Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Ulan korona kahpe korona
Ben bu Corona (Korona) sözcüğünü şimdiye kadar iki kez duymuştum. Biri Salim Amca’nın (Şengil) Corona Smith marka daktilosu; ikincisi de Corona adlı hafif Meksika birası. Yazar ve yayıncı Salim Amca’nın daktilosuyla Seçilmiş Hikâyeler ve Dost dergi ve yayınevi bürosunda çok yazı yazdım. Sert bira sevdiğim için Corona birasına yüz vermem.
Üçüncü Corana ise moruklara Azrail olacak virüs.
Başta Saray rejimi olmak üzere hepimizi insanlık ve çağdaşlık sınavına soktu. Saray rejimi, kopya olanağı olmadığı için şimdiden sınıfta kaldı. Onunla birlikte mürteci tayfası da bozguna uğradı. “Din”i çiğneyen hurafelerin afyonuyla kendinden geçmiş bir kitlenin saldırısına maruz kaldık.
Bu saldırının mağdurlarından olan bir öğrenci kızımızın bana da gönderilen şikâyetnamesini bilginize sunuyorum:
***
“Gece saat 4’te odana gelip kalkın diye uyandırılıyorsun. Bu da yetmezmiş gibi sokağa atıyorsun 3 yurt dolusu öğrenciyi. Yaklaşık 3 bin kişiyiz. Peki neden? Umreden gelenleri karantinaya almak için. Bütün eşyalarımız, bilgisayarlarımız, ilaçlarımız, kitaplarımız orada kaldı. Başka zaman bir kızın gece 10 ya da 11’de dışarıda ne işi var diyenler yaptı bunu bize. Sonra saygı bekleniyor mağdur olduğumuz halde bizden. O kadar vaka varken umreye gidilmesi de oradan dönüş alınması da çok yanlış. Kusura bakmayın ama buna saygı duymam. Elbette herkesin inandığı değerler vardır ancak bu durum değeri de geçiyor. Farz olan bir durum olsa başımızın üstüne bu bir ziyaret. Bu kadar olay sırasında da gerekli değildi. Keyfi yapılan bir şey yüzünden gecenin 4’ünde sokakta kaldık. Kovulduk ama hâlâ bizden anlayış bekleniyor. Uyku sersemliğiyle o saatte yaşanılanlar kolay değil. Karantina için Ankara’da bir sürü hastane var öğrenci yurduna kadar. He kaldı ki umre dönüşleri belliydi. Bizi uyarabilirdiniz kovmak yerine. Takdir edersiniz ki gece o saatte yurttan kovulmak hiçbirimizin aklına gelmedi. Gelemezdi de. Haberlerde olaylar o kadar sevimli gösterilmiş ki inanamadık. Oradan gelen herkes potansiyel bir taşıyıcı, 14 gün boyunca benim yatağımda yatacaklar, benim duş aldığım yere, lavaboya girecekler, kullandığım musluğa dokunacaklar. İstediğiniz kadar dezenfekte edin, o virüs kuytu köşelere girecektir. Ve biz 3 hafta sonra o yere geri dönmek zorundayız. Ne kadar hijyen sağlayacaksınız bizim için, sağlığımız için? 3 bin öğrencini ne de güzel çöpe attın. Teşekkürler Türkiye.
Kimse oturduğu yerden de yorum yapmasın, rica ediyorum. Siz şimdi bu yazıyı sıcacık evinizde okurken ben üstümde tişört, ince bir ceket ve bez ayakkabıyla yanıma alabildiğim üç beş kıyafetle terminalden yazıyorum. Saçma ve cahil yorumlarınız sizin olsun. Yanımızda olan, maddi manevi destek olup bize evini açan, moral veren herkese teşekkür ederim bir kez daha. Belki dün gece yaşı 50-60 olan 10 bin vatandaşının gönlünü kazandın ama 10 bin öğrencini, geleceğe umut olacak, ışık tutacak, ailelerinden, sıcak evinden, yatağından kilometrelerce uzakta olan gencini kaybettin Türkiye. Teşekkür ederiz bize sahip çıktığın (!) için.”
***
Adını Havva koyduğum bu genç kızın yazdıkları utandırdı beni. Çünkü muhatap aldığı makam bütün Türkiye. Başına gelenlerde Türkiye’nin değil onu yöneten “rejim”in sorumluluğu ve suçu var. Çünkü bu virüsün tehdidini göre göre insanlık ve vatandaşlık bilincinden yoksun bir kitlenin umreye gitmesine izin verdi. Dönüşleri için hiçbir sağlık önlemi almadı. Üstelik öğrencileri her bakımdan mağdur ederken bunları memnun edemedi. Denetimsiz umreciler ülkeyi tehdit ediyor.
***
Ancak anladığım kadarıyla Havva kızımız ülke nüfusunun bir kesiminden de şikâyetçi. Şikâyetçi olmakta da çok haklı. Çünkü cahil ve bencil (egoist) bir kitlenin tacizine uğradılar. Güya bu virüs, imanı sağlam mümine zarar vermezmiş. Göreceğiz bakalım, zarar verecek mi vermeyecek mi? Ama ne gam, Allah’ın takdiriyle cennete gidip muratlarına erecekler. Virüs bulaştırdıkları da ölecekmiş, umurlarında bile değil. Bu türden insanlarla birlikte yaşıyoruz bu dünyada. Suç işlediklerinin farkında bile değiller. Her konuda fetva sallayan Diyanet İşleri Başkanlığı da yasal görevini yapmıyor. İnsana saygısı olmayanın Tanrı’ya da saygısı yoktur!
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Serdar Ortaç: 'Ölmek istiyorum'
- Köfteci Yusuf'tan gıda skandalı sonrası yeni hamle
- NATO Genel Sekreteri'nden tedirgin eden açıklama
- İBB'den 'Pınar Aydınlar' açıklaması: Tasvip etmiyoruz
- Petlas Yönetim Kurulu Üyesi Özcan, uçakta olay çıkardı
- İmamoğlu'ndan 'Suriyeliler' açıklaması
- '100 yılda bir görülebilecek akımın başlangıcındayız'
- Edirne'de korkunç kaza