Öztin Akgüç

Ne hakla

11 Mayıs 2022 Çarşamba

Yıllar, Berlin Duvarı yıkılma öncesi. Batı Almanya ile futbol maçı yapacağız, maç İstanbul’da, yenilen elenecek, kupa dışı kalacak. Milli maçlar öncesi milli duygular coşar. Yorumlar, tahminler, beklentiler Almanya’yı yenerek eleyeceğimiz yönünde. Bu ortamda “Baba” lakabıyla ünlü Gündüz Kılıç’ın “Ne hakla” yazısı beni etkiledi. Kılıç, sporcu sayısı bizden fazla, tesisleri yaygın ve gelişmiş, geçmiş sportif başarıları olan bir ülkeyi ne hakla yeneceğimizi sorguluyordu. Ne hakla yeneceğiz? Haklı olmak adaletin gereğidir. 

Romalı ünlü hukukçu Ulpianus’un halen geçerli adalet tanımının ana öğelerinden biri de “herkesin hakkını vermektir”. Herkesin hakkını alması adalet gereği, hak etmediğini alması haksızlıktır. 

İki farklı davranış gözleniyor. Düzgün, fırsatçı olarak sınıflandırılabilir, nitelendirilebilir. Düzgün olanlar, kurallara uyar, görevlerini gereği gibi yapmaya çalışır, kamu yararı gözetir, gösterişten kaçınır, alçakgönüllü davranır, özgecidir, toplum yaşamının gerektirdiği hak ve yükümlülüklerin bilinciyle hareket ederler. 

Fırsatçılar, alalamaya çalışsalarda sürekli kendi çıkarlarını kollarlar, kişisel kaygılarla davranırlar, etik değerlere uymaya özen göstermezler, benmerkezcidirler, kendilerinde üstün yetenekler olduğu kanısındadırlar, her orunu, unvanı kendilerine hak görürler, üne düşkündürler, tutarlı değildirler; zamana, mekâna göre farklı görüntü, iletiler verirler, kutsal inançları, kavramları da istismar ederler, karşılıklı çıkar ilişkilerine girerler (Quid pro quo). Gösterişten hoşlanırlar, tutkuları yeteneklerinin çok üstündedir, iç ve dış çıkar çevreleri tarafından kullanılmaya, yönlendirilmeye yatkındırlar. Amaçlarına ulaşmada her aracı kullanır ve mubah görürler. Fırsatçı olarak nitelendirilebilecek bireyler genellikle sıradan, eğitim düzeyleri, diplomaları olsa da yeterli olmayan, geçmiş başarıları bulunmayan, kendilerini ezik hissetmiş olanlardır. Albert Einstein’ın, “Ne kadar az bilgi o kadar yüksek ego” gözlemi, filozof Lao Tzu’nun “İhtiraslara boyun eğmekten daha büyük yanılgı olamaz, yeterli derece bilmemekten de daha büyük felaket olamaz” özdeyişi fırsatçılar için geçerlidir. 

Hak, hukuk, adalet, davranışlar konu edilirken Gezi Olayı kararını, kişisel, indi, keyfi görüyor, hukuka uygun bulmuyor, Türkiye’nin saygınlığını zedelediğini, adalete güveni kökten sarstığını düşünüyorsak, gündemde tutmalı, en azından yinelenmemesine çaba göstermeliyiz. Adaletle ilgili ayet, hadis ve düşünürlerin görüşleri rehberimiz olmalıdır. 

Ayet: “Allah’tan korkun, çünkü o yaptıklarınızdan haberdardır. Kim haksızlık ederse, onu görülmemiş şekilde cezalandırırız ve azap ederiz.”

Hadis: “Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır. Elinle, dilinle, hiç olmazsa kalbinle karşı çıkmalısın.” 

Henry David Thoreau: “Haksızlıkların yapıldığı, haklıların mahkûm edildiği bir ülkede tüm doğruların yeri cezaevidir.” 

Gezi davasında karara katılmayan, muhalefet şerhi veren yargıç Kürşat Bektaş’a, onurlu davrananların karşılık beklemediklerini bilmekle beraber, Türkiye’nin, yargıçlığın saygınlığını koruma savaşımı verdiği için teşekkürü borç bilirim. 

Kendimize, çevremize, çıkar peşinde koşanlara, ülkeyi, toplumu, kurumları yönetmeye çalışanlara sormamız gereken soru: “Ne hakla?

Adalet kavramında hesap sorma, hesap verme sonucuna da katlanmak vardır.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları