Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Üniversite Sanayi İşbirliğinde Neredeyiz?
Geç kalmış bir yazı bu. Araya seçim süreci ve bambaşka konular girdi. “Üniversite Sanayi İşbirliğinde Neredeyiz” sorusunun yanıtının arandığı toptantıdan notlara sıra yeni geldi. Türkiye’nin yüksek cari açığının, eğitimli işsiz ordusunun, neden üretim odaklı hatta yüksek katma değerli üretim odaklı bir ekonomiye geçememiş olmasının nedenleri arasında sayılabilecek önemde bir konu üniversite sanayi işbirliği... Biri, bir ülkenin insan gücünü yetiştiren, uzmanlaştıran, yeni araştırmalara, bilim ışığında yeni bilgilerin üretilmesine çalışan bir kurum; diğeri o ülkenin üretim gücü, ayakta kalmasının rekabet edebilmesinin temel dayanağı. Bu yüzden eşgüdüm içinde hareket etmeleri yaşamsal. 1980’lerden beri üzerinde tartışılan bir konu üniversite sanayi işbirliği. Öncelikle şunu ortaya koyalım: Üniversite sanayi işbirliği olmadan Ar-Ge ve inovasyonun gelişmesi ve ülkenin katma değeri yüksek bir ekonomiye geçmesi mümkün değil. Bu ise üçlü sacayağını gerekli kılıyor: Devlet, özel sektör (sanayi) ve üniversite. Peki 30 yılda nereden nereye geldik? Türkiye neden teknoloji üretiminde arzu edilen düzeyde değil? Sanayicinin Ar-Ge ve üniversitelerle ortak projeler geliştirme talebi neden artmıyor? Nasıl arttırılabilir? Eğitim sisteminin buradaki rolü ne? Üniversitenin tanımı değişmeli mi? Üniversite-Sanayi İşbirliği Merkezleri Platformu’nun (ÜSİMP) her yıl düzenlemekte olduğu Üniversite-Sanayi İşbirliği Ulusal Kongresi’nin dördüncüsünde bu sorulara yanıtlar arandı. Ege Üniversitesi Bilim - Teknoloji Uygulama ve Araştırma Merkezi (EBİLTEM) ile Ege Bölgesi Sanayi Odası’nın (EBSO) işbirliği ile Atatürk Kültür Merkezi İzmir’de 2-3 Haziran tarihlerinde düzenlenen etkinlik, Türkiye’nin birçok üniversitesinden akademisyenleri, sanayicileri/ işadamlarını bir araya getirdi. ÜSİMP Başkanı Prof. Dr. Hamit Serbest Türkiye’de Ar-Ge desteklerinin geçmiş yıllara göre arttığını ama buna karşın OECD ortalamasının çok altında olduğunu vurguladı. DPT Özel İhtisas Komisyonu’nun raporunda yer alan, “Türkiye’de destek mekanizmaları layıkıyla kullanılamıyor” sözünün bir itiraf niteliğinde olduğunu vurgulayan Serbest, “Yeterli para ve destek kaynağı var, sorun talep yetersizliğinde. Bizim sanayinin teknoloji geliştirme talebini yaratmamız lazım” diye konuştu. Serbest’e göre bu talebin yaratılmasında kilit nokta arayüzler. Aslında bu konuda en iyi örneklerden biri birkaç yıl önce kapanan TÜBİTAK ÜSAM programıydı. Zaten konuşmacılar da sık sık bunu dile getirdiler. Üniversite sanayi işbirliğinde Türkiye’deki en iyi örneklerden biri olarak gösterilen EBİLTEM (Ege Üniversitesi Bilgi Teknoloji Merkezi) Kurucu Başkanı Prof. Dr. Fazilet Vardar Sükan gelinen noktayı şöyle özetledi: “30 yıl önce sadece bir grup öncünün söylediği sözleri bugün her kesim ifade ediyor... Bu önemli.”
\nDünyada rekabetin önceliklerinin değiştiğini ve bilgi üstünlüğünün temel alındığını belirten Sabancı Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nihat Berker de Türkiye’nin eğitime bakışının değişmesi gerektiğini vurgulayarak “Dünyada her yıl 1.3 milyon mühendis mezun oluyor. Bunların sadece 100 bini Avrupa’da, 100 bini ABD’de. Geri kalanı başka ülkelerde. Çin her yıl 400 bin, Hindistan 300 bin mühendisi mezun ediyor. Bunlar dünyadaki güç ve teknoloji dengelerinin değişmeye başladığını ve eğitimin çok daha önem kazandığını gösteriyor. Öğrenci merkezli eğitim, kişi merkezli toplum giderek ön plana çıkıyor” diyen Berker üniversitelerde araştırma görevlisi olarak başladığı kurumda profesör olma sonra da aynı yerden emekli olma anlayışı ve uygulamasının değişmesinin de şart olduğunu vurguladı. Prof. Dr. Hasan Mandal ise sorunun kaynak azlığından olmadığına dikkat çekerek, “Türkiye’de 134 ileri araştırma merkezi var. Hepsi yeni teknolojilere disiplinlerarası çalışmaya değer veren merkezler. Üstelik kamu1 milyar TL’yi kaynak olarak ayırdı. Ama ne yazık ki bu merkezlerin çoğu arzu edildiği kadar verimli çalışmıyor. 7 gün 24 saat hizmet verebilecek bir yapıya ihtiyaç var. Nitelikli personel sayısının arttırılması lazım. Kamu üniversitesi olsa dahi ayrı bir tüzel yapının oluşması gerekiyor” dedi. Adana USAM, İzmir EBİLTEM, Ankara ODAGEM ve Eskişehir SAM’i (Seramik Araştırmaları Merkezi)Türkiye’deki iyi örnekler olarak gösteren Mandal, “rolleri değiştirebilmemiz lazım. Artık üniversite sanayi gözlüğünden, sanayi de üniversite gözlüğünden olaya bakabilmeli. Öncülüğü üniversiteler yapmalı. Kurumsal araştırma bir yönetim sistemi olarak kabul görmeli” dedi.
\nToplantıdan notlar kısaca böyle. Keşke yıllar boyu siyasetin kısır çekişmeleri arasında yitip giden bu konu biraz daha sahiplenilebilse....
\n\n\n
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Serdar Ortaç: 'Ölmek istiyorum'
- Köfteci Yusuf'tan gıda skandalı sonrası yeni hamle
- NATO Genel Sekreteri'nden tedirgin eden açıklama
- İBB'den 'Pınar Aydınlar' açıklaması: Tasvip etmiyoruz
- Petlas Yönetim Kurulu Üyesi Özcan, uçakta olay çıkardı
- İmamoğlu'ndan 'Suriyeliler' açıklaması
- '100 yılda bir görülebilecek akımın başlangıcındayız'
- Restoranlarda 'harcama limiti' uygulaması başladı