Örsan K. Öymen

Halkçılık ve popülizm

03 Aralık 2018 Pazartesi

Demokrasi, halkın egemen olduğu yönetim biçiminin adıdır. Ancak demokraside, halkın istediği her şey gerçekleşmez. Çünkü halk, demokratik çerçevede kalabileceği gibi, demokrasi dışı taleplerde de bulunabilir. Örneğin, halk faşizm istedi diye faşizm gelirse onun adı demokrasi olmaz. Halk monarşi istedi diye monarşi gelirse onun adı demokrasi olmaz. Halk teokrasi istedi diye teokrasi gelirse onun adı demokrasi olmaz.
Demokrasinin sandıktan ve seçimden ibaret olmadığını ve demokrasilerde halkın her istediğinin olmaması gerektiğini en çarpıcı bir biçimde gösteren örneklerden birisi, Almanya’da 1932 yılında gerçekleşen genel seçimlerdir. Siyasi söylemini komünizm karşıtlığı, Musevi düşmanlığı, Alman milliyetçiliği ve popülizm üzerine kuran Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi, Adolf Hitler’in liderliğinde, oyların yüzde 33’ünü alarak iktidara gelmişti. Aynı seçimlerde Almanya Sosyal Demokrat Partisi yüzde 20, Almanya Komünist Partisi yüzde 17, Merkez Parti yüzde 15, Alman Milliyetçi Halk Partisi yüzde 8 oy almıştı.
Hitler 1933 yılı ocak ayında başbakan olarak atandıktan sonra, mecliste tek başına çoğunluğu sağlayamadığı için yeni seçimlere gidilmesi kararını çıkartmış, bir ay sonra ise parlamento binası ateşe verilmişti. Hükümet bu eylemin komünistler tarafından gerçekleştirildiğini iddia ederek Cumhurbaşkanı Paul von Hindenburg’un da desteğiyle, 1933 yılı şubat ayında olağanüstü hal ilan ederek tüm özgürlükleri ve hakları askıya almıştı.
1933 yılı mart ayında baskı koşullarında gerçekleşen seçimlerde Hitler oyların yüzde 44’ünü almıştı. 1933 yılı şubat ayından itibaren güvenlik, istihbarat ve yargı kurumlarının başına Hitler’in liderlik ettiği NSDAP partisi üyeleri atanmış, sosyalistler, komünistler, sosyal demokratlar tutuklanmış, mart ayındaki seçimlerden sonra başbakana olağanüstü yetkiler veren yasal düzenleme merkez sağ partilerin de desteğiyle meclisten geçmiş, Almanya Komünist Partisi, Almanya Sosyal Demokrat Partisi ve sol sendikalar kapatılmış, düşünce, ifade, basın, yayın ve örgütlenme özgürlüğü ortadan kaldırılmış, Museviler üzerinde baskı ve ayrımcılık uygulanmış, 1932 ve 1933 yılındaki seçimler diktatörlüğü getirmiştir.
Hitler söz konusu dikta rejimini, halktan aldığı yüzde 33’lük ve yüzde 44’lük destekle kurmuştu ve gerçekleştirdiği her uygulamayı halk adına gerçekleştirdiğini söylemişti. Ancak siyaset bilimi ve siyaset felsefesi literatüründe kimse, Hitler’in seçimle iktidara gelerek kurduğu diktatörlük rejimini demokrasi olarak nitelendirmemektedir.
Gerçek şudur ki, yasama, yürütme, yargı arasında güçler ayrılığı ilkesinin ve yargı bağımsızlığının olmadığı; düşünce, ifade, basın, yayın ve örgütlenme özgürlüğünün olmadığı; medyanın iktidarın tekelinde olduğu, laikliğin olmadığı, ekonomik ve sosyal adaletin olmadığı, nitelikli temel bir eğitim seviyesinin olmadığı bir ülkede, kurulan sandıkların ve halkın oylarının hiçbir anlamı yoktur.
21. yüzyılda, Türkiye, Rusya, Macaristan ve Polonya gibi ülkelerde yaşananlar da bunu açık bir biçimde göstermektedir. Bu ülkelerde seçimle iktidara gelen otoriter yönetimler Hitler yönetimiyle bire bir örtüşmese de, bu ülkelerde yaşananlar, Almanya’da Nazi iktidarında yaşananları hatırlatmaktadır.
Sandıkçılığa ve popülizme indirgenmiş sahte bir demokrasi anlayışı bu ülkeleri karanlığa doğru sürüklemektedir. Medyanın iktidarın propaganda mekanizmasına dönüştüğü, halkın doğru haber alma hakkının engellendiği, iktidara muhalif olanların gözaltına alındığı veya tutuklandığı, yargı mekanizmasının iktidarın emrine girdiği, meclisin ve yargının bazı yetkilerinin yürütmeye devredildiği, göstermelik seçimlerin gerçekleştiği bu ülkelerde, demokrasinin varlığından söz etmek olanaklı değildir.
Halk, belli başlı kişilerin ve odakların sürekli iktidarda kalmalarına hizmet eden bir araç değildir. Siyasette, halk araç değil, amaç olmalıdır. Bunun gerçekleşebilmesi için de öncelikle, halkçılığın halk dalkavukluğu olmadığı, halkçılığın popülizm olmadığı kavranmalıdır.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Erdoğan, Hamas ve CHP 22 Nisan 2024
İsrail-İran savaşı 15 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları