Tarihte 19 Mayıs, 19 Mayıs'ta Tarih - Prof. Dr. Salih ÖZBARAN
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Tarihte 19 Mayıs, 19 Mayıs'ta Tarih - Prof. Dr. Salih ÖZBARAN

25.05.2020 07:00
Güncellenme:
Takip Et:

            Çok gerilere gitmeyeceğim, çok önceki yıllara değinmeyeceğim. Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş süreci ve felsefesini silip atmak isteyenlerden söz etmeyeceğim. Sadece, son zamanlarda kendilerini tarihçi tahtında gören İktidar yetkililerinin yorumlarından iki örneği dile getireceğim. Cumhurbaşkanı, 19 Mayıs ile ilgili olarak tarihçileri uyardı; Osmanlı tarihine nasıl yaklaşılabileceğinin şifrelerini hatırlatmak istedi; Osmanlı kuruluş dönemiyle ilgili bir televizyon dizisini örnek gösterdi; dolayısıyla kendi tarih anlayışını açıklama gereğini duydu - daha önceleri zaman zaman yaptığı gibi.

31 Mart 2019 tarihinde İstanbul'da Büyükşehir Belediye Başkanlık seçimini kazanan ve mazbatayla onaylanan, ancak AKP'nin itirazı sonunda yenilenmesi kararlaştırılan (Ekrem İmamoğlu'nun bu kez ezici bir çoğunlukla kazandığı) seçim öncesinde tarih yine kullanım alanına sokuldu.

Hükümet yetkililerinin çok ciddi rakip olarak gördüğü Ekrem İmamoğlu'na "Pontus" kimliği giydirilmek istendi. Böylece farklı bir etnik, dil ve din üzerinden ayrımcılık yapılırken Türkiye Cumhuriyeti'nin temel ilkelerini zedeleme yoluna gidildi. Trabzon örneğiyle Fatih Sultan Mehmed'in Osmanlı topraklarına kattığı Pontus Devleti'ne bağlayarak Karadenizlilere kimlik yakıştırılmak istendi. Tarihin bir inşa süreci olduğu unutuldu; Osmanlı İmparatorluğunun etnik yapısının/ırkın (AKP'nin tarihe baş tacı yaptığı Osmanlı için dahi hiç uygun düşmeyen) yaklaşım dillendirildi. Türkiye Cumhuriyeti'nin Osmanlı'daki tabiiyet yerine konan yurttaşlık bilinci kenara itildi, "reaya"nın sorumluluk ve yetkili  vatandaşlığa yükseltildiği evre yok sayıldı.   

 TARİHÇİLİK CİDDİ MESLEKTİR            

            Benim (ve bizim) gibi bu meslekte biraz kafa patlanmış akademisyenlere yol göstermeye çalışıldı bir bakıma! Daha doğrusu, tarih(çilik) adına -kendi doğruları- müthiş bir medya aracılığıyla bizlere iletildi. Ne var ki, bu işlerin içinden gelen biri olarak bana da -yeniden- bir şeyler söyleme olanağı (doğal olarak yetkisi) doğdu.

Cumhurbaşkanı'nın 19 Mayıs yorumu ve AKP'nin "Pontus" geçmişini anımsatma girişimi, sıradan bir yurttaş (hatta benim dikkate almayacağım bir tarihçi) tarafından  yapılsaydı üstünde durmazdım; "bu tarihin de nasibi bu" deyip geçerdim, "Hiç matematik bilmeyenin matematikten bahsettiğini görmedim" ve tarih için "talihsiz bir bilgi dalı olsa gerek" deyip kulağımı/gözümü kapatırdım; böylece de A.H.Tanpınar'ın bu sözlerini anımsardım.

Ama Türkiye Cumhuriyeti'ni temsil eden bir şahsiyetin "sanki milletimizin tarihi 1919'da başlıyormuş gibi" bir yükleme ve sorgulamasına, bu arada kimilerince ırkçılık yapılarak Cumhuriyet Devrimi'nin çağcıl değerlerini küçümseyen Pontus yağmasına yabancı kalamazdım.

Ben burada tarih incelemelerini ve tarih öğretimini ciddiyetle ele alanların tarihi ne tür periyotlara ayırdıklarını, hatta Türk ve İslam tarihlerini nasıl Avrupa merkezli çağlara böldüklerini dile getirmeyeceğim. Tarihsel süreci keskin rakamlarla da bölmeyeceğim. Cumhuriyet ile ulaştığımız  yıllardan bahsedeceğim; asıl söz ve yetki sahibi olanların tanımlamalarına saygı göstereceğim.  

