Öner Yağcı

Gülmece

18 Mayıs 2019 Cumartesi

Mizah sözcüğü yerine kullanılan, gülme öğesi (komiklik) içeren bir yazın bir türü gülmece, insanlık tarihinin en eski ürünlerindendir.
Sözlü-yazılı, öykü, roman, yergi, taşlama, alay, şaka, komedi, karikatür, gölge oyunu, parodi, fıkra, nükte, alegori, dalga geçme gülmecenin kapsamına girer.
Gülmece için hoşgörü ortamı ve kültür birikimi gereklidir.

Halk gülmecesi
Eğlencelerde toplumsal baskının, bireyler arasındaki eşitsizliğin yerini eşitlik alır.
Ekonomik, siyasal, toplumsal, cinsel baskılara, düzene karşı olan gülmece, toplumsal sevinçlerin de dışavurum biçimidir. Yaşamdaki çatışma ve çelişmelerin ürünü olarak güçsüzlerin başkaldırma, rahatlama aracıdır. Ezilen insanların bu durumdan kurtulmak için eğlenme öğesiyle kullandığı bir silah olarak gülmece, zamanla zenginleşerek şaka, taşlama, fıkra, komedi, taklit, atışma, karikatür, öykü, şiir, nükte, hiciv, alay, iğne gibi biçimlerle bir sanata dönüşür. Toplumdaki adaletsizlikler, sıkıntılar, bozukluklar, toplumun en uslandırıcı silahı olan gülmecenin oklarına hedef olur.
Halk gülmecesinin tarihteki ilk önemli örnekleri Aristophanes’in komedyaları ve Aisopos’un (Ezop) fabllarıdır.

Bağnazlığa karşı gülmece
Gülmecenin bugünkü yapısını ortaçağ bağnazlığına karşı bir uyanışın gerçekleşmesi olan Rönesans oluşturur. Özgür düşünüş gülmeceden alabildiğine yararlanır ve dogmaya karşı savaşımda önemli gülmece yapıtlarını doğurur. Kiliseyle ve papazlarla ilgili gülmeceler, Don Kişot (Cervantes), Gargantua ve Pantagruel (Rabelais), Deliliğe Övgü (Erasmus), Cimri (Moliere) gibi “klasikler” gülmece yazınının özelliklerini de belirleyerek doğar.
Hicvi de içine alan gülmece, bir siyasal silah olarak güçlenerek toplumsal yaşamda etkili olur. Bağnazlığa karşı aklın, özgür düşüncenin zaferini sağlamanın önemli bir aracı olmaya dönüşür. Basımevlerinin gelişip etkinleşmesiyle yazılı gülmece öne çıkar ve gücü artar. Yeni biçimleriyle kendini geliştirerek çağları aşar ve insanlığın bir sanatsal ürünü olarak geleceğe taşınır.

Eski Anadolu’da gülmece
Çok eski, değişik kültürlerin coğrafyası olan Anadolu’nun zengin bir gülmece birikimi vardır. En eski dönemlerde, çiftçilik ve bağcılık kültürüne dayanan Antik Anadolu’da Hititlerin, coşkulu ürün karşılama şölenleri olan Purulli Törenleri’nde gülmecenin en eski biçimleri görülür.
Ürün kaldırma şöleni olan Dionysos (Göktanrı) Şenlikleri, onun atası sayılan Sabaz ve Midas’la (tuttuğunun altın olması ve kulaklarıyla ünlü Frigya Kralı), ilgili söylenceler ve Aziz Nikolas (Noel Baba) da Anadoluludur...
Antik dönemden sonra, aşiret ilişkileri ve çobanlık, göçebelik kültürüne dayanan Selçuklularda masal, tekerleme, bilmece, fıkra, şiir, öykü biçimleriyle gülmece, saray ve tarikatların dışında, halk arasında yaygındır.

Dede Korkut, Keloğlan, Nasreddin Hoca
Sınırsız eğlence, içki, hoşgörü, yağma, şölen, topluluk dayanışması, açık saçıklık ve masalımsı havayla aşiret kültürünün olanca gerçekliğiyle karşımızda olduğu Dede Korkut öyküleri ile küçük feodal beyliklerin yıkılma döneminde alaycı bir umut ışığı olan Keloğlan masalları, yerleşik düzenin hile ve tuzaklarına karşı yangın yerine dönüşmüş olan Anadolu’nun eski düşlerini simgeler.
Selçuklu sarayının yıkıldığı dönemde, toplumun karmaşa döneminde, topluma egemen olan tarikatların hiçbirinin benimsemediği, halk arasında varlığını sürdüren, aklın, adaletin, hoşgörünün simgesi bir kişilik ve yıkılmış Anadolu’da yol gösteren bir önder olarak fıkralarıyla öne çıkan Nasreddin Hoca, Selçuklu gülmecesinin en önemli adıdır...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Eğitim ve kitap 20 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları