Olaylar Ve Görüşler

Siyasetin bittiği yer

20 Mayıs 2016 Cuma

Türkiye’de, Kilis’e, Suriye’de konuşlu IŞİD tarafından roket atılıyor. Yurttaşlarımız ölüyor. Hükümet ise ne ana görevi olan yurttaşın can güvenliğini sağlayabiliyor ne Suriye sınırını koruyabiliyor.

Doğru, Türkiye-Suriye sınırı uzun, 911 km. Ve bunun büyük bölümü düz araziden geçiyor. Bu anlamda denetimi güç. Ancak sınır güvenliği sağlamak da neticede atom fiziği gibi karmaşık bir iş değil. Etkin sınır güvenliği için yararlanmanız gereken iki unsur diplomasi ve teknoloji. Diğer bir deyişle askeri önlemlerinizin caydırıcı olabilmesi için önce sınır boyunuzda neler olup bittiğine dair istihbarat yani güvenilir bilgi sahibi ve doğru ilişkiler ağını doğru oyuncularla geliştirmiş olmanız gerekiyor.
Bugün biz Suriye konusunda esasen diğer pek çok konuda da olduğu gibi hamaseti siyaset sanıyoruz. Sınıra kundağı motorlu topçu sistemleri yani şu medyada sık sık “30 km menzilli fırtına topları” diye şişirilen paletli howitzerler ve tanklar dizmeyi strateji sanıyoruz. Öyle ki bu hareketli zırhlı araçları dahi güdümlü tanksavar füzelerinden çekindiğimizden toprağa gömüpsaklıyor, sabitliyoruz. Yine de vurulmalarına engel olamadığımız halde bu durumdan da ders çıkarmıyoruz.

Yapmadıklarımız...
Elektronik gözleme sistemlerine yatırım yapmıyoruz. İstihbaratımız zayıf. Diplomasimiz geçersiz çünkü siyasi irade ideolojik saplantılı ve ergenlik hayallerinin peşinde. Suriye’de olup bitene Safevi-Osmanlı rengi verip “tarihsel hesaplaşma” bile diyebildik. Korkarım bunlar daha iyi günlerimiz. Zira Suriye’de yerleşik cihatçılardan kaynaklanan güvenlik riski bununla da bitmiyor. IŞİD, Nusra ve türevleri orada baskılandıkça arka bahçeleri olarak gördükleri Türkiye’ye yaslanacaklar. Geçen günlerde Hatay’da ilk kez tanık olduğumuz eylemler bu tehlikenin kanıtı. Yapmamız gereken basit: Suriye Kürtleriyle, onların kendilerini hangi siyasi hareket ve silahlı örgüt üzerinden temsil ettiklerine bakmaksızın, akılcı ve ulusal çıkarlarımızı önceleyen ilişki kurmak. Sınır boyunu İHA’lar ve yere bağlı zeplinlerle elektronik yoldan gece-gündüz gözetim altında tutmak. Hava savunma sistemleri ile anında gerekli müdahalelerde bulunmak.
Bu sorunun diğer bir boyutunu da ülkemizde konuk ettiğimiz şimdi sayılarının 2.2 milyon civarında olduğu sanılan Suriyeliler oluşturuyor. (Sürekli dile getirilen üç milyon rakamı adeta ülkemize gelen her Suriyeli burada kalıyor hiçbiri göçe devam etmiyor gibi bir varsayıma dayandığı için gerçekçi değil.)

Kilis’in durumu
Bakınız yüz bin civarındaki kendi nüfusundan daha fazla Suriyeliye ev sahipliği eden Kilis’e Nobel Barış Ödülü verilmesi önerilen günlerden, Kilis Valisi’nin dahi güvenlik sakıncasından ötürü kendi ailesini şehir dışına taşıdığının iddia edildiği günlere ne denli çabuk geldik. Kilis’e atılan roketlerin buraya yerleşik Suriyeli mültecilerin arasındaki IŞİD destekçilerince cep telefonları aracılığıyla yönlendirildiği iddiaları da cabası.
Halbuki Türkiye’nin, 911 km’lik sınırı konum yani jeopolitik olarak ülkemizi tehditlere fazla açık kılarken kuşkusuz bölgesel güçler arasında, NATO üyeliğimiz de dikkate alındığında, potansiyel olarak Suriye’de en etkin rolü oynayabilecek aktör olduğu ortada. Türkiye’nin Suriye krizine başından beri sağlam veriler ve ulusal çıkarlarını korumak üzerinden yaklaşamadığını söyleyen benim gibiler de alternatif siyaset olarak atalet önermiyor.

‘Hamleli’ siyaset
Buna karşılık “hamleli” siyaset deyince Kilis’i IŞİD roketlerinden korumanın yolu Özel Kuvvetler’i Münbiç Cebi’ne sokmak gibi maceralardan mı geçiyor? Eğer Münbiç’e müdahale başarılı olacak ve Kilis’e IŞİD’in roket saldırıları engellenebilecekse, kendi sınırlarımız içindeki Nusaybin’de neden denetim sağlanamadı? Yoksa 1990 başlarında Kuzey Irak’ta olduğu gibi TSK yine kimseye hesap vermeyeceği, yalnızca kendi denetiminde olacak bir askeri şerit mi yaratmak istiyor?
Ulusal güvenlik tehditlerimizin başında IŞİD ne yaparsa yapsın nedense hep Kürtler yer alıyor. Hal böyle olunca yerçekimine yenik düşen roketlerin, aptestimizden elhamdülillah şüphemiz olmamasına rağmen, günbegün Kilis’e yağmasına engel olamıyoruz. Olabileceğimize dair bir belirti de Ankara’da görünmüyor.

 

AYDIN SELCEN
Eski Erbil Başkonsolosu



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları