Olaylar Ve Görüşler

Zeki Arıkan: Bir Cumhuriyet Aydını - Prof. Dr. Salih ÖZBARAN

24 Ekim 2021 Pazar

18 Ekim 2021 tarihinde Profesör Zeki Arıkan’ı ebediyete uğurladık. Alanındaki çalışkanlığı, araştırıcılığı, yayınları, çevresindekilere ve çok daha geniş bir dünyaya saçtığı ışık ile apayrı bir etki yaratan, Türk tarihçiliğinde mümtaz bir yerde tutulmasına inandığım Cumhuriyet aydını, Atatürk sevdalısı, yurtsever bir bilgini yitirdik. Tarihçiliğin başı sağ olsun, çok sevdiğim arkadaşım, meslektaşım ışıklar içinde yatsın. 

BİR YÜKSEK ÖĞRETMENLİ

Tarih Gezintileri (Tarihçi Kitabevi, 2011) başlığı altında derlediği kitabı için yazdığı özgeçmişinde, 1944 yılında Erzincan’ın İliç ilçesine bağlı Sergevil (Uluyamaç) köyünde Şubat’ın karlı bir gününde doğmuş olduğunu not etmiş; ailenin geçim koşullarının hiç de yeterli olmadığı bir zamanda. Babası İstanbul’a rızık için gitmiş, onu yıllarca görmemiş; sonra da ağabeyleri. Anası bütün yükü üstlenmiş, beş kardeşiyle tanık olmuş yoksulluğa. Anasının, “evin danasını kucakladığı, beş altı saatlik dağdan ot, odun getirdiği”, “bostanı ekip kaldırdığı” anları, hiç unutamamış. Onun “vücudundan kopup gelen teri” içine, ciğerlerine “iksir” niyetine çekmiş. Sonra küçük Zeki de katılmış kervana, İstanbul’a çalışmaya ve okumaya gitmiş ve cefalı yıllar orada da bırakmamış yakasını. Neyse ki Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığı ile övündüğümüz ama 1978’de kapatılmasına çok üzüldüğümüz- “Çapa Yüksek Öğretmen Okulu” yetişmiş imdadına; benim son yılımda (1962-1963) olduğum bir zamanda tarih öğretmenliği için attığı adımla kaderlerimiz birleşmiş. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde gördüğümüz dersler yanında, paylaştığımız o muhteşem binada yer alan Çapa Eğitim Enstitüsü’ndeki Orhan Şaik Gökyay, Behçet Necatigil, Çağatay Uluçay gibi seçkin öğretmenler -benim gibi- Zeki’nin de ufkunu açmıştı. 

Tarihçi Ahmet Mumcu’nun olağanüstü olarak nitelediği “mezuniyet tezi” ile bitirdi tarih bölümünü, Profesör Nejat Göyünç’ün danışmanlığında. Isparta’da tarih öğretmenliğiyle -çok kısa bir süre için de olsa- ilk meslek deneyimini yaşadı. Sonra Fransa’ya gönderildi, yeteneklerine güvenenlerce. Orada ünlü tarihçi Robert Mantran yönetiminde hazırladığı doktora tezi ile dünyaya açıldı; “Annales Okulu” adeta rehberi oldu Zeki Arıkan’ın. Yurda dönüşünde Kâzım Karabekir ve Gazi Eğitim Enstitülerinde çalıştı. Ekrem Üçyiğit, Adnan Binyazar gibi öğretmenlerle birlikte olmanın avantajını yaşadı. 

ZEKİ ARIKAN ARTIK İZMİR’DE

1979 yılında İzmir’e göç edip Ege Üniversitesi’nde yeni kurulan Tarih Bölümü’nün kadrosunu güçlendirmek için İzmir’e gelmesini önerdiğimde ekibimize katılmayı sevinerek kabul etti; tarihçi Ekrem Üçyiğit’in “İzmir bir ticaret şehridir, orada bir şey bulamazsın” sözüne aldırış etmeden. O artık İzmirliydi ve o kente yaptığı hizmet, oradan seslendirdiği tarih her türlü övgüye mazhar olacaktı. Kızları orada büyüyecek, okuyacak, kültür hizmetleriyle donanımlı kılınacaklardı. Zeki de bu ticaret kentinin tarih ile nasıl bütünleştiğini, orada Cumhuriyetin yeşermesine kol kanat gerenlerin ne denli saygıdeğer olduklarını gösterecekti. 

İzmir, Zeki’nin varlığıyla emsalsiz bir şans yakaladı; Ege Üniversitesi onun çok yönlü tarihçiliği ile ses getirdi; medya kanallarıyla Cumhuriyet aydınlarının (özellikle İzmir’e damga vurmuş Cumhuriyet önderlerinin) bilinmeyen yanlarının ortaya çıkarılmasında çok büyük roller üslendi. Milli Kütüphane’yi kendisine “aşiyan” yaptı. 16. yüzyıla ait bir tapu/tahrir defteri ile başlayan uzmanlığıyla sosyal ve ekonomik tarihi üstüne verdiği dersler, yurtiçi ve dışında konferanslar ve makaleleriyle Osmanlı dünyasının karanlıkta kalan konularına el atarken İzmir tarihi her zaman yanı başındaydı. Mustafa Necati, Muhittin Birgen, Halit Ziya, Vasıf Çınar, Ziya Somar ve daha nice aydınlarla ve devrimcilerle süsledi tarihçiliğini. İzmir’e bir gelmiş pir gelmişti. İzmir basın tarihine katkıları, Tariş’in geçmişini ortaya çıkarmak için verdiği uğraş, Foça kazıları ve tarihi için tükenmeyen yolculukları, Ege’nin bazı ilçeleri için yapılan sempozyumlardaki soluksuz gayretleri Zeki Arıkan’ın biyografisini süsleyen hizmetleri bu kısa gazete yazısı içinde rastlantıyla sayabildiklerimdendir. Tevfik Fikret, Hasan Âli, Orhan Burian için verdiği yeni bilgilerde yeni ufuklar açtı. Mustafa Kemal Atatürk’ü hepsinin baştacı yaptı.

KADİRBİLİRLİĞİN YÜCE SİMGESİ

10 Ağustos 2006 tarihli Cumhuriyet Kitap’ta, Zeki’nin Orhan Burian’dan derlediği Mektuplar ve Günlük kitaplarını tanıttığım bir yazımı sonlandırırken kayda geçirdiğim şu cümlelerle bitireyim yazımı; kadirşinaslığın yüce bir örneğiyle, Cumhuriyet aşkını tazeleyerek: 

“Ne hoş ve gurur verici, değil mi? Yarım yüzyıl kadar önce yitirdiğimiz bir aydın ve akademisyen [Burian], günümüzde aynı yola baş koymuş başka bir akademisyence [Arıkan], usanmadan gösterilen çabalar sonucunda, daha çok ışıklandırılıyor, kenarda kalmış ama özenle saklanmış el yazılarından sökülüyor, okuyucunun yararlanmasına sunuluyor”.

Tarihçiliğin böylesi bir kişiliği; onu en ücra köşelerinden söküp günümüze anlam kazandıran metinlerin sahibi bilgin, öğretmen, akademisyen bir dost; Erzincan’ın Uluyamaç’ından başlayan yolculuğunun son durağında İzmir’de bizlerle birlikte olma şansı veren Cumhuriyet aydını Zeki kardeşim: Çok arayacağım onu. 

PROF. DR. SALİH ÖZBARAN

TARİHÇİ



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları