Öner Yağcı

Aklı ve eli kullanmak

12 Şubat 2022 Cumartesi

Her şeyi kirletip çürüten emperyalist imparatorluk ile insanları mistikleştiren, köleleştiren bir dünya kurmak isteyen işbirlikçileri, dayatmalarını tarih bilincine de yöneltiyor.

Bu yönelim, çarpıtılmış, yaşamdan koparılmış bir tarih anlayışını çeşitli yöntemlerle zihinlere yerleştirmeyi amaçlıyor.

Değerlere saldırılması, değerlerin yok edilmeye çalışılması bu amaçladır.

TARİHİN ANLAMI

Hiçten hiç çıkar, yeni eskiden doğar ve bunun için de yenidir” diyen Brecht eklemişti: “Bugün, dünle beslenerek yarına varır.”

Tarih, bir görkemli hazine olarak dünü anlayarak bugünün sorunlarının nedenlerini kavramamıza, yarına doğru atacağımız adımların yönünü, biçimini belirlememize yardımcı olacak bir bilimdir.

Dün yaşananlardan dersler çıkarmak, yaşananları deney haline getirip bugünün adımları için yol gösterici kılmak, bunlardan sonuçlar çıkarmak için öğrenilir tarih.

GERÇEĞİ SÖYLEMEK

Yanlış gidişi değiştirme isteğinin yarattığı bireysel ve toplumsal bilinç, insanda yaşanana karşı tavır alma zorunluluğunu yaratır. İnsandan yana bir toplum kurma yolunda umudu olanların bu yoldaki engelleri belirleme, bunları ortadan kaldırmak için çözüm önerileri sunma, yeni yöntemler yaratma görevi ve sorumluluğu vardır.

Gelecekten sorumluluk ve kaygı duyan insanların geçmişten vazgeçme hakkı yoktur. Vazgeçtiğinde yenilir insan. En kötüsü de kendine yenilmektir, vazgeçmek, pes etmektir. Yapılan her haksızlığı kendine karşı yapılmış gibi duyumsama yeteneğini kaybetmektir.

İnsanın hayallerinin gerçek olabilmesi, ancak onların ardından gidecek cesareti varsa söz konusu olur. Elini taşın altına koyanların ezilmeyi göze almaları zorunludur.

Gerçeği söylemek her zaman devrimcidir” der Gramsci. Gerçekçi olmak, var olanı kabullenip ona göre yönünü belirlemek, ona göre adımlar atmaktır.

İnsanlığın gerçeği araması sonsuza kadar sürecektir. Gerçeğe gözünü kapamak ise yanlışın peşinden gitmek, iyiliği yadsıyarak kötülüğü seçmektir. Gerçeğin en büyük dostu zamandır, umuttur, en büyük düşmanı bağnazlıktır, körü körüne inanmaktır.

ELLER

İnsanın aklını ve elini kullanarak doğayı, kendisini ve toplumun yazgısını değiştirebileceğini söyleyen Tonguç, ömrünü verdiği Köy Enstitüleri sistemi ile ödemeye çalıştı yaşama olan borcunu.

Bu Yurdu Bize Verenler ve Borçlu Olduklarımız adlı iki kitabında Kurtuluş Savaşı’nın adsız kahramanlarını ve onların destansı anılarını anlatan, “Bende borçluluk duygusu yaşamımın ana çizgisi olarak hep sürüyor. Anama, babama borcum, öğretmenlere borcum, arkadaşlarıma, okullarıma, halkıma, yurduma, tarihe ve dünyaya borcum… Hiçbir zaman ödenmeyecek, ödenmesi olanaksız olan bu borçlar -tıpkı ölüm düşüncesi gibi- hiç aklımdan çıkmamak üzere bende hep sürerek yaşıyor” (Gömüyü Arayan Adam) diyen Aziz Nesin elini uzattı:

Tutun ellerimle birbirinizi,/ boşa gitmesin sizler için yaşadığım.”

Rıfat Ilgaz, “Elim birine değsin,/ Isıtayım üşüdüyse/ Boşa gitmesin son sıcaklığım!” (“Son şiirim”) dedi.

Can Yücel “El tutuşa tutuşa” adlı şiirinde ne de güzel anlattı bunu:

Ne kadar çok elimiz varmış meğer!/ İlkin, senin elinle tutuşan benimki/ Sonra çocuklarınki/ Gençlerinki/ Tekel İşçilerininki/ Sonra, ellerin elleri.../ Ne kadar çok elimiz oldu, baksana,/ Tutuşa tutuşa/ Bir orman yangını gibi.

İşte el ele olma örneği: UKKSA’nın “TELE1 ile Dayanışma” sergisinde (6-13 Şubat 2022, Kızıltoprak) 60 ressamın 75 tablosu…

Paraya tapanların cehenneme çevirdiği dünyada yapmamız gereken, aklını ve elini kullanan insanların mücadelesine, vazgeçmemesine, umudunun yücelmesine bağlanmaktır.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Eğitim ve kitap 20 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları