Olaylar Ve Görüşler

SEZGİN TANRIKULU - Roboski’nin gerçek vekili

15 Şubat 2018 Perşembe

Ankara’nın karanlık dehlizlerinde şimdi vekiller kayboluyor. Roboksi’de, aralarında kardeşi Serhat’ın bulunduğu akrabalarından 26 kişiyi kaybeden Ferhat Encü’nün milletvekilliği düşürüldü

 

28 Aralık 2011 gecesi, Şırnak’ın Uludere ilçesine bağlı Ortasu/Roboski köyünde bir facianın yaşandığına dair haberler, tüm bölge genelinde daha gün doğmadan yayılmaya başlamıştı. Bir bombalamanın gerçekleştiği ve onlarca kişinin öldüğü söyleniyordu. Ben de, daha gün doğmadan, Uludere’den Irak sınırı yakınlarındaki Roboski/Ortasu ve Bujeh/Gülyazı köylerine doğru yola çıkanlar arasındaydım.
Dağların arasında, sert iklim ve coğrafya koşulları içindeki bu köylerde, 29 Aralık 2011 günü oraya varanları bekleyen manzara, en dayanıklı insanın bile içini burkacak sarsıcılıktaydı.

Sıra bekleyen tabutlar
“Bu kadar çok tabutu aynı anda görmemiştim. Tabutlar kuyruk oluşturmuştu gömülmek için... Ölüme bu kadar çok tanıklık bile, 30 Aralık günü kalkan cenazelerin, birbiri arkasına dizilen onlarca tabutun yarattığı sarsıntıya insanı hazırlayamıyor.”
Bunları yazmıştım bir hafta kadar sonra. Özcan Uysal, Seyithan Enç, Nadir Alma, Osman Kaplan, Adem Ant, Mehmet Ali Tosun, Celal, Salih ve Yüksel Ürek, Encü ailesinden Celal, Zeydan, Şerafettin, Bilal, Şervan, Nevzat, Salih, Hüsnü, Muhammet, Mahsun, Fadıl, Cihan, Hamza, Cemal, Erkan, Savaş, Vedat, Selim, Selahattin, Aslan, Orhan, Hüseyin, Bedran, Serhat, Abdülselam. Bugün, yaşları 12 ile 37 arası değişen bu kurbanların isimlerine ulaşmak bile zor.
Meğer, Roboski katliamı zamanlarımız, ‘iyi zamanlarımız’ imiş. O zamanlar, olayın neden, nasıllarının, faillerinin kimliğinin, ‘Ankara’nın karanlık koridorlarında kaybedilmeyeceği’ sözleri bile veriliyordu...” Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, 2012’de bir söz vermişti. Bu olay, “Ankara’nın karanlık dehlizlerinde kaybolmayacak” idi.

14 tutuklu vekilden biri
2012’den bu yana, özellikle de son yıllardaki Ankara’nın “karanlık koridorlarında” Roboski’nin faillerinden Tahir Elçi’nin katillerine, kaybedilen kaybedilene. Şimdi sıra, Ankara’nın karanlık dehlizlerinde, “milletvekillerinin kaybedilmesine” de geldi.
Roboski’de, aralarında kardeşi Serhat’ın da bulunduğu akrabalarından 26 kişiyi kaybeden Ferhat Encü, 7 Haziran ve 1 Kasım 2015 seçimlerinde, Şırnak milletvekili olarak Meclis’e girmişti. Ferhat Encü, tutuklu 14 milletvekilinden biri.
Roboskili köylülerin, çok fazla bir yaşam şansı, geçim kaynağı yok. Ve evet, bu insanlar “kaçak” için dağ yollarına düşüyorlardı. Ferhat Encü, bu köylerden çıkıp da, Adana’da üniversite okuyan ve farklı bir geleceğin peşine düşmeyi başarabilen biriydi. Partisi HDP hakkında ne düşünürseniz düşünün, Encü hakkında böyle de bir gerçek var. Onun ötesinde de şu veya bu parti tabanından, bölge insanından, Kürtlerden öte milyonlarca insanın hayatını etkileyen Kürt meselesinin “gerçeğini” de unutmamak ve artık, yine ve gene inkâr etmemek lazım. Çünkü, kimliği ne olursa olsun insanlar ölüyor.

Vekil düşürmek halkın hakkıdır
2012’de şöyle yazmıştım: “Vicdanlar o kadar nasırlaşmış ki, önce Van depreminde ve şimdi de Uludere’de, Ankara merkezli siyasi çatışmalar, çekişmeler, tüm insaniyeti gölgeliyor. Oysa, politikanın didişmesini bir yana bırakıp Uludere’de, Şırnak’ta ve ötesinde, artık Diyarbakır’dan bakınca bile kolay okunamayan karmaşıklıktaki, sadece vicdan gözüyle bakılınca ayrıntıları seçilebilen birçok ince insani detaya artık hiç kimse kör kalmamalı. Kürt sorunu, çözülmedikçe içinden çıkılmaz hale geliyor. Bölgede, PKK ile devlet arasında, hep şiddetten mağdur biçare kalan halk, her şeyin farkında... Sorguluyor.”
Altı yıldır değişmeyen tek şey de, bu farkındalık ve sorgulama oldu zaten. “Milletvekilliği düşürme” vakaları da, her şeyden önce oy veren insanların, seçmenlerin iradelerine saygısızlıktır. Milletvekilleri, tutuksuz yargılanabilirler; gerçekten suç işlemişlerse yargı da iktidarın gerekli gördüğünü değil, kanunların gereğini yapar. Ancak en önemlisi şu: Halk, beğenmediği milletvekilini de bir daha seçmez. Bir milletvekiline en büyük cezayı verme kudreti ve yetkisi, halkın elinde, halkın iradesindedir. 2011’in son günlerindeki haberlerde şöyle deniyordu: “Uludere’de terörist zannedilerek öldürülen 35 kişinin...” Bundan bir süre sonra da, “terörist zannedilerek yıllarca hapsedilen ve milletvekillikleri düşürülen kişilerin” mi diyeceğiz?
Bugün, iktidar ve iktidara yaslanan partilerin milletvekilleri de, hiç “sırtımız pek” diye kendilerine güvenmesin. Kürt meselesinin “şerbetlisi” bizlerin farkında olduğu çok iyi bir şey var: Ayrımcılıkla bir kesime reva görülen ne insan hakları ihlali varsa, dönüp bir gün gelip bütün ülkede tüm Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına da reva görülür oluyor.

Van depremi
Roboski’ye 2011’den bugüne kadar yaşananlar, gözlerimin önünde film şeridi gibi. 2011’in son ve 2012’nin ilk günlerini, ben Uludere’de geçirmiştim. 23 Ekim 2011’de Van depremi olmuştu. 2012 yılbaşını deprem bölgesinde geçirmek üzere Van’a gelen CHP Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu da 1 Ocak’ta Uludere’yi de ziyaret edecekti. Resmi yetkililer, hava şartlarının kötülüğünden ötürü helikopter tahsisi talebimizi reddettiler. Kılıçdaroğlu’nun da içinde bulunduğu araç, Bitlis’in Tatvan ilçesi çıkışına gelindiğinde, karlı ve buzlu yolda kontrolden çıktı. Savrulan otomobile, aynı yönde giden İran plakalı TIR arkadan çarptı.

Otuz üç kan pınarı
11 Ocak 2012’de, aralarında benim de olduğum CHP milletvekillerinin talebiyle, TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu bünyesinde Uludere Alt Komisyonu kuruldu. Şubat 2012’de, Roboski’de köylülerin vurulma anlarını gösteren kamera görüntüleri bu Komisyon’da izlendiğinde, AKP temsilcileri de dahil, tüm vekiller gözyaşlarını tutamayacaktı.
2013’te dönemin başbakanı Erdoğan, Uludere’de hayatını kaybedenlerin yakınlarıyla Şırnak’ta, “Şerafettin Elçi Havaalanı” açılışının ardından iftar yemeğinde bir araya geldi. Kendilerine tazminat teklif etti, aileler reddetti ve olayın çözülmesini istediler.
Ailelerin bu görüşmeyle ilgili ifadesi şöyleydi: “Başbakan, elinden geleni yapacağını ve sabırlı olmamızı istedi. Ölenler için üzüldüğünü söyledi. Bizim kadar üzüldüğünü söyledi.”
Ve bugüne geldik; bugünün arifine de tarife gerek yok.
Arif Ahmet’in “Otuzüç Kurşun” şiirinden alıntılayarak:

Gel haberi nerden verek
Turna sürüsü değil bu
Gökte yıldız burcu değil
Otuzüç kurşunlu yürek
Otuzüç kan pınarı  

SEZGİN TANRIKULU
CHP Milletvekili



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları