Özgür Mumcu

Parti devleti

09 Temmuz 2015 Perşembe

Seçimden sonra ve özellikle AKP’nin Meclis Başkanlığı’nı kazanmasıyla beraber Erdoğan’ın ne kadar büyük bir siyasi dehaya sahip olduğu dillendiriliyor. Gerçekten de seçim şokunu atlattıktan sonra ardı ardına yaptığı hamlelerle Erdoğan yine gündemi belirlemeyi başardı.
Ancak bunun sebebi siyasi dehası değil. Muhaliflerinin beceriksizliği.
CHP, Erdoğan’ın Baykal hamlesine hazırlıksız yakalandı. Baykal’ın Erdoğan’la görüşmesi ve bunun ardından Meclis Başkanlığı’na aday olmasının Cumhurbaşkanı’nın elini güçlendirmesi engellenemedi.
HDP’nin Meclis Başkanlığı’na AKP’nin kurucularından ve zamanında hakkında bir hayli tartışma çıkmış birini aday göstermesinin kime ne faydası olduğu da çok şüpheli. Aynı şekilde HDP milletvekili Celal Doğan’ın Erdoğan’ı Aksaray’da ziyaret etmesinin HDP’ye mi yoksa Erdoğan’a mı faydası olduğu da belirsiz.
MHP zaten yol haritasını Erdoğan çizmiş gibi davranmaya devam etmekte. Üç partinin de seçimden önce ortak söylemleri ışığında oluşacak ve “tek-parti düzenlemelerini” kaldırıp ülkeyi iki sene sonra bu defa sağlıklı bir ortamda seçime götürebilecek bir koalisyon ihtimaline kapılarını kapattı. Bu, Erdoğan’a verilebilecek en havalısından bir hayat öpücüğüydü.
Meclis Başkanlığı seçimlerinde gösterdikleri mızmız ilkokul öğrencisi tavrı da AKP’yi bir hayli sevindirdi. Muhalefetin adayını desteklememek için buldukları gerekçeler birbirinden gülünç. Bir ara, HDP Baykal’a oy verirse biz ona oy vermeyiz ama İhsanoğlu son tura kalırsa HDP ona oy versin gibi formül bile olmayan formüllerle uğraştılar.
Sonunda baklayı ağızlarından çıkarttılar. MHP Genel Başkan Yardımcısı, CHP’nin adayına neden oy vermediklerini şöyle izah etti:
“Biz eğer Sayın Baykal’ı desteklemiş olsaydık, kamuoyunda şunlar yansıtılacaktı: ‘Siz Baykal’ı seçtiniz, bir muhalif adı altında.’ AKP’nin tabiriyle ‘dinsiz bir partinin inançsız bir partinin adamını seçtiniz’ diye bize yükleneceklerdi.”
Bu açıklama bile MHP’nin çoktan Erdoğan’ın kurduğu dünya algısını kabul ettiğini ve Erdoğan’ın dünyası haricinde kendi kendine var olamayacak bir parti olduğunu gösteriyor.
Uygur Türklerini savunmak adına Koreli turistlere saldıran ülkücüler için “Koreliyle Çinliyi nasıl ayırt edeceksin” diyen bir genel başkanı var bu partinin.
AKP’yle MHP’yi de ayırt etmek gün geçtikçe zorlaşıyor.
Kimileri Erdoğan’a muhalefet etmeyi saplantılı bir “Erdoğan nefreti”ne bağlayarak eleştiriyor. Oysa burada nefret edilen ve edilmesi gereken çoğulcu demokrasi yerine kurulmakta olan “parti-devleti.”
Bu parti-devletinin reisi de Erdoğan.
7 Haziran seçimi parti-devletinden kurtulmak ve demokrasi için bir şans verdi.
Şayet siyasi partiler ve aktörler bu şansı kullanmaktan acizse zaten ülke olarak çoğulcu demokrasiyi hak etmiyoruz demektir.
Böyle giderse iki ihtimal var. Ya parti- devleti kurulur, ya parti-devletinin değirmenine su taşıyan muhalefet partilerini seçmen tasfiye eder.
İki ihtimalde de bu haliyle bu partiler daha çok fazla seçim görmez.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Tutuklu yargı 5 Eylül 2018
Kimiz biz? 29 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları