‘Rektör’ mü, ‘kayyım’ mı?

05 Şubat 2021 Cuma

Boğaziçi Üniversitesi son 3 yıldır “Dünyanın ilk 200 üniversitesi arasında yer alma” başarısını gösteriyor!

Nev York Times gazetesi, Boğaziçi Üniversitesi’ni “Türkiye’de akademinin en kutsal kurumlarından biri” olarak tanımlarken, “Üniversite yaşamının büyük bölümünü kontrol eden rektörü, geleneksel olarak kendi akademisyenleri, kendi aralarından seçiyorlardı. Recep Tayyip Erdoğan dışarıdan kendi istediği bir kişiyi atayarak Türkiye’nin değerli kurumlarından birinin üzerinde denetim savaşı başlattı” diye yazdı...

Boğaziçi Üniversitesi’ne yapılan polis baskınından önceki haberi ise şöyle idi: “Batı eğilimli toplumsal bilimler kültürüyle tanınan üniversitenin, yalnız saygınlığına imrenmekle kalmayıp bireysel özgürlüklerden de rahatsız olan tutucu destekçilerinin uzun zamandır hedefi ola geldi...

***

İngiliz yayın kuruluşu BBC, “AKP Sarıyer İlçe Başkanlığı kurucularından olan Melih Bulu, 2015’te AKP’den milletvekili aday adayı olmuştu” anımsatmasını yaptı! Bulu’nun, “atanması!”, hakkında “Erdoğan’ın Türkiye’de toplumsal ve kültürel yaşamın her alanı üzerindeki nüfuzunu genişletme yönünde attığı bir diğer adım olarak görüldüğünü” yazdı!

***

Reuters Haber Ajansı, abonelerine “Bulu, aday olamadı, ama rektör oldu!” diye bir haber geçti...

***

Bırakın Boğaziçili öğrencilerin “rektör seçimi” yerine “rektörün kayyım gibi atanmasına” karşı, dünya medya kuruluşlarının da kapsamlı tepkileri dikkati çekiyor.

Örneğin İngiliz Daily Telegraph gazetesinden bir alıntı yapalım:

Yüzlerce öğrenci gözaltına alındı, İstanbul’daki gösterilerde polis şiddete başvurmakla suçlanıyor. Binalarda keskin nişancılar görüldü. Öğrenciler ise polisi protestoları bastırmak için sert yöntemlere başvurmakla itham etti. Salı günkü gösterilerde yüzlerce kişi gözaltına alındı ve protestocularla polis arasındaki çatışmalarda pek çok kişi plastik mermi ve biber gazı ile yaralandı...

***

Yabancı basının dışında “Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiserliği” de Bulu’nun rektörlüğe atanmasına tepkiler konusunda bir açıklama yaptı: “Barışçıl gösterilere katıldığı için gözaltına alınan bütün öğrencilerin ve protestocuların hemen serbest bırakılması çağrısında bulunuyor ve polisin aşırı güç kullanımına son vermesini talep ediyoruz...

***

Devreye ABD Dışişleri Bakanlığı bile girdi ve “Türkiye’de, Boğaziçi Üniversitesi’nde düzenlenen protesto gösterileriyle ilgili kaygı duyulduğunu” açıkladı...

***

Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde 1956 yılında öğrenciliğe başlamıştım. Ders yılının açılış konuşmasını yapan Prof. Dr. Turhan Feyzioğlu bizlere “Nabza göre şerbet vermeyiniz!” demişti.

Ne var ki iktidardaki DP’li Başbakan Adnan Menderes, Prof. Dr. Feyzioğlu’nu o gece “Görülen lüzum üzerine Bakanlık emrine” almıştı! Fakültede, ertesi günü tepki gösterileri başlamıştı. 24 saatlik üniversite öğrencisi olarak, ben de o günden sonra “tepki gösterilerinde” bulunmayı öğrenmiştim...

Hatta 29 Nisan 1960’ta, bir gün önce İstanbul Üniversitesi’ndeki olaylarda, öğrencilere destek gösterisini komşu Hukuk Fakültesi’nin bahçesinde, SBF Öğrenci Derneği Başkanı olarak ben düzenlemiştim. Bu yazım da o öğretinin bir sonucudur! Kime karşı?

***

28 Haziran 1996 tarihinde, Boğaziçi Üniversitesi’ne daha sonra “ilk kadın rektör seçilen”, dönemin Fen-Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ayşe Soysal’ın önerisi ile Rektör Pof. Dr. Üstün Ergüder, bana “Üniversitenin fahri doktor unvanını bütün şeref, hak ve sorumlulukları ile tevcih” etmişti...

Dolayısıyla bu yazımla o sorumluluğun gereğini yapmaya çalışıyorum!

***

Sirklerde türemiş, İngilizce “One man shov! (Tek adam gösterisi!)” diye bir deyim var... Bu sözler, tam olarak Recep Tayyip Erdoğan’ı tanımlıyor, denilebilir! AKP Genel Başkanı kim? O... Cumhurbaşkanı kim? O... Başbakan kim? O... Bütün bu görevlerin televizyonlardaki Basın Sözcüsü kim? O...

Onun tartışmalı “üniversite diplomasının” dışında 27 adet “Fahri Doktor” unvanı var! Bunlardan biri de ABD’deki Nev York, “Katolik St. John’s Üniversitesi”ndendir. “Katolik” üniversite, “fahri doktora” unvanını “Müslüman” Başbakan Erdoğan’a, 25 Ocak 2004’te “300 bin dolar karşılığında” vermişti. Bu konuda başrolü Dekan Cecilia Chang oynamıştı.

Ne var ki 2009’da patlak veren “bir milyon dolarlık yolsuzluk rezaletinin ardından” 2012’de ilk duruşmasına çıktığı gün Cecilia Chang intihar etmişti. Yargılamada Chang’ın Türkiye’de hesap açtığı da ortaya çıkmıştı!

***

Chang, eski Alaska Valisi, Senatör Frank H. Murkovski’ye mektubunda şöyle yazmıştı:

Size 18 Haziran’dan 15 Temmuz’a kadar (2004) Türkiye’de olacağımı haber vermek isterim. Bildiğiniz üzere Tayvan, bizlerle olan ‘Akademik Gelişim Bağışını’ yenilememe kararı aldı. Bu yılın 1 Ocak’ından itibaren onlardan fon almıyoruz.

25 Ocak 2004’te St. John’s Üniversitesi, Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’a Fahri Hukuk Doktorası verdi. Bu ödülü almadan önce, Türk hükümetinin Tayvan’ın yerini alarak üniversitemize yıllık 300 bin dolarlık bir bağış yapacağı konusunda ortak bir anlayışa varıldı.’’!

***

Erdoğan “diplomasını” almak için ABD’ye eşi Emine, oğlu Bilal ile birlikte gitmiş, kendisine ‘‘17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturması’’ kapsamında “rüşvet ve nüfuz ticareti” suçlarını işlediği iddiasıyla soruşturma açılan eski AB Bakanı Egemen Bağış da “çevirmen” olarak eşlik etmişti.

Törende, Üniversite Rektörü Peder Harrington yaptığı konuşmada, Erdoğan’ın siyasal geçmişi ve özellikle İstanbul Belediye Başkanlığı döneminde, kente yaptığı hizmetlerden söz etmişti.

***

Acaba ‘‘yıllık 300 bin dolar hâlâ’’ ödeniyor mu?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları