Olaylar Ve Görüşler

Tariş direnişi unutulmaz

03 Şubat 2020 Pazartesi

Mehmet Şakir ÖRS 

Bazı olaylar var ki yıllar geçse de unutulmuyor, unutturulamıyor. Hele toplumsal amaçlı eylemler, etkinlikler... Böylesi olaylar, yalnızca o dönemi yaşayanların belleğinde, yüreğinde yer etmekle kalmıyor, aynı zamanda yaşandığı yörelerin, ülkelerin sosyal tarihinde de silinmez derin izler bırakıyor. İşte büyük Tariş direnişi de bu toplumsal hareketlerden biridir.

O dönem, henüz 23 yaşındayken, DİSK üyesi genç bir işçi olarak içinde yer aldığımız Tariş direnişinin, yalnızca İzmir’in ve Ege’nin değil, ülkemizin toplumsal mücadele tarihinde de önemli bir yeri vardır. İzmir ve çevresinde binlerce emekçinin aktif katıldığı, Ege bölgesinde on binlerce üretici ailesini de yakından ilgilendiren bu eylemler zinciri, tam anlamıyla bir emek ve halk hareketidir.

Başta işçi ve üretici aileleri olmak üzere, çok geniş kesimlerin tam desteğini almış ve dalga dalga tüm kente, bölgeye yayılmıştır. Bu büyük direnişin etkileri ve yansımaları, günlerce ülke gündeminde geniş biçimde yer almıştır. İşte içinde bulunduğumuz günler, 1980 yılı ocak ayının ikinci yarısında başlayıp şubat ayına kadar uzanan Tariş direnişinin 40’ıncı yıldönümüdür.

Dönemin Türkiyesi ve İzmir’i

1970’li yıllar, ülkemizde politikleşmenin yükseldiği, toplumsal örgütlenmenin her alanda güçlendiği sınıfsal ve siyasal farklılıkların sosyal ve kültürel gelişmeleri belirlediği yıllardı. Bu gelişmelerden işçiler ve sendikalar da alabildiğine etkileniyorlardı. İzmir bu gelişmelerin tam odak noktasındaydı.

Siyasal gelişmeler yalnızca kentleri ve çalışanları etkilemekle kalmıyor, kırsal kesime ve köylülere de uzanıyordu. Sınıfsal, sosyal gelişmenin ayırdına varan Ege köylüklerinde de hareketlenmeler başlamıştı. Köy-Koop ve Köy-Der gibi örgütlenmeler, Ege’nin kırsal kesiminde ağırlıklarını artırıyorlardı. Kırsal kesimdeki bu etkili örgütlenmelere, özellikle 1970’li yılların sonlarına doğru Tariş kooperatifleri ve işletmeleri de eklenecekti. Tariş ortağı üreticiler ve onların işletmelerde çalışan çocukları, “üreten biziz, yöneten de biz olacağız” diyorlardı...

Direnişin ekonomi politiği

Kuruluş yılları ulusal kurtuluş savaşı öncesine uzanan ve kuruluş felsefesinde emperyalist tahakküme karşı direniş ruhunu taşıyan Tariş, o yıllarda çok etkin ve güçlü bir yapıydı. Ekonomik açıdan piyasada yönlendirici bir özelliğe sahipti. Bu nedenle, başta sermaye çevreleri olmak üzere, birçok kesim bu önemli gücü kontrol etmek, ondan yararlanmak istiyordu. Fabrika ve işletmelerinde çok sayıda işçi çalışıyordu. 1970’li yılların sonlarında ülkede toplumsal hareketlilik alabildiğine artmıştı. Sınıfsal ayrışmalar ve siyasal mücadeleler keskinleşiyordu. DİSK, Tariş’e bağlı tüm işyerlerinde örgütlenmişti. Kısacası, Tariş işletmeleri, adeta işçi-köylü birlikteliğinin hayata geçirildiği alanlar olmuştu. Artık İzmir’de ve Ege’de farklı rüzgârlar esiyordu. Yaşanan gelişmeler, ilerici yurtsever kesimleri sevindirirken, bazı çevreleri rahatsız ediyordu. Ülkede terör olayları da yoğunlaşmıştı.

İşte böylesi bir atmosfer içinde Tariş direnişi yaşandı. İşçiler, işleri ve ekmekleri için direnişe geçtiler. Direniş fabrikalardan, önce kentin geneline sonra tüm bölgeye yayıldı. Günlerce süren direniş halktan büyük destek gördü. Kısacası, iş ve can güvenliği amaçlı olarak başlayan Tariş direnişi, aynı zamanda siyasal açıdan da faşizme karşı bir kentin duruşuydu, direnişiydi...

Tariş direnişi için önemsediğimiz ve altını çizmek istediğimiz tarihsel nokta, Türkiye iktisat tarihinin önemli bir dönüm noktası olan 24 Ocak kararlarıyla aynı günlere denk düşmesidir. Gerçekten bu tarihsel buluşma ve izdüşüm önemlidir. Toplumsal gelişmelerin ekonomik gelişmeleri aştığının ve artık ülke egemen güçlerinin yönetemez hale geldiklerinin, hayatın içinde somutlanmasıydı. Tariş direnişi, bir bakıma, 24 Ocak kararlarına karşı da bir başkaldırıydı.

Tariş’ten Gezi Direnişi’ne

Tariş direnişinin bir diğer önemli yönü de, fabrikaların dışına taşıp dalga dalga yayılarak geniş kitlelere ulaşması ve tüm kenti, bölgeyi kapsamasıydı. Bu toplumsal hareketlenmenin çok daha büyüğünü ve etkinini, yıllar sonra ülke ölçeğinde Gezi Direnişi’nde yaşadık. Bu iki toplumsal eylem sürecinde birbirine önemli benzerlikler vardı...

40 yıl önce yaşanan Tariş direnişi, başta o günleri yaşayanlar olmak üzere, herkes için önemli derslerle doludur. Tariş direnişi, işçilerin, çalışanların, emeğiyle geçinen insanların, en zor koşullarda, tüm baskılara, dayatmalara nasıl karşı durulabileceğini somut olarak gösterdikleri, şanlı bir destandır. Üstelik ülkenin hızla 12 Eylül faşizm koşullarına sürüklendiği zorlu bir tarihsel dönemde...

O yılların bir çalışanı ve emekçisi olarak, bu büyük direnişte yer almakla ve o anlamlı “ateşten günler”i tüm sıcaklığıyla yaşamakla, bugün de onur duyuyoruz. 40’ıncı yıldönümünde, Tariş direnişini ve direnişçilerini yürekten selamlıyoruz.

Emek ve Demokrasi Mücadeleleri Belleği - Enstitüsü

Bu büyük direnişin 40’ıncı yıldönümü nedeniyle, ülkemizin toplumsal mücadele tarihi açısından çok önemsediğimiz bir önerimizi, gündeme taşımak istiyoruz. “Emek ve Demokrasi Mücadeleleri Belleği - Enstitüsü” kurulması projesini, konuya duyarlı çevrelerin dikkatine sunuyoruz.

Böylesi kalıcı bir merkez oluşturulduğunda, ülkemizin toplumsal mücadele tarihinin birçok sayfası aydınlatılacak, bunlarla ilgili belge ve bilgi birikimi koruma altına alınacaktır. Ayrıca bir araştırma enstitüsü gibi çalışacak merkez, birçok genç araştırmacıya kaynaklık yapacaktır. En önemlisi, böylesi bir bellek ve enstitü, geçmişi geleceğe, gelecek kuşaklara taşıyacaktır.

Bu proje için öncelikle düşündüğümüz kent de, emeğin, barışın ve demokrasinin kenti İzmir’dir. Tariş direnişi gibi nice ekonomik, siyasal ve toplumsal harekete ev sahipliği yapan güzel İzmir’de, doğrusu böylesi bir merkez çok anlamlı olacak ve kentimize yakışacaktır. İşte o zaman, Tariş direnişi gibi nice toplumsal ve siyasal olay, gerçekten unutulmaz olacaktır.




Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları