Olaylar Ve Görüşler

Yalan, hakikat ve feminizm

31 Ocak 2019 Perşembe

Bu yazının sınırları içerisinde feminist ideolojinin genel bir değerlendirmesini yapmaya çalışmayacağız. Ancak en azından metnin girişinde şöyle bir tespiti dile getirebiliriz. Feminizm içerisindeki düşünsel farklılaşma ve politik ayrışma birbirine taban tabana zıt pozisyonlarının aynı anda feminizm olarak sunulmasına yol açacak kadar ileri gitmiş durumda. Artık klasikleşmiş liberal, sosyalist ve radikal feminizm ekolleşmesinin ötesinde bir şeyden bahsediyorum. Kadının kadınsı farklılığını vurgulayan, örneğin bu bağlamda anneliği önemseyen feminizm okumaları olduğu kadar feminist bir özgürleşme yolunda erkek cinselliğiyle erkek tahakkümü arasındaki bağlantıya dikkat çekerek her türlü heteroseksüel ilişkiyi olumsuzlayan ve dolayısıyla lezbiyenliği öven feminizm okumaları da bu akım içerisinde kendine yer bulabiliyor. Bu nedenle başlıkta yer alan feminizm ifadesi hemen her durumda hangi feminizm sorusunun ayrıca sorulduğu büyük bir parantezin içerisinde anlamlı hale geliyor.
Kavramsal ve kuramsal tartışmalara belli ölçüde mesafe bırakarak feminist eylem kültürü içerisinde popülerleşen” kadının beyanı esastır “argümanının eleştirisini yapmak istiyorum. Kadının beyanı esastır söylemi kadına yönelik şiddetin değerlendirilmesi noktasında iddia sahibi kadınlara ek bir güvence sağlamaktadır. Bir kadının tacize veya tecavüze uğradığını söylemesi, yaşadığı mağduriyeti kamuoyuyla paylaşması kolay değildir. Böyle bir olay gerçekleştiğinde başkaca bir kanıt aramaksızın kadının beyanına güvenilmeli ve olağan şüpheli erkeklere aksini kanıtlama noktasında baskı yapılmalıdır. Kadına yönelik şiddetin yoğun ve normal olduğu ataerkil Türkiye toplumunda kadının beyanı esastır argümanını karine kabul edip erkeği sorgulamanın bazı avantajları olduğu açıktır. Ancak bugünün modern kadını kendini gizleyen ve (veya) utanan bir sosyal psikolojik ruh haline sahip değildir. Aksine erkeklerle aralarındaki her türlü sürtüşmeyi, özellikle de iş yaşamındaki sürtüşmeleri tehdit ve taciz olarak yorumlayan itibar avcısı kadın profili özellikle büyük kentlerde oldukça popülerledir. Bu son cümlenin nasıl bir soruna işaret ettiğini kavrayabilmek için Gezi olayları sırasında ortaya atılan Kabataş yalanını tekrar hatırlayalım. Kabataş’ta ne olmuştu? Başörtülü bir kadın onlarca deri giyinmiş, üstü çıplak erkeğin kendisine cinsel tacizde bulunduğunu ve çocuğunu darp ettiğini söylemişti. Bu olay üzerinden tüm Gezi eylemcileri zan altında kaldı. Sonra ise aslında böyle bir şeyin hiçbir zaman yaşanmadığı ortaya çıktı. Kadının beyanı esastır argümanı kadın yalan söylüyorsa eğer büyük bireysel ve toplumsal mağduriyetlere yol açabilir. Tacize karşı tedbir alalım, kadın mağduriyetini önleyelim diyenler erkek mağduriyetine yol açabilirler. Ayrıca “kadının beyanı esastır” tezi “masumiyet karinesi”ni ortadan kaldırmaz. Aksi ispat edilene kadar herkes masumdur. Feminist duyarlılığın bir ihtiyaçtan kaynaklandığı ve anlamlı olduğu açıktır. Ama bu duyarlılık da diğer her şey gibi kötüye kullanılabilir. Feminizm dedikodu yapmanın, ahlak bekçiliğine soyunmanın ve insanları itibarsızlaştırmanın bir aracı haline gelebilir. Ez cümle, mühim olan ne kadınların hakları ne de erkeklerin hakları. Önemli ve değerli olan tek şey insan haklarıdır. İnsan onur ve haysiyetini koruduğumuzda pek çok sorun kendiliğinden bir şekilde çözülmüş olacaktır.  

Doç. Dr. Armağan Öztürk



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları