Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Afrin ve uluslararası hukuk
Türkiye’nin Suriye’deki askeri varlığı bir dizi hukuki meselenin de tartışılmasına yol açıyor. Türkiye’nin askeri operasyonunun “işgal” şeklinde nitelenmesiyse hem iktidar hem de muhalefet çevrelerince tepkiyle karşılanıyor. Siyasi dilde “işgal” olumsuz anlamlar barındıran bir kavram. Ancak uluslararası hukukun dilinde “işgal” olumlu ya da olumsuz bir anlam barındırmayan, nötr bir kavrama denk gelmekte.
Bir devletin bir başka devletin topraklarının bir parçasında, o devletin iradesi hilafına askeri olarak etkin bir denetim sağladığı durumları uluslararası hukuk “işgal” olarak değerlendirmekte. Operasyonun amacı ilhak da olsa özgürleştirme de, bu değişmiyor. Zaten 1907 Lahey ve 1949 IV. Cenevre Sözleşmesi ve ek protokollerinde getirilen kurallar manzumesi de “askeri işgal hukuku” adında insancıl hukuk ile insan hakları hukukunun bir alt disiplinini oluşturuyor. Bu kurallar sözleşmesel kaynağından bağımsız olarak aynı zamanda teamül kuralı olma niteliğine de sahip. Özetle dünyadaki bütün devletleri bağlayan kurallar bunlar.
Uluslararası hukuka göre Türkiye’nin Suriye’de etkin denetim sağladığı yerlerde Suriye kanunlarını uygulaması gerekiyor. Ancak kendi güvenliğini sağlamak, kamu düzeninin gerekleri ve insan haklarının korunması sebepleriyle Suriye kanunlarından değişik hukuk düzenlemeleri getirebilir.
Askeri varlığın geçici olması da bir başka kural. Ancak belirtilmiş bir süre bulunmamakta. Getirilecek düzenlemelerin ve alınacak tedbirlerin Türkiye’nin bölgede kalıcı olacağına dair işaretler taşımaması gerekmekte.
Bunların yanı sıra; özel mülkiyetin ve kültürel varlıkların korunması, kamu sağlığının sağlanması, ceza yargılamalarında asgari uluslararası teminatlara uyulması gibi kurallar ve nüfusun zorla bir başka yere nakli, bölge halkını askere alma, kolektif cezalandırma gibi yasaklar da bulunmakta.
Türkiye’nin bölgede etkin denetim sağladığı sürece, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin uygulama alanı da askeri varlığının bulunduğu yabancı toprakları kapsayacak şekilde genişleyecektir. Bu bölgedeki Türk vatandaşı olmayanların da bireysel başvuru mekanizmasını harekete geçirme ihtimalleri bulunmakta.
Son dönemde kendi aralarındaki unsurların çatışmasıyla ve Afrin’in ele geçirilmesinden sonra disiplinsiz hareketleriyle gündeme gelen ÖSO’nun her faaliyetinin Türkiye’ye atfedilmesi de büyük ihtimal. Yani ÖSO’nun yaptıkları uluslararası planda Türkiye’nin sorumluluğunu doğurabilir. Uluslararası içtihata göre bir devletin böyle paramiliter güçler üzerinde genel bir denetiminin bulunması dahi uluslararası sorumluluk doğurmaya yeterli.
Umalım ki bütün sazlı sözlü halkla ilişkiler çalışmalarının gürültüsü içinde bu konuları bilen ve dikkate alan, “devlet ciddiyetine” sahip insanlar vardır.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Türkiye'deki sağlık sistemi ne durumda? Mersin Tabip Oda
- Çorlu tren faciası davasında 6 yıl sonra karar çıktı!
- Beslenme çantalarının içi boş kaldı...
- Böylesi görülmedi: Tavuk mu horoz mu?
- Özel yeni üye kampanyasını başlattı
- Bugün 23 Nisan! Arşiv görüntüleriyle Meclis'in açılışı..
- Erdal Sağlam'dan ekonomi analizi!
- Belediye başkanı 'sıkıntı olmayan belediyemiz yok' dedi
- Özdağ'dan hükümete Dünya Bankası tepkisi
- Meclis'te gerilim
En Çok Okunan Haberler
- Kayyum rektörün paylaşımına tepki
- Milletvekili sayısı artacak
- Kadınları 'çarşaf'a çağırdılar
- Taksim bombacısı için karar çıktı
- Altın fiyatları güne nasıl başladı?
- Metin Külünk'ten, Şimşek'e 'fotoğraflı' uyarı
- Mersin’de hasat başladı: 150 bin ton rekolte bekleniyor!
- Özgür Özel 'kırmızı motosiklet' sözünü tuttu
- Nihal Candan için yeni karar
- Perinçek’in danışmanı Adanur tutuklandı