KİMLİK ÜSTÜNE   

            Yüzyıllık yaşamındaki incelemeleriyle Osmanlı tarihçiliğine damga vurmuş olan Halil İnalcık, Imperial Legacy (Emperyal Miras,) başlığını taşıyan ve 1996 yılında yayınlanan bir derleme için yazdığı makalede "Osmanlı İmparatorluğu'nun kimliğinin/mirasının sadece Türklükle tanımlanamayacağını" anımsatmıştı Batı dünyasına -dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti vatandaşına- engin bilgisiyle. Türkiye Cumhuriyeti'nin Osmanlı olmadığını da her fırsatta vurgulamıştı.

Son yılların ve zamanımızın popüler tarihçisi İlber Ortaylı ise, Osmanlı yapılanmasıyla ilgili olarak coğrafyadan, politikadan, kültürden kaynaklanan etkileri göz önünde tutarak Doğu Roma / Bizans, yani Yunan kültürünün önemine değinmiştir sürekli olarak.[1]

Ortaylı iki önemli hususu da dile getirmiştir: Osmanlılarda Türklük bilinci yoktu; ancak Türkçe temel öğeydi. Bu sözleri iyi analiz etmek gerekiyor: Savrulmuş bir söylem midir bu tanımlamalar, yoksa tarihsel dayanakları var mıdır, nelerdir? Bu savları benimsemeyen tarihçilerin sağlam tutanakları nelerdir? Osmanlı'nın "Türk"ü dışlaması yargısı yüzyılların tanıklıklarından ne denli ve nasıl yansıtılabilmiştir?

            Önce, kimlik üstüne yaptığı çalışmalarını yakından tanıdığım, görüşlerinden yararlandığım ve zamansız yitirdiğimiz çok değerli dostum Nuri Bilgin'in Kimlik İnşası kitabının Önsöz'ünde yer alan şu sözcüklerini nakledeyim, sorunun ne denli girift olduğunu anımsatayım: [2]

            "Kimlik Kavramı, cazibesi altında kaybolan ilginç kavramlardan biri. Zihnimizi aydınlattığı kadar da karartıyor; açıkladığı kadar da cevapsız bırakıyor, çözdüğü kadar da sorun getiriyor. Çelişkili, paradoksal, değişken, çok yönlü, karmaşık bir olgular yumağı".

TÜRKLÜK ÜSTÜNE

            "Türk ırkı" ve Osmanlı ihtişamındaki din ve etnik farklılıkları üstüne savrulan ve politik ortamı memnun etmeye yönelik olduğunu sandığım (ortalık bulandırma amaçlı), akademik rütbeleriyle siyaset ve piyasa memnuniyeti yaratmaya çalışan partizan heveslilerin telkinlerini/iddialarını yazım için hareket noktası yaparak bir değerlendirmede bulunmak istiyorum. Ama önce, kimlik tanımını ve aidiyet duygusunu çağcıl değerlendirmeler eşliğinde işleyen akademisyenlerin tanımlamalarını anımsatarak giriş mahiyetinde bilgi vermek, sonra da İslam, Türk ve Osmanlı aidiyet, imge ve kimlikleri üstünde birşeyler anımsatmak istiyorum.

Bilimsel açıklamaların, anılan konu üstüne çalışmış olanların, Zeki Velidi Togan, İbrahim Kafesoğlu, Faruk Sümer'in ve Batı dünyasından yapılmış ve  tarihleri gerilere giden araştırmaları; hatta Esenbike Togan'ın #Tarih dergisindeki taze bilgilendirmelerine değinmeyeceğim burada. Gazete yazısının sınırlamalarını da aşmayacağım.                 

TARİHTE SÜREKLİLİK VEYA YAPAY BÖLÜNMELER  

            Mustafa Kemal Paşa, tarihi 19 Mayıs 1919'da başlatmıyordu, doğal olarak; Osmanlı, Selçuklu ve daha öncelerini reddetmiyordu; ama Türkiye Cumhuriyeti'ne yelken açıyordu. Onu, çağının ve Türk kültürünün içine yerleştiriyordu. Tarihi hem Anadolu kültürleriyle hem Türk ve İslam geçmişiyle tanımlanmasını biliyor hem de dünya boyutlarına taşıyordu. Kanuni Sultan Süleyman'ın kellesini vurdurduğu Piri Reis'in dünyaca ünlü haritasının ve denizcilik eseri Kitab-ı Bahriye'sinin 20.yüzyılda özenle yayınlanmalarına önayak olurken tarihe yapay biçimde tutunanlara yol gösteriyordu; tarihi fermanla yazdırmıyordu onun "namütenahi"liği, sonu gelmeyen araştırmalardan okunabileceğine inanıyordu. Olguların, uzun süreçlerin eklemlenmeleriyle ilerletiliyordu ya da duraksatılıyordu tarih. 19 Mayıs'ta başlamıyordu tabii ki!

