Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Türkiye İlaçta Üs Olabilir mi?
\n\n\n
Ortalama yaşam süresinin yükselmesi ve yaşlı nüfus sayısının artması, halkın sağlığa erişiminin eskiye kıyasla kolaylaşması doğal olarak ilaç sektörünü de hareketlendiriyor. Referans ilaç, jenerik ilaç, biyoteknolojik ilaç derken ülkeler arasındaki rekabet de giderek kızışıyor. Frankfurt’ta düzenlenen ve dünyanın önemli ilaç üreticileri, tedarikçileri ve alıcılarını bir araya getiren Uluslararası İlaç Endüstrisi Fuarı’nı (CPhl) gezerken bir yandan da Türkiye’nin önde gelen ilaç şirketlerinden biri olan Abdi İbrahim’in yönetim kurulu başkanı Nezih Barut ve genel müdür Candan Karabağlı ile sohbet ediyoruz.
\nAz buz değil, 675 milyar dolarlık küresel bir ilaç pazarından söz ediyoruz. Üstelik bu rakam sadece reçeteli ilaçların. Ve dünya ilaç endüstrisi hızla değişiyor. Biyolojik ilaçlara yöneliş artıyor; patent süresi tamamlanan ilaçların eşdeğerleri piyasaya çıkıyor, bu ilaçlar üreticiler tarafından geliştiriliyor, örneğin yutma zorluğu çeken hastalar için ağızda eriyen ya da iki ilacı birleştirerek tek ilaç haline getiren özellikler ortaya çıkarılıyor ve ruhsatlandırılıyor. Eşdeğer ilaçlara yöneliş doğal olarak büyük firmaların tekellerini de birçok alanda yıkıyor. Hintlisi, Çinlisi, Korelisi herkes yeni pazardan pay alma peşinde.. Buna karşın Dünya Sağlık Otoritesi’nin düzenlemeleri çok daha zorlaşıyor.
\nTürkiye 11 milyar dolar cirosu ile dünyanın en büyük 14. ilaç pazarı. Toplam 49 ilaç şirketi faaliyet gösteriyor. Bunların arasında yüzde 100 yerli üretici sayısı ise 11. Sektör 25 bin kişiyi istihdam ediyor. 2010 yılında 4.4 milyar dolar ilaç ithalatı yapmış Türkiye; buna karşılık ihracatı sadece 0.6 milyar dolar. En büyük alıcı, devlet. İlaçta Türkiye’nin gerek üretim tesisleri, gerek teknolojik düzeyi, gerekse bu alandaki insan kalitesi son derece güçlü. Aynı zamanda Türkiye İlaç İşverenleri Sendikası’nın başkanlığını da yürüten Nezih Barut, “Türkiye küresel arenada önemli ilaç üretim üslerinden biri olabilir’’ diyor. Zaten Abdi İbrahim olarak kendi oluşturdukları Vizyon 2021 stratejisi de bunun üzerine inşa edilmiş. Şirketin hedefi bölgesel lider olmak. “Hangi ülkelere yöneldiniz” diye soruyoruz Barut’a. Cezayir, Rusya, İran, Irak, Kazakistan, Suudi Arabistan ve Cezayir’de ya ortaklık ya da yatırımlar yaparak büyüyeceklerini söylüyor. Barut, “Aslında Cezayir’de üretim tesisi yapmak için arazi aldık. Tam inşaata başlamak üzereyken devlet kanun değişikliği yaptı. Cezayirli ortak olmadan yatırım yasak. Üstelik Cezayirli ortağın hissesi yüzde 51 olacakmış” diyor. Bu tür korumacı politikaların yalnız Cezayir’de değil, biraz önce bahsettiği birçok ülkede yeni yeni uygulanmaya başladığını öğreniyoruz. Aslında bir sektörün gelişebilmesi için doğrusu da bu. Türkiye ise bu konuda bir açıdan Gümrük Birliği’nin kurbanı. Yatırımlarda Türk ortak şartı getirememiş yıllarca. Yerli üretim potansiyeli hızla ithalata dönüşen ve giderek yerli üreticiler yerine yabancı sermayeli üreticilerin ağırlık kazandığı bir sektör var karşımızda. Buna karşın yoğun rekabet, ayakta kalmayı başarabilen bir avuç yerli üreticiyi güçlü düzeye de getirebilmiş.
