevimbike

Yanis Varoufakis’in No Kings Means No Barons başlıklı yazısı, çağımızın ekonomik ve siyasal düzenini “yeni bir feodalizm” olarak niteliyor.

Devamını Oku
09.12.2025
Terörist başının ayağına gitmek... - Hatice Topçu

Ulus devletler; tarih bilinci, ortak coğrafya ve dil birliğine dayanır.

Devamını Oku
08.12.2025
‘Kırkyama’ siyaset… - Prof. Dr. Utku Yapıcı

Türk siyasetinde son yıllardaki en ilginç gelişme siyasi kimlikler düzleminde yaşanıyor.

Devamını Oku
08.12.2025
Çocuklarımız artık kimsesiz mi? - Özgür Hüseyin Akış

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında söylenmiş bir cümle hâlâ kulaklarımızda çınlar:

Devamını Oku
07.12.2025
Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025