Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Theodorakis ya da Akdeniz’in Sesi* - Yaşar KEMAL
Her çağ büyük sanatçısını, düşünürünü, kahramanını kendi suretinde yaratır. On dokuzuncu yüzyıl büyük oluşumlar çağıdır. Tolstoy’u, Marx’ı, Engels’i, Dostoyevski’si, dünyamızı, bizim çağımızı etkileyenlerden kim aklımıza gelirse on dokuzuncu yüzyıllıdır çoğunlukla. Bu çağa tansık yüzyıl diyenler çok. Büyük roman, büyük düşünür, büyük kahramanlar ondadır. Biz, yüzyılımıza böylesi derin, zengin, durmuş oturmuş, büyük, yaratıcı bir yüzyıldan girdik. Bir karmakarışıklığın, yeni bir oluşumun, değerlerin altüstlüğünün ortasına düştük. Bizim yüzyılımız dünya savaşlarının başladığı yüzyıl oldu. İki dünya savaşı her şeyi, bir anlamda kökünden söktü attı. Yeni dünyalar kuruldu, yeni düzenler, yeni denemeler... Çağımız biraz da denemeler çağı oldu. Örgütlü ırkçılık, faşizm, Nazizm bizim çağımızın başyapıtlarındandır. Ve çağımız kendisine yakışmayan bir de işkenceler ülkesi oldu. Savaş utançları, Nazizm utançları, sömürü utançları, insanın insanı aşağılaması, ırkçılık utançları gibi utançları yaşadık. En beteri de işkence utançları yaşıyoruz.
ENGELLER VIZ GELDİ
Çağımızdaki utançlar saymakla bitmez. Ama bu utanılacak olayların, durumların karşısına olumlu, yiğit, insan onuruna yakışır düşünceler, kütleler çıktı. Dünyamız şu anda bir meydan muharebesinin içinde. Üçüncü dünya savaşının korkunç gölgesi tepemizdeki atomla birlikte üstümüzde. Dünyayı belki on kere, yüz kere yok edebilecek bir güç, küçücük bir düğmeye basılmasını bekliyor. Doğamız yok ediliyor ve insan eğitim kurumlarınca, iletişim araçlarınca bilinçli bir köleleştirilmede. Irkçılık, işkence, insanın insanı aşağılaması... Bunlar da cabası... Bütün olumsuz güçlere karşı dünyamız da canını dişine takmış dövüşmekte. Ve bizim çağımız da kendi suretinde yaratmakta temsilcilerini. Bizim çağımızın büyük insanlarından birisi de komşumuz Yunanistanın yetiştirdiği büyük usta Theodorakis. Birkaç ay önce ona altın plak verdiğimde, onun için şöyle bir konuşma yapmıştım:
“O yalnız müziğin ustası değil, o, kardeşliğin, barışın, sevginin, halktan halka, kişiden kişiye dostluk taşımanın, insan güzelliğinin, arkadaşlıkların da ustasıdır. Kötülüklere, zulme, işkencelere, savaşa, nükleere, ırkçılığa, sömürüye, o ki insana yakışmayan her neyse, bütün bunlara karşı koymanın ustasıdır. Bu niteliğinden dolayı da çağımızın simgesi, yani çağımızın suretinde yaratılmış bir sanatçıdır. Yurdunu Alman Nazileri işgal ettiğinde bu gencecik adamın sesi, türküleri, halkıyla birlikte en ön saflarda Nazi sürülerine karşı dövüştü. Çağın her namus simgesi gibi onun birçok yılı da hapislerde, sürgünlerde geçti. Nazilerden sonra albaylar cuntası da Yunanistan’ı işgal eylediğinde gene karşısında Theodorakisi ve onun türkülerini buldu. Hapisler, sürgünlükler ona vız geldi. O, türküleriyle bütün dünyayı dolaşarak albaylara karşı inanılmaz bir savaş açtı. Ve albayların başına dünyayı dar etti. Işığa tutulmuş baykuş gibi albaylar, dünyanın ortasında yapayalnız kalakaldılar. Theodorakis ve arkadaşlarının türkülerinin ışığında ve demokrasi savaşımcılarının özverili yiğitliklerinin ışığında...”
Geçenlerde İstanbul’da dinlediğimiz Theodorakis işte böyle çağın simgesi, onuru olmuş bir kahramandı. Ve ben sahnede onu ilk olarak görüyordum. Konserin yarısına doğru yanımızdaki arkadaş kulağıma eğildi, eski Yunan destanlarından çıkıp gelmiş bir tanrıya benziyor bu, dedi, böyle bir insan olabilir mi?
Eski Yunan mitolojisinde, benim bildiğim kadarıyla bir kartal tanrı yok. Eski Mısır’da horozdan tanrı var da eski Yunanda kartaldan tanrı yok. Olsaydı eğer, ben Theodorakisi, sahnedeki duruşu, ötüşü, bütün devinimleriyle bir kartal tanrıya benzetirdim. Theodorakis gibi bir sanatçıyı ben ilk kez gördüm. O, saçının kılının ucundan ayak parmaklarının tırnağına kadar yönetirken de türkü söylerken de sese, renge, sevgiye, barışa, gökyüzüne, buluta, akan suya, düşen yaprağa, uçup giden gölgeye kesiyordu. Bir insanın bir doğayı sırtında, yüreğinde taşıması, doğa oluvermesi...
Onun müziği insanlığın sesiydi. Onun müziğinin temelinde halklar vardı. O müziğini Yunan halkıyla, Anadolu halkıyla, bütün Akdeniz’in halklarıyla birlikte yaratmıştı. O, müziğini Bizansla, Itriyle, Âşık Veysel’le, sazı, buzikiyle yoğurduğu gibi İspanyol, Mısır, Mezopotamya müziğiyle de beslemiştir. Theodorakis Akdeniz’dir, Akdeniz’in sesidir.
ÇAĞIN YARATTIĞI SANATÇILAR
Çağımız böyle sanatçılar yaratıyor. Nâzım Hikmet de böyleydi. Hem çağların büyük şairi hem de insanlığın kahramanı. Theodorakis hem çağların büyük müzik adamı hem de çağın kahramanı. Bizim çağımız böyle sanatçılar istiyor demek ki... Hem büyük sanatçı hem de kendisine mitoloji tanrısı dedirtecek kadar büyük bir kişilik. Demek ki bu iki büyük nitelik bir araya gelmeden çağımıza simge olamıyor insanlar. Bizim çağımızın da huyu bu olsa gerek.
Şimdi de kafasına takmış, ille de Türklerle Yunanlar kardeş kardeş yaşayacak. İki ulusa da yakışmayan durum düşmanlık. O, iki halkın müziğini kendi kişiliğinde yoğurduğu gibi iki halkın gönlünü de birleştirecek... Onun türküsünün gücüne güvenmeliyiz. Eski Yunan filozoflarından Anadolulu bir hemşerimiz “Bir ülkenin türkülerini yapanlar, yasalarını yapanlardan daha güçlüdür” demiş. İstanbul’da Theodorakis’in türküsünün gücünü gördük. Hepimizi büyülemedi mi? Bence o bir büyücü değildi. Sanırım, o her şeyin ustasıydı da büyünün ustası değildi. Büyücülükle de hiç uğraşmamıştı. Ama müziği hepimizi büyüledi. Yıllardır bütün dünyayı büyülüyor. Daha büyüleyecek. Demek ki ustamız çağın büyük bir büyücüsü de.
‘SÖYLE DE ONA ÖLMESİN’
Sözlerimi Ayşecan’la bitiriyorum. Ayşecan benim yakın arkadaşlarımın dokuz yaşındaki kızıdır. Cin gibidir: Epey de okuryazardır. Şimdilik onunla ortak hikâyeler uyduruyoruz. Anası onu alıp Theodorakis’in konserine götürmüş.
Ayşecan sahnedeki Theodorakis’e bakmış bakmış, “Bunun boyu da çok uzunmuş” demiş. Anası, “Epeyce” diye karşılık vermiş. Ayşecan, “Yaşlıymış da” demiş. Anası, “Altmıştan fazla olacak” diye karşılık vermiş. Ayşecan, “Bu da ölecek mi” diye sormuş. Anası, “Herkes gibi” demiş, “o da...” Ayşecan susmuş. Konser bitmiş, Ayşecan anasının boynuna sarılmış, “Söyle de ona ölmesin, ölmesin” diye yalvarmış. Sevgi büyücüsü, dostluk, kardeşlik, barış, müzik büyücüsü Theodorakis ölmesin.
YAŞAR KEMAL
Yaşar Kemal’in Ustadır Arı kitabında yer alan yazısı
(5 Aralık 1986)
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Colani'den İsrail hakkında ilk açıklama
- Emekliye iyi haber yok!
- Devrim Muhafızları'ndan Suriye çıkışı
- Adnan Kale'nin ölümüne ilişkin peş peşe açıklamalar!
- İngiliz gazetesinden Esad iddiası
- 'Seküler müdür kalmadı'
- 'Kayyuma değil, halka bütçe'
- Üniversite öğrencisi, trafikte öldürüldü
- Ankaralı Turgut hayatını kaybetti!
- İkinci elde 'Suriyeli' hareketliliği