\nÖnümüzdeki dönem ise hayli kritik. Birçok ilacın patent süresi bitiyor. Bu tüm endüstri için önemli bir değişim ve dengelerin değişmesi anlamına geliyor.
\nNezih Barut “14. ülkeyiz ama rahatlıkla 6.-7. sırada olabiliriz” diyor. Ancak sektör büyük potansiyeline karşın ciddi sorunlarla da boğuşuyor. Kur farklarından doğan zarar işin bir tarafı ancak önemli bir diğeri de hükümetin ilaç fiyatlarında yapmayı planladığı yeni indirimler. “Aman bu tüketici açısından iyi; ne var ki?” diye düşünebilirsiniz ama Candan Karabağlı’nın dediği gibi “indirim bir yere kadar güzel, eğer bu işletmeyi yeni yatırım ya da Ar-Ge yapamayacak hale getiriyorsa o zaman durup bir kere daha düşünmek gerek”. Karabağlı “Ülke olarak 5 yıl sonra acısını çekeriz bunun ...” diye de ekliyor. “Öyle bir noktadayız ki yatırım yapmayan ve Ar-Ge’ye önem vermeyen oyundan düşer” diye sözü alıyor Nezih Barut ve Türkiye’nin ilaç üssü olmak için yapması gerekenleri de sıralıyor:
\n• Sürdürülebilir, istikrarlı bir iç pazar olmalı.
\n• Devlet ilaç sektörü ile güç birliği yapmalı. Teşvik ve Ar-Ge desteklerle üreticiyi desteklemeli.
\n• Devletin ilaçta bir fiyat politikası olmalı.
\n• ABD ve AB ülkeleri ile karşılıklı ruhsat tanıma anlaşmaları yapılmalı. Bu sayede global rekabete girmenin önü açılmalı.
\nBenim tüm bu konuşmalardan anladığım şu oldu: Türk ilaç sanayii ya küçük bir hamle ile ilk 10’a girecek ya da giderek yok olacak. Gerek fuarı dolaşırken, gerekse Barut ve Karabağlı’nın anlattıklarını dinlerken aklıma diğer ülkelerin bu alanda yaptıkları geliyor. Örneğin daha birkaç hafta önce Paris’e 1 saat uzaklıktaki Eure-Loire bölgesinde gezdiğim kozmetik ve ilaç şirketlerinin kümelenmesi ya da Singapur’da biyoteknoloji kümelenmesi gibi yapılanmalar. Neden küresel bir güç olmak için sektörün tüm oyuncuları ve devlet bir araya gelerek ulusal ilaç politikası oluşturamıyor? Neden üniversite-sanayi işbirliğinden çok daha iyi yararlanılamıyor? Bu soruları tartışmaya açmakta yarar var…
\n\nYazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
En Çok Okunan Haberler
- Yeni Ortadoğu projesi eşbaşkanı
- İBB, Bilal Erdoğan dönemindeki taşınmazları geri aldı
- Erdoğan'dan flaş 'Suriyeliler' açıklaması
- Lütfü Savaş CHP'den ihraç edildi
- 'Onun ne olduğunu iyi biliyoruz'
- WhatsApp, Instagram ve Facebook'ta erişim sorunu!
- Polis müdürlerine gözaltı: 'Cevheri Güven' ayrıntısı
- ‘Yumurtacı müdire’ soruşturması
- O ülke Suriye büyükelçiliğini açıyor!
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?