Özdemir İnce

Türkiye, Lübnan ve Sudan

18 Eylül 2020 Cuma

Başta R.T. Erdoğan olmak üzere saymaya başlarlardı: “Türk, Kürt, Laz, Çerkes, Arap, Boşnak, Roman, Pomak, Ermeni, Yahudi, Rum,  Süryani, Gürcü... Müslüman, Nusayri, Hıristiyan,  Musevi, Şii, Alevi, Dürzi...

Böyle yoklama yapar gibi ad saymanın hiçbir demokratik nedeni yoktur. Bu tür saçma sayım dünyanın bütün ulusal devletlerinin nüfusu için yapılabilir. Yeryüzünde herhangi bir ırk ve etnisiteye dayalı devlet yoktur. Olamaz!

Fransa’da başta Alsaslılar, Lothringerliler, Bretonlar, Korsikalılar, Oksidanlar, Flamanlar, İtalyanlar, Katalanlar, Basklar, Yahudiler, Sintiler ve Romanlar olmak üzere toplam 50 kadar etnik topluluk var. Ve onlarca inanç topluluğu. Ama Fransa’da bir cumhurbaşkanı, başbakan ya da bakanın sınıf öğretmeni gibi yoklama yaptıklarını duymadım. Çünkü Fransa ulusal, üniter ve laik bir ülke. Tıpkı Türkiye gibi (!)...

***

Yukarıda adlarını andığım etnik topluluklar, üzerinde bulundukları toprağın adını taşıyan devletin vatandaşı oldukları zaman başka başka adlar taşırlar: Fransız, İspanyol, Türk, İtalyan, Kanada, Avustralya... Kimlik ve pasaportlarında bu ülkelerin adı yazar. Böyle devlerlere modern ulus devletler denir. Çok etnisiteli ve çokdinli ulusal (ulus) devletler.

Türkiye bir ulus devlettir ama Lübnan ulus devlet değildir. Suudi Arabistan bir ulus devlet olmadığı gibi nasıl bir devlet olduğu da belli değildir.

***

Bundan önceki Lübnan’la ilgili iki yazıyı boşuna yayımlamadım. Demokratik bir ulusal devletin anayasasında “...Cumhuriyeti vatandaşları falanca ve filanca etnik topluluklar ile küncüden büyük, mercimekten küçük inanç cemaatlerinden oluşur” diye yazmaz. Anayasa gereği, Türkiye Cumhuriyeti’nde Türklerin cumhurbaşkanı, Kürtlerin başbakan, Lazların TBMM başkanı olduğunu; öteki bakanlıkların, valiliklerin, kaymakamlıkların, belediye başkanlıklarının geri kalan topluluklar arasında paylaşıldığını düşünün; bütün makamların elemanlarının patronun etnisite ve inancına göre seçildiğini...

***

Lübnan’ı iyi bilirim: Lübnan’da bizim bildiğimiz, medeni, laik evlenme akdi (nikâh) yok. İnsanları mensup oldukları din ve inançların din adamları evlendiriyor. Sivil (medeni) nikâh yaptırmak isteyenler Kıbrıs’a gidiyor ya da Türkiye’ye geliyor. Miras hukuku da cemaatlere göre. Bu konuları yazar, entelektüel, sanatçı, akademisyen arkadaşlarla Beyrut’ta ve Paris’te kaç kez konuştuk kim bilir. İnsanları patlamış mısıra çevirdiği için hepsi mevcut düzenden şikâyetçiydi. Fransa gibi Türkiye gibi bir laik düzen istiyorlardı. Ayrışmak değil, kaynaşmak istiyorlardı.

Cumhurbaşkanı Michel Aoun, Lübnan’ı içinde bulunduğu kaostan çıkarıp kurtarmak için ayrımcı anayasanın yerine laik bir anayasa istiyor. Bakalım ne olacak.

***

Yabanca basından: “Sudan Başbakanı Abdallah Hamdok ve Sudan Halk Kurtuluş Hareketi - Kuzey (SPLM-N) grubunun lideri Abdul Aziz Alhilu tarafından perşembe günü imzalanan anlaşmanın odak noktası, din ve devlet işlerini birbirinden ayıran laik yasaları hayata geçirmek.

Sudan hükümeti tarafından yapılan açıklamada, anayasanın din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması ilkesine dayanması ve ülkede ayrımcılığın sona erdirilmesini teşvik etmesi gerektiği vurgulandı. 

Anadolu Ajansı İngilizce servisine göre açıklamada, ‘Sudan, çokuluslu, çok dinli ve çokkültürlü bir toplumdur. Bu çeşitliliklerin tam olarak tanınması ve yerleştirilmesi teyit edilmelidir’ ifadeleri yer aldı.

Açıklamada ayrıca, ‘Sudan’ın, tüm vatandaşların haklarını güvence altına alan demokratik bir ülke haline gelmesi için, din ve devlet işleri birbirinden ayrılmalıdır’ ifadesine yer verildi; tarafların yapacağı anlaşmanın inanç, ibadet özgürlüğü ve dini uygulama özgürlüğünü tüm vatandaşlar için tam ve eşit olarak olarak garanti edeceği vurgulandı.

Açıklamada, ‘devletin resmi bir dininin olamayacağı ve hiçbir yurttaşın da dini kimliğinden ötürü ayrımcılığa tabi tutulamayacağı’nın altı çizildi.

***

Türkiye’nin içinde bulunduğu taçlı virüs salgını, hukuk skandalları, ekonomik sorunları varken benim elin Lübnanı’yla uğraşmama, Sudan’la ilgilenmeme sakın kızmayın. Yıllar önce “Mısır Türkiye’nin Geleceğidir” (Hürriyet, 29 Aralık 2010) adlı bir yazı yayımlamıştım. Mısır, Sudan, Lübnan, Afganistan AKP’nin Başyücelik rejiminde Türkiye’nin geleceğidir. Ama geçici olarak...

Bunu kuşkusuz biliyorlar ama İslamcı popülizm, içinde besleği hınç ve intikamdan asla vazgeçmiyor ve her şeyi yağmalıyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Din ve vicdan hürriyeti 13 Aralık 2024
Üst kimlik olarak İslam 10 Aralık 2024
Yandaş hakem 8 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları