Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Bellrock(*)’ - ‘Five Hills(**)’! (17)
“Bellrock’taki” Başkomutan “Bağımsızlık Savaşı’nı” sürdürürken halkın yönetimi için 23 Nisan 1920’de; değil paranın, elektriğin de bulunmadığı Ankara’da Büyük Millet Meclisi’ni topladı. Zaferden sonra 29 Ekim 1923’te Türkiye Cumhuriyeti’ni kurdu.
Ekonomi “sıfır elde var sıfırdan” öte, Osmanlı dış borçları da genç Cumhuriyet’in üzerinde önemli bir kamburdu! Türk ekonomisinin nasıl yapılandırılması gerektiğini saptamak için, 1923’te İzmir İktisat Kongresi’ni toplattı. Kongre’de bir “milli devlet bankasının” kurulmasının gerektiği önemle vurgulandı.
Maliye Bakanı Abdülhalik Renda 1927’de TBMM’ye “Merkez Bankası Kuruluş Yasa Tasarısını” sundu. Tasarı yasalaştı. Ancak, o yıllarda böyle bir banka yapılaşmasını tasarlayacak yeterince iktisatçı yoktu!
Bir yıl sonra Hollanda Merkez Bankası Yönetim Kurulu Üyesi Dr. G. Vissering Ankara’ya davet edildi. Dr. Vissering “Bankanın hükümete bağlı olmayan, bağımsızlığına sahip olması gerektirdiğine” ilişkin rapor verdi. Ertesi yıl da İtalyan iktisatçı Kont Volpi, “Türk Lirası’nın istikrarı için kurulacak Merkez Bankası’nın önemine” dikkati çekti.
Merkez Bankası’nın yapılanmasını öngören yasa tasarısını hazırlaması için İsviçreli Prof. Leon Morf devreye sokuldu. TBMM’nin kabul ettiği yasa 1930’da yürürlüğe girdi.
Merkez Bankası, “reeskont oranlarını belirlemekle, para piyasasını ve para dolaşımını düzenlemekle, hazine işlemlerini yerine getirmekle ve Türk parasının istikrarına yönelik önlemleri almakla” yetkilendirilerek “bağımsızlığı” öne çıkartıldı.
***
Ancak 2. Dünya Savaşı koşullarında bankanın “bağımsızlığı” dışlandı, devletin açıklarını kapatan bir “banknot matbaasına” dönüştürüldü. 7 Eylül 1946 kararları ile doların değeri 1.30 TL’den 2.80 TL’ye yükseltildi. Bu karar, devlet bütçesini, dolayısıyla Türk halkını güç duruma soktu, CHP seçimi yitirdi ve Demokrat Parti kazandı.
1953’te doğa koşullarından dolayı sıçrama yapan Türk ekonomisi 1954 kuraklığının ardından dar boğaza girince, bu kez de bankanın “bağımsızlığı” dışlandı, “banknot matbaası” görevi yeniden verildi. 4 Ağustos 1958’de TL’nin değeri, yaklaşık 3 katı düşürülerek dolar 15 TL yapıldı. Bu kez 27 Mayıs 1960 askeri darbesi yaşandı.
1970’da bankanın kuruluş yasasında değişikliğe gidildi, “guvernörlük (başkanlık)” sistemi oluşturuldu, “Banka Meclisi” kuruldu. Bankanın doğrudan ve dolaylı para siyasası araçları üzerindeki denetim yetkisi artırıldı. Hükümetin, vereceği “para ve krediye ilişkin önlem kararları” için bankanın görüşünü alması kuralı getirildi.
AKP’nin iktidara gelmesinden bir yıl önce 2001’de yaşanan büyük ekonomik bunalım döneminde, Uluslararası Para Fonu’nun önerisi ile bankanın yasasında yine değişikliğe gidildi.
Bu kez bankaya “fiyat istikrarını sağlama sorumluluğu” ve izleyeceği para siyasasında “kullanacağı araçları doğrudan kendisinin belirlemesi” yetkisi ile “bağımsızlığı” verildi.
***
“Ekonomi” eğitimini (!) İmam Hatip Okulu’nda almış olan Sultan, her ağzını açışta “faiz insin” diye tutturmakla kalmadı, yasası gereği bağımsız olan Merkez Bankası’nı “vatan haini” bile ilan etti! Çünkü o; her şeyi, herkesten iyi biliyordu!
Üstelik anımsanacağı üzere Ahmet Necdet Sezer, Cumhurbaşkanlığı döneminde “Başkanlığa atanmasını” onamadığı Erdem Başçı’yı Sultan, “kendi adamı” olarak bu göreve getirmişti!
Ayrıca, Türk ve yabancı iktisatçılardan başka ekonomi doçenti Başçı’yı Sultan’ın “Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı” Ali Babacan ve “Maliye Bakanı” Mehmet Şimşek de destekliyordu.
“Yumurta mı tavuktan çıkar, tavuk mu yumurtadan çıkar!” havası Türk ekonomisini karıştırdı. Sultan’ın her günkü sözleri, doları 2.30 TL’den 2.65 TL sınırına yükseltti. Bereket, dünya petrol fiyatı düştü de dolar 3 TL tavanını delmedi…
Dolardaki artışa koşut olarak “enflasyon eğrisi” de başını yukarıya çevirdi. Bu eğilim ise “faizin düşmesini” engelledi. Böylece cebinde dolar olan zengin “Sultan! Bereket versin” diyor, cebinde lira olan sabit gelirli ise bir gün önce aldığı aynı sebzeyi, ertesi günü '62iraz daha pahalıya alıyordu.
Dünkü Aydınlık gazetesinde, dolar değerindeki artışı sabit gelirliler için kıyaslandı. Buna göre “asgari ücret” Ocak ayında 416 dolar iken 359 dolara, en düşük öğretmen aylığı 1124 dolardan 970 dolara, en düşük polis aylığı ise 1326 dolardan 1145 dolara düşmüştü.
Babacan, Başçı’yı aldı “Five Hills’de” Sultan’ın huzuruna çıkardı. İki saatlik 130 sayfalık sunumdan “istikrar, istikrar” kararı değil, “havası” çıktı. Bu hava bile, liranın yüzde 1,1 değer kazanmasına yol açtı!
Buna karşılık, bu sunumda Sultan’ın yanında yer alan ve saçına jöle süren “ekonomi akıl hocası” ise herhalde bu kez uygun bir yerine kına sürmüştür!
(*) Çankaya - (**) Beştepe
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Nevşin Mengü hakkında karar
- Colani'den İsrail hakkında ilk açıklama
- 3 zincir market şubesi mühürlendi
- Eski futbolcu yeni cumhurbaşkanı oldu
- Fidan'dan 'Suriye Kürtleri' ve 'İsrail' açıklaması
- Emekliye iyi haber yok!
- MHP'den 'asgari ücret' önerisi
- AKP’nin tabutu CHP sıralarına kondu
- 350 bin 757 kez 'yazı-tura' atıldı... Sonuç şaşırttı!
- 'Kayyuma değil, halka bütçe'