            "Bir toplumu sadece dil tanımlıyor. Tarih bunu kanıtlıyor" diyor üstat Doğan Kuban. "Hanedan’ın etnik kökeni Türk, Türkçe konuşuluyor; ancak Sina Akşin “Türk” vasfına yüklenen şeyler olumsuz" yorumunda bulunuyor. Bu arada İlber Ortaylı, Metin Kunt, Cemal Kafadar ve birçok tarihçi Türkçeyi temel öğe olarak ele alıyorlar. NTV Tarih dergisinin 51. (Nisan 2013) sayısında "Türk Kimdir?" sorusunu yanıtlamaya çalışan özel dosya yazılarından birinde (s. 29) sorunun başlangıcına ilişkin değerlendirme sanırım doğru bir saptamadır:

            "Köktürk yazıtlarında geçen 'Türk' kavramının etnik değil siyasi bir kimlik olarak ortaya çıktığı, zengin ve edebî bir dil geliştirildiği, 'atalar kültü' dediğimiz eski gelenekleri de koruyan bir devamlılığın sürdürüldüğü görülür. Taşlara işlenen bu mesajlar, Türk Kimliği üzerine ilk somut ipuçlarıdır".       

            "Benim soyum benimle başlar" başlığını atmıştı Tayfun Atay, Cumhuriyet'te 12 Şubat 2018 tarihli köşe yazısında; "cemaat toplumsallıkları", "aristokrasi", "soyluluk" gibi özelliklerin modern toplumlarda başat rol oynayamayacağını belirtmişti, bilgece

            Tarih ne Osmanoğullarıyla başlıyordu ne de 1453'te, 1492'de, 1789'da, 1919'da ayak basıyordu evrene. Ama 19 Mayıs 1919 tarihi esaretten kurtuluşa, saltanat tabiliğinden Cumhuriyet vatandaşlığına ve devrimlerle hurafeler yerine bilime giden yolun bir simgesiydi.

Asya ortalarından kopup gelen, İslam, Anadolu ve ardından Avrupa ile hemhal olan bir kültürler bileşkesidir modern Türkiye'nin Kimliği. Bu tanım ne dincilikle, hanedanla ne de ırk/etnik bütünlüğüyle inkâr edilebilir, parçalanabilir. Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde yaratılan sağlam ve çağcıl temelleri bulunan yepyeni bir Cumhuriyet kimliğidir o. Şu aşamada Şerafettin Turan'ın bir uyarısın hatırlatarak bitireyim bu yazımı:

            "Tarihin tarihçinin tekelinde olmadığına katılıyorum. Tarih hakkında başka alanlarla uğraşanlar da konuşabilirler; ancak hadlerini bilerek. Çünkü 'Tarihçilik Zor Zanaat'tır." [3]

            Kendisinden çok yararlandığım, İzmir'de konferanslarını dinlediğim, sohbetlerine katıldığım, Cumhuriyet süreci tarihini ve Mustafa Kemal Atatürk'ün kendine özgü yaşamını çok güzel örnekleri ve belgeleriyle bizlere bırakıp aramızdan ayrılan - yokluğunu her zaman hissettiğim - Profesör Şerafettin Turan'ın bu sözlerine eklenebilecek ne olabilir ki?  

PROF. DR. SALİH ÖZBARAN
TARİH PROFESÖRÜ 


DİPÇE


[1] Salih Özbaran, Tarihçilik Zor Zanaat, İstanbul, Tarihçi Kitabevi, 2015.

[2] N. Bilgin, Kimlik İnşası, İkinci basım, İzmir Büyükşehir Belediyesi yayını, 2014.

[3] Bu konuda daha ayrıntılı bilgi için Salih Özbaran'ın, Bir Osmanlı Kimliği kitabına bakılabilir (Kitap Yayınevi, 2017, 3.baskı). Cemal Kafadar'ın yakın zamanda yayın dünyasına giren Kendine Ait Bir Roma: Diyar-ı Rum'da Kültürel Coğrafya ve Kimlik Üzerine (Metis Yayınları, Mayıs 2017, ikinci basım Haziran 2017) eserindeki renklendirmeler apayrı bir önem taşımaktadır.



Yazarın Son Yazıları

Çocuklarımız artık kimsesiz mi? - Özgür Hüseyin Akış

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında söylenmiş bir cümle hâlâ kulaklarımızda çınlar:

Devamını Oku
07.12.2025
Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025
Uçak kazasının düşündürdükleri... - Cumhur Utku

Geçen hafta Azerbaycan-Gürcistan sınırında düşen askeri uçağımızla ilgili bir tanımı düzeltelim

Devamını Oku
22.11.2025
Türkiye’de şap hastalığı neden hâlâ bitmiyor? - Gülay Ertürk

Türkiye’de hayvancılığın en büyük sorunlarından biri, aradan geçen yüzyıllara rağmen hâlâ kontrol altına alınamayan şap hastalığıdır.

Devamını Oku
21.11.2025
‘Ot otlayanlar’dan bugüne - A. Celal Binzet

Günümüzün yakıcı sorunlarından birisi olan vergi, bozuk sistemin ana nedenlerinin başında geliyor.

Devamını Oku
21.11.2025
Bir döneğin anatomisi - Çiğdem Bayraktar Ör

Dün söylediğini bugün unutuyor; hayır, unutmuyor; “Dün söylediğini yutuyor”!

Devamını Oku
21.11.2025
Dünya Çocuk Hakları Günü - Recep Nas

Çocuk Haklarına İlişkin Sözleşme, 20 Kasım 1989 günü Birleşmiş Milletler’ce kabul edilmiş, 2 Eylül 1990’da yürürlüğe girmiştir.

Devamını Oku
20.11.2025
CHP'nin iktidar kurultayı - Ziya Yergök

Türkiye’nin kurucu ve birinci partisi, iktidarın en güçlü adayı CHP, 28- 30 Kasım tarihlerinde 39. olağan kurultayını yapacak.

Devamını Oku
20.11.2025
Güvenlik kültürü üzerine - Gazi Zorer

Ülkemizin büyük kısmı aktif deprem kuşağında ve sıklıkla depremi yaşıyoruz ama esaslı bir deprem master planımız yok.

Devamını Oku
19.11.2025
Kemalizm karşıtlığının maskesi - Tunay Şendal

Türkiye, 10 Kasım’ın manevi ağırlığı altında, Mustafa Kemal Atatürk’ün mirasına yönelik tartışmaların bir kez daha alevlendiği bir kırılma anına tanık olmuştur.

Devamını Oku
19.11.2025
Gözden gönüle akan bir aydın - Mücteba Binici

Veteriner hekim Nihat Köse ile ilk karşılaşmamız, 1988 yılının ağustos ayında Samsun Sahra Sıhhıye Askeri Okulu’nda başladı.

Devamını Oku
19.11.2025
İhanet ve gerçekler - Doğu Silahçıoğlu

1914-1918 Birinci Paylaşım Savaşı’nda İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan işgaline uğrayan Anadolu; Mustafa Kemal önderliğinde başlatılan Milli Mücadele ve Kurtuluş Savaşı döneminde, ardında yayılmacı sömürgecilerin ve Saray’ın durduğu ihanet dolu bir sürece sahne oldu.

Devamını Oku
18.11.2025
Kavramların sosyal yaşamdaki etkisi - İsmail Doğan

İnsanlık bir arada yaşamaya başladığı andan itibaren sosyalleşme doğal bir gereksinim olarak ortaya çıkmıştır.

Devamını Oku
18.11.2025
Masumiyet karinesi - Suna Türkoğlu

Hukuk devletinin vazgeçilmez unsurlarından biri olan “masumiyet karinesi” veya “suçsuzluk karinesi”, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 38’inci maddesinin dördüncü fıkrasında, “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz” hükmü ile pozitif hukukta da yer almaktadır.

Devamını Oku
17.11.2025
Çalışma yasalarında değişim gerekli mi? - Dr. Engin Ünsal

Yasalar da canlılar gibi zamanla yaşlanır ve işlevini yapamaz duruma gelir.

Devamını Oku
17.11.2025
KKTC 42 yaşında! - İhsan Tayhani

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kurulduğu 15 Kasım 1983’te dünyaya gelenler, şimdi 42 yaşındalar ve onlar, anne ve babalarından farklı olarak özgürlüklerinin güvencesi olan bir Cumhuriyetin kucağına doğdular.

Devamını Oku
15.11.2025
Erken yaşta okur yetiştirmek - Prof. Dr. Sedat Sever

Edebiyat yapıtları, Montaigne’in belirlemesiyle, “Bizim kendimizin dışına, ötemize gitmemize” kılavuz olan estetik birer uyarandır.

Devamını Oku
13.11.2025
Sosyalizm ve cumhuriyet - Kaan Eroğuz

Neoliberal küreselleşmenin 40 yılı aşkın sürede yarattığı tahribat...

Devamını Oku
13.11.2025
Hukuk devleti mi, yargı devleti mi? - Av. Erol Türk

Hukuk devleti herkesin, devleti yönetenlerin de hukuka bağlı olduğu, hukukun üstünlüğünü ve temel hak ve özgürlükleri güvence altına alan devlettir.

Devamını Oku
12.11.2025
Ankara Hukuk Fakültesi 100 yaşında - Av. Ahmet AKGÜL

5 Kasım 1925 tarihinde, ilk TBMM binasının toplantı salonunda yapılan törende Ankara’da leyli (yatılı) – nehari (gündüzlü) bir hukuk mektebi açılmıştı.

Devamını Oku
12.11.2025