Öner Yağcı

Bilinç ve birikim

30 Mayıs 2020 Cumartesi

Kimileri 12 Eylül’ü olumlayıp solun kültür sanat dünyası üzerindeki gölgesinin ortadan kalktığını, Batı’ya açıldığımızı savlayarak sevinç çığlıkları attı.

Gelinen noktada gördüğümüzse 12 Eylül sonrası yaşama kültürümüzün de her şeyimiz gibi “tüketim”e teslim edilmesidir. Kültürümüz, o dönemde atılan adımların bugün aldığı sonuçları yaşıyor.

12 Eylül dayatmasının buluştuğu, uluslararası tekellerin 1990’ların başında seslendirdiği Yeni Dünya Düzeni ve Küreselleşme bir merkezi politikadır.

Tüketim kültürü

Her şeyin tüketilmesini amaçlayan düzen giderek tüketim çılgınlığı yaşatmaya başladı. Medya, küreselleşmenin en önemli aracı olarak her alanda tüketimin gerçekleştirilmesi görevini “başarıyla” gerçekleştirdi. Paranın, tekellerin, reklamın belirlediği, insana ve insanlığa yakışmayan bu kültür, yüzyıllardır inançlarla, yasalarla, kaba güçle akla, bilime, sanata, düşünceye saldırdı. Düşler, yaratma özgürlüğü, ütopyalar, ideolojiler, diller, uluslar, kültürler sinsice sindirildi. Dünyayı, insanı, doğayı tüketti, aralarındaki ayrılıkları derinleştirdiği insanları gerçeklerden kopardı ve yaşamı sanallaştırdı.

Küreselleşme, insanı dünyasına, yaşama, ülkesine, başka insanlara, kendisine yabancılaştırdı, kimliksizleştirdi. Her şeyi metalaştırırken, magazinleştirirken, insanı mistikleştirirken, “tek yönlü bir kültür”e, tek boyutluluğa doğru sürükledi. İnsanın özgürlüğünü elinden aldı.

Ama her şey kendisini yok edecek çelişkiyi bağrında taşır, unutmayalım.

Kimliğimiz Anadolu

Tarihi boyunca, sürekli belalarla, saldırılarla karşı karşıya kalan Anadolu, tüm bunlarla baş etmesini bilmiş ve tarihi boyunca onları bağrında, güzelliğinde eritmeyi bilmiştir.

Tek yönlü bir kültürün egemenliğine karşı insani değerlerimizi, Anadolululuk kimliğimizi, ulusal kültürümüzü korumayı biliriz.

Ahmed Arif’in “Anadolu” şiirindeki dizeler bu gerçeği vurguluyor: “...Binlerce yıl sağılmışım/ Korkunç atlılarıyla parçalamışlar/ Nazlı seher-sabah uykularımı/ Hükümdarlar, saldırganlar, haydutlar/ Ne İskender takmışım/ Ne şah ne sultan/ Göçüp gitmişler gölgesiz/ Selam etmişim dostuma/ Ve dayatmışım...

Bilincimiz, birikimimiz

Gölgesiz gideceklerin arasına küreselleşmenin de katılacağını nereden mi biliyorum?

Bilincimizden, birikimimizden...

Yalnızca sonuna geldiğimiz mayıs ayında aramızdan ayrılanları, onların yaşama kültürümüze bıraktığı zenginliği düşünüyorum:

Hasan Tahsin, Orhan Burian, Nurullah Ataç, Halit Çelenk, Ercüment Behzat Lav, Zihni Anadol, Sait Faik, Haldun Taner, Vasıf Öngören, Rauf Mutluay, Atıf Yılmaz, Mustafa Ekmekçi, Selahattin Hilav, Doğan Aksan, Âşık Mahzuni, Şahap Balcıoğlu, Edip Cansever, Bedri Koraman, Bülent Habora, Mustafa Şerif Onaran, Türkân Saylan, Erdal Öz, Nejat Birdoğan, Denizler…

Ve taş üstüne taş koyan yeni değerlerimiz, umut saçıyor

***

Ailesi ve Dil Derneği’nce düzenlenen, seçici kurulunda Vecdi Sevuiğ, Faruk Bildirici, Tülin Daloğlu, Alemdar Korkmaz, Özlem Özdemir Kumbasar’ın olduğu “Emin Özdemir Ödülü bu yıl bir gazeteci kitabına verilecek (dilderneği@ dilderneği.org.tr).

Seçici kurulunda, Kıyı, Sesimiz, Damar, Munzur dergilerini çıkaran Ahmet Özer, Özgen Seçkin, Hasibe Ayten, Ali Mustafa, Mesut Özcan’ın yer aldığı, üç büyük kent dışında yayımlanan dergilerin katılabileceği “Nedret Gürcan Edebiyat Ödülü”nü alan derginin çıkacak ilk sayının basım maliyetini Payda Yayınları karşılayacak ([email protected]).

Hüseyin Atabaş Şiir Ödülü’nü Kime Gitsem Hercai adlı dosyasıyla kazanan Özgen Seçkin’i sevgiyle kutluyorum.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Anadolu'nun seçimi 30 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları