Türkiye, bir tür başkanlık sistemi örneği olarak cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine 2018’de geçmiştir. Bu sistemle birlikte kural koymanın, düzenleme yapmanın ana mekanizması haline gelen ya da getirilen cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle (CBK) tanıştık. Sadece yürütme yetkisi kapsamında kullanılması gereken CBK’lerle yasama yetkisinin genelliğinin kısıtlanıp kısıtlanmadığı, cumhurbaşkanına mahfuz bir düzenleme alanının tanımlanıp tanımlanmadığı, CBK’lerin kanunla düzenlenmesi gereken ve kanunla açıkça düzenlenen alanlarda çıkıp çıkmadığı tartışma konusu olmuştur.
Hukuki tartışmalar bir yana şu gerçek tüm çıplaklığıyla karşımızda durmaktadır: Cumhurbaşkanı, 1 sayılı CBK’yle başlamak üzere CBK’lerle yalnızca Cumhurbaşkanlığı teşkilatını ve bağlı birimlerini (genel sekreterlik, ofis, politika kurulları) değil bakanlıklarla, Cumhurbaşkanlığının bağlı kuruluşlarıyla, bakanlıkların bağlı, ilgili, ilişkili kuruluşlarıyla, genel kadro usulü düzenlemesi ve üst kademe yöneticisi atamalarıyla, YAŞ’la, kamu tüzel kişiliğini kurma yetkisiyle, Resmi Gazete düzenlemesiyle devleti kurmuştur. Egemenliğin asli parçası olarak kabul ettiğimiz parlamento artık yönetsel yapıyı-idareyi kanun aracılığıyla kurma yetkisine tek başına sahip değildir. Bir düzenleyici işlem olan kararnameyle CB, yönetsel yapıyı kurma hakkına anayasa hükümleri doğrultusunda erişmiştir (md. 104, 106, 119 ve 123).
25 DEĞİŞİKLİK, 63 İPTAL
Yaklaşık yedi yıllık uygulama tecrübesi bizlerde çok iyi tasarlanmış bir siyasal sistem izlenimi bırakmamaktadır. Koşulların ve gereksinimlerin değişimi gereği yönetsel düzenlemelerde zaman zaman değişiklik yapılması normaldir ancak cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi kapsamında yapılan düzenleme sayısı, sıklığı ve değişikliklerin kapsamı oturmuş bir siyasal ve yönetsel sistemle karşı karşıya olmadığımızı bizlere göstermektedir. Örneğin; 1 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi çıktıktan beş gün sonra 25 maddesinde değişiklik yapılmıştır. Yeni hükümet sisteminin belkemiği olan 539 maddeli 1 sayılı CBK’de şu ana kadar 227 değişiklik yapılmış; 19 ayrı Anayasa Mahkemesi kararıyla da 63 madde ya tümden ya da ilgili bentler/fıkralar itibarıyla iptal edilmiştir.
Daha cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin ilk günlerinde başlayan değişiklik yapma furyası günümüzde de devam etmektedir. Örneğin; 28.12.2024 tarihli 174 sayılı CBK ile İdari İşler Başkanlığı ifadesi terk edilerek yeniden genel sekreterlik nitelemesine dönülmüş, Cumhurbaşkanlığı’nın bağlı kuruluşu olarak Siber Güvenlik Başkanlığı kurulmuştur. 28.03.2025 tarihinde çıkan 183 sayılı CBK ile de Yatırım ve Finans Ofisleri birleştirilmiş, Dijital Dönüşüm ve İnsan Kaynakları Ofisleri ise kapatılmıştır. Aynı CBK ile üç politika kurulunun adı değişmiş, bir yeni kurul kurulmuştur.
DEVLET YAPISINDAKİ DEĞİŞİM
CBK’ler ve torba kanunlarla kural koyma faaliyeti öngörülebilir ve tutarlı olmaktan uzaklaşmış, Cumhurbaşkanlığı güdümünde devlet teşkilatlanması yerleşik yapısal ve işlevsel karakterini kaybetmiş, bakanlıklar Cumhurbaşkanlığı teşkilatı kapsamında düzenlenerek politika belirleme ve hizmet üretme açısından devletin merkezi olma vasfını yitirmiş, bürokratlar devletin değil siyasal iktidarın çalışanı haline gelmiştir. Yerel yönetim birimleri dışında neredeyse tüm kamu kurum ve kuruluşlarının idari ve mali olarak kendisine bağlandığı Cumhurbaşkanlığı merkezli sistem yürütebilir bir sistem değildir. Bakanlık odaklı devlet yönetimi birikimimiz hatırlanmalı ve geri çağrılmalıdır. Ayrıca tüm devlet yapılanmasını yönlendiren ve ona servis yapan DPT benzeri bir planlama teşkilatının yeniden kurulması gerekmektedir. Üniter devletin ve kamu hizmetlerinin teminatı olan mülki idare, toplumun tüm kesimlerine eşit mesafede yaklaşarak ulusal planın taşradaki uzantısı ve uygulayıcısı olmalıdır. Siyasal iktidara göbeğinden bağlı bir bürokrasi ve yargı düzeninin sonlandırılıp kamu yararını, kamusal görev bilincini, hukukun üstünlüğünü, laikliği ve liyakati merkezine alan kamu yönetiminin tesis edilmesi gerekmektedir.
DOÇ. DR. OZAN ZENGİN
ANKARA ÜNİVERSİTESİ SBF/MÜLKİYE