Örsan K. Öymen

Sanders ve Corbyn

01 Nisan 2019 Pazartesi

Almanya, Fransa, İtalya, İspanya, Yunanistan, İsveç, Danimarka, Norveç, Finlandiya gibi ülkelerde sol siyasi partilerin iktidara gelmesi, dünyadaki siyasi dengeleri sınırlı bir biçimde etkiler. Çünkü bu ülkelerin dünyadaki siyasi dengelerin üzerindeki etkisi sınırlıdır.
Ancak Britanya ve Amerika Birleşik Devletleri’nde solun iktidara gelmesi, sadece bu ülkelerin iç dinamikleri açısından değil, küresel dinamikler açısından da önemlidir. Çünkü bu ülkelerin dünyadaki siyasi ve stratejik dengelere yönelik etkisi çok fazladır.
Bu bağlamda ABD’de ve Britanya’da son yıllarda sol adına çok önemli gelişmeler yaşanmaktadır. Avrupa’dan farklı olarak sol siyasi geleneğin yok denecek kadar az olduğu ABD’de, 2016 yılı devlet başkanlığı seçimlerinde, kendisini demokratik sosyalist olarak tanımlayan Vermont Senatörü Bernie Sanders, devlet başkanı aday adayı olmuştur. Sanders, Demokrat Parti devlet başkanlığı adayı önseçimlerinde Hillary Clinton ile yarışmış, önseçimi kaybetmiş olsa da, oyların yaklaşık yüzde 40’ını almayı başarmıştır. 1999 yılında Dünya Ticaret Örgütü’nün Seattle’da gerçekleşen toplantısına yönelik protesto eylemleriyle başlayıp, 2010’lu yıllarda “Wall Street’i İşgal Et” eylemleriyle devam eden ABD’deki anti-kapitalist hareketin, siyasette de karşılığının olduğu böylece ilk defa doğrulanmış oldu.
Sanders kısa bir süre önce, 2020 ABD başkanlık seçimlerinde yeniden aday adayı olduğunu açıkladı. Yapılan son anketlerde, Demokrat Parti devlet başkanlığı adayı önseçimlerinde aday adayları içinde en fazla desteğe sahip olan adaylardan birisinin Sanders olduğu, Demokrat Parti’nin diğer aday adaylarından Joe Biden ile Sanders’ın başa baş bir yarış içinde oldukları ortaya çıktı.
Sanders, ABD’deki oligarşik düzeni yıkacağını, zenginliğin ve refahın küçük bir azınlığın elinde olduğu, gelir dağılımında dengesizliğin olduğu, ekonomik ve sosyal adaletin olmadığı düzeni bir devrimle ortadan kaldıracağını, herkese ücretsiz eğitim ve sağlık hizmetlerinin sağlanacağını, bir saatlik asgari ücretin 15 dolara çıkartılacağını, zenginlerden daha fazla vergi alınacağını, ABD’nin başka ülkelerin içişlerine karışmasına son verileceğini, İsveç ve Danimarka gibi ülkelerde uygulanan sosyal demokrat modeli ABD’de de uygulamaya sokacağını söylüyor. Sanders, Demokrat Parti içindeki önseçimleri kazanırsa Demokrat Parti’nin devlet başkanı adayı olacak ve Cumhuriyetçi Parti’nin devlet başkanı adayına karşı, büyük olasılıkla mevcut Devlet Başkanı Donald Trump’a karşı yarışacak.
Britanya’da da ana muhalefet partisi olan İşçi Partisi’nde önemli gelişmeler yaşandı. İşçi Partisi’nin eski lideri Tony Blair’ın neo-liberal politikaları parti içinde büyük bir muhalefet ile karşılaştı, Jeremy Corbyn liderliğindeki sol hareket İşçi Partisi’nin 2015 yılı kurultayında seçimleri kazandı ve Corbyn, İşçi Partisi’nin yeni lideri oldu. Özelleştirilen devlet kurumlarının yeniden kamulaştırılmasını savunan, ekonomik ve sosyal adaletin sağlanmasına yönelik sol politikaları devreye sokan, ABD emperyalizmine karşı tavrını ortaya koyan Corbyn, 2017’de yapılan genel seçimlerde İşçi Partisi’nin oy oranını ve milletvekili sayısını artırdı. Muhafazakâr Partili Britanya Başbakanı Theresa May’in önerdiği “Brexit Anlaşması”nın geçen haftalarda Britanya meclisinde reddedilmesinden sonra Corbyn’in ağırlığı daha da arttı. “Brexit” krizinden dolayı Britanya’da erken seçimlerin gerçekleşmesi durumunda Corbyn’in Britanya’nın yeni başbakanı olması yüksek bir olasılık.
Türkiye’de Cumhuriyet Halk Partisi’nin bu gelişmeleri yakından izlemesi ve incelemesi gerekmektedir. 1960’lı ve 1970’li yıllarda Willy Brandt ve Olof Palme gibi sosyal demokrat siyasetçilerin geliştirdikleri politikalar, hem ABD’de hem de Britanya’da 2010’lu yıllarda kitlesel bir destek almaktadır. Tony Blair, Gerhard Schröder ve Kemal Derviş gibi sahte sosyal demokratların politikaları iflas etmiştir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları