Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Muhteşem tekçilik
Bunun yerine kurgu olduğu en başından dile getirilen ve 2 senedir yayınlanan bir diziyi belgesel kabul edip onunla ilgili görüşünü, yargıyı açıktan yönlendirerek açıklaması elbette yine çok haklı eleştirilere sebep oluyor.
Siyaset kurumu, bırakın Batı toplumlarını bizim gibi ileri demokrasilerde(!) bile televizyon dizileriyle ilgilenmezken bizde sırf beğenmediği için dizileri yargılatma ya da yayından kaldırma kararını verme hakkını kendinde görüyor. Böyle bir ülkenin yargıçları, Başbakanın dilinden dökülen “yargının gerekli kararı vermesini bekliyorum” minvalinde, üstelik halkın toplandığı ve televizyon kanallarının canlı olarak yayınladığı bir mitingde “uyarı” niteliğindeki sözleri karşısında ne yapacaklar dersiniz?
Dizi halka şikâyet ve yargıya havale edildi bir kere, artık yargılanması kaçınılmaz. Hatta suçu bile sabit aslında…Sadece ülke Başbakanına ait değil genel olarak sık sık karşılaştığımız toplumsal bir sıkıntıdır kurguyla gerçeği ayırt edememek. Kurguları gerçekler nezdinde değerlendirip eleştirmek, öfkelenmek, hatta hakaret etmek.
Bu yüzden dizi oyuncuları sokağa çıktıklarında onlara canlandırdıkları karakterlerin isimleriyle seslenenlerin, beğenmedikleri karakterlerin arkasından bol bol küfredenlerin ülkesi olmuştur burası. Bu yüzden, gerçeklerden yola çıksa da, senaristinin, yöneteninin zihninden geçerek yeni baştan yaratılan yapıtlar böylesine ciddiye alınıyor, krizlere yol açabiliyor, dizi gereği hayatlarını kaybeden karakterlerin arkasından cenaze namazları kılınıyor, baş sağlığı ilanları veriliyor.
Heykellerin yıkılması, kürtajın yasaklanması, kaç çocuk yapılması gerektiği, camilerin mevkisi, mimarisi, gazeteler, köşe yazarları derken işte böyle sözde ileri demokrasinin tek sesliliğine doğru ilerlemeye devam ediyor toplum. Tek bir pencereden bakılsın isteniyor yaşama, tarihe, geçmişe ve geleceğe.
Halbuki, çağın getirdiği ve çoğumuzun gençliğinde yakalayamadığımız muhteşem teknolojik gelişmeler sayesinde yaratılan ya da ortaya çıkarılan birbirinden farklı görüşler, düşünceler, eserler aracılığıyla, tüm bunları okuyup, izleyip, duyup öğrenerek kendi hakikatlerine ulaşma şansına sahip zamanın gençleri. Bu fırsatı değerlendirmek yerine tek bir renge bürünüp, iç çeperini zıt renklere karşı kinle ören öfkeli, baskıcı ve kindar bir nesil olma ve yaratma çabası neden?
BDP’nin dokunulmazlığına dokunmak neye yarar?
Hiçbir işe yaramaz. Aksine milliyetçilik dalgasını, nefreti, şiddeti körükler, terörü azdırır, çözümü bir adım daha öteler. Geçmişte denenen ve hata olduğu ortaya çıkan bir siyasi hamleyi tekrar uygulamaya almaya çalışmak çözümsüzlük çemberini belimizde bir tur daha çevirmekten, bizi bir kez daha yakıp oyunun en başına geri döndürmekten, Kürt sorununu torunlarımızın nesline taşımaktan öteye gidebilir mi?
Üstelik sadece belirli milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılıp, Meclis’te bulunan ve yolsuzluk ve benzeri birçok suçla itham edilen onca vekili görmezden gelmek, iktidarın elindeki gücü taraflı, demokrasiden ve eşitlikçilikten uzak bir biçimde kullanması anlamına gelir.
Dokunulmazlıkları kaldırılan vekiller ise dünya kamuoyunda “mağdur” sıfatını hak ederler. Ve bu sıfat onların elindeki en büyük silahlardan biri haline gelir. O silah dönüp dolaşıp Türk siyasetini ve toplumunu vurur.
Conor Woodman'in şehr-i dolandırıcılar'ı
İstanbul için bu başlık altında belgesel çekmek kolay. İçerik sıkıntısı yok. National Geographic sunucusu Conor Woodman’in yaptığı da işte bu olmuş. O yüzden kızmaya, içerlenmeye gerek de yok hakkımız da. Çünkü bizi “kötü göstermek” değil yaptıkları, var olanı göstermek. Aslında zaten hep bilsek de, tanık olsak da alçak sesle dile getirdiğimiz gerçekleri gözler önüne sermek.
Kentin aslında herhangi bir yerinde, ancak yoğunluklu olarak belirli turistik bölgelerde kazıklanmamak için pazarlığın başında satıcıya turist olmadığınızı söyleme gereği duymadınız mı hiç hayatınızda örneğin? 50 lira verdiğinizden emin olduğunuz halde 5 lira verdiğinizi söyleyen taksi sürücüleriyle karşılaşmadınız mı? Peki ya polislerin fıkraları aratmayan, akıl almaz rüşvet hikâyeleri? Meslek olarak turist avcılığı yapan insanlar?
İstanbul çekici ve turistik bir kent, dünya nezdinde popülerliği de belirli bir hızda artıyor.
Ancak diğer yandan da kaotik, başıbozuk, denetimsiz ve güvenlik sorunu daimi.
Bu sorunların çözümüne giden yolda kendimize dönük bir özeleştiri ve yüzleşme şansını yakalamak, herkesten önce kendimize karşı dürüst olmayı öğrenmek için, ya da en kötü ihtimalle kentin dolandırıcılarının elinde çarpılmamak üzere taktik almak için bile belgeseli izlemekte yarar var.
sadik.celik.gorus@gmail.com
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Serdar Ortaç: 'Ölmek istiyorum'
- Köfteci Yusuf'tan gıda skandalı sonrası yeni hamle
- NATO Genel Sekreteri'nden tedirgin eden açıklama
- Petlas Yönetim Kurulu Üyesi Özcan, uçakta olay çıkardı
- İBB'den 'Pınar Aydınlar' açıklaması: Tasvip etmiyoruz
- İmamoğlu'ndan 'Suriyeliler' açıklaması
- '100 yılda bir görülebilecek akımın başlangıcındayız'
- Restoranlarda 'harcama limiti' uygulaması başladı