Örsan K. Öymen

Büyüklere masallar

06 Aralık 2018 Perşembe

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’de ve dünyada büyüklere demokrasi, ekonomi, kültür ve tarih konusunda masallar anlatmaya devam ediyor. Ergenlik psikolojisinden çıkamamış “Erdoğan Fan Kulübü” üyeleri de bu masalları dinleyerek mışıl mışıl uyuyorlar.
Ancak Türkiye’de büyüklere masal anlatan tek kişi Erdoğan değil. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da büyüklere masal anlatmak konusunda uzmanlaştı. Ama Erdoğan ile Kılıçdaroğlu arasındaki fark şu ki, Erdoğan girdiği tüm seçimleri kazanırken, Kılıçdaroğlu girdiği tüm seçimleri kaybediyor. Kılıçdaroğlu konumunu korudukça, Erdoğan seçim kazanıyor.
Kılıçdaroğlu geçenlerde şöyle demiş: “Ankara’da, İstanbul’da, Adana’da, Mersin’de her yerde güzel şeyler olacak. Demokrasiyi yerelde topluma göstereceğiz. Herkes mutlu olsun, güzel şeyler olacak.”
Kılıçdaroğlu bu yıl haziran ayında yapılan genel seçimlerden önce de, “Haziranda, söz veriyorum, bu ülkeye huzur gelecek, barış gelecek ve hepimiz huzur içinde evimizde oturacağız” demişti. Ancak haziranda sandıktan huzur ve barış değil, monarşik ve teokratik düzeni yeniden kurmak için mücadele veren Erdoğan çıktı.
Kılıçdaroğlu, yasamanın ve yargının bazı yetkilerini yürütmeye devrederek güçler ayrılığı ilkesine darbe vuran Nisan 2017 referandumu öncesinde de, AKP’ye “hodri meydan” çağrısı yaparak, referandumdan “hayır” sonucunun çıkacağını iddia etmişti. Ancak referandumdan “evet” sonucu çıkmıştı.
Oysa Kılıçdaroğlu, anayasadaki demokrasi, hukuk devleti, güçler ayrılığı ilkelerine aykırı olan ve olağanüstü hal baskısı altında gerçekleşen referandum sürecini boykot edebilirdi, anayasanın 34. maddesi bağlamında siyaseti sokaklara ve meydanlara taşıyabilirdi. Referandumdan sonra sonuçları gayri meşru ilan edeceğine, referanduma gidilmesini referandumdan önce gayri meşru ilan edebilirdi, kendi tabanını masallarla uyutmayabilirdi.
Üstelik Kılıçdaroğlu bunu bir kere, iki kere değil, tam dokuz kere yaptı! Kılıçdaroğlu 2010 yılında genel başkan seçildiğinden beri girdiği tüm seçimleri, yani toplam dokuz seçimi de kaybetti. Dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde, bu kadar çok seçim kaybettiği halde bu kadar uzun süre genel başkanlık koltuğunu koruyan bir lider yok.
Demokratik bir düzende, bir siyasi partinin lideri ne kadar çok seçim kazanırsa, o kadar uzun süre genel başkanlık makamında kalmaya devam eder. Hatta bazı ülkelerde, girdiği tüm seçimleri kazansa bile, bir liderin seçime girme sayısına sınırlama getirilir. CHP’de ise her şey tersine işler. Bir genel başkan ne kadar çok seçim kaybederse, o kadar uzun süre o koltukta kalmaya devam eder! Deniz Baykal döneminde de böyleydi, Kılıçdaroğlu döneminde de aynı bozuk düzen devam ediyor.
Demokratik ve uygar ülkelerde, bir genel başkan birkaç seçimi az farkla bile kaybetse, bunu hem onur konusu yapar, hem de yolu başkalarına açmak ve toplumun önünü tıkamamak için istifa eder veya olağanüstü kurultayı toplayıp bir daha aday olmayacağını açıklar. CHP’de ise 1990’lı yıllardan beri tam tersi oluyor. Acaba neden?
“Bazı kuğuların beyaz olması, bütün kuğuların beyaz olduğu anlamına gelmez, bir siyah kuğu bu tümevarımsal çıkarımı yanlışlamak için yeterlidir” denebilir. Kılıçdaroğlu, “dokuz seçim kaybetti, onuncu seçimi de kaybedecek” biçimindeki tümevarımsal çıkarımı yanlışlayabilir. Örneğin, seçim sonucu ne olursa olsun, seçimden sonra olağanüstü kurultayı toplayıp bir daha genel başkanlığa aday olmayacağını seçimlerden önce açıklarsa ve doğru kişileri aday gösterirse, bu tümevarımsal çıkarımı yanlışlayabilir.
Aksi halde, yerçekimi yasasına dair tümevarımsal çıkarımı yanlışlamaya çalışmak gibi bir işe girişmiş olur, büyüklere masal anlatan kişi olmaktan da çıkar, kendisi bir masal karakterine dönüşür. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları