Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Türkiye’nin eğitimi geriye gitmelidir
Eğitimimiz Geriye Giderek Yeniden Doğabilir
Daha iyi Bir Eğitim İçin Ta Finlandiya’ya, Amerika’ya Kadar Gitmeye Gerek Yok
Evet, evet, yanlış duymadınız! Türkiye’nin eğitimi geriye gitmelidir. Gitmelidir ki, orada işine yarayan
ne varsa hepsini alıp, eğitim tarihinin ışığında daha güçlü olabilsin. Gelin, eğitimimizin niye geriye
gitmesi gerektiğini Rönesans ve Türkiye eğitim tarihi açısından ele almaya çalışalım.
RÖNESANS ASLINDA BİR GERİYE DÖNÜŞTÜR
Rönesans, Türk Dil Kurumu sözlüğünde “XV. yüzyıldan başlayarak İtalya’da ve daha sonra diğer
Avrupa ülkelerinde, hümanizmin etkisiyle ortaya çıkan, klasik İlkçağ kültür ve sanatına dayanarak
gelişen bilim ve sanat akımı” diye tanımlanır. Rönesans’a dair çok şey söylenebilir, ama bizim için
burada önemli olan Rönesans’ın bir yeniden doğuş ve geriye dönüş olduğudur. Aslında buradaki
sentez; geriye dönüş üzerinden bir yeniden doğuşun söz konusu olmasıdır. Evet, 15. ve 16. yüzyılda
Avrupa, Antik kültüre yani eski yunan kültürüne dönüş yapıyor, o dönemki eserlerin hepsini yeniden
ele alıyor ve inceliyor. Bu Rönesans’ın en önemli nedenlerinden biridir. Yani, deneyim ve entelektüel
olarak bir öze, geriye dönüş söz konusudur.
EĞİTİMİMİZ RÖNENSANS'INI GERİYE GİDEREK SAĞLAYABİLİR
Eski Yunan ve Latin felsefesinin, bilimlerinin, edebiyatının incelenip okullarda okutulmasıyla, müthiş
bir aydınlanma ve sıçrama yaşanmıştır. Ve sonuç Rönesans’tır, yani yeniden bir doğuştur. İşte, biz de
eğitimde geriye giderek, aynı incelemeleri yaparak yeniden bir doğuş yapabiliriz. Yani, Türkiye’nin
eğitiminin Rönesans’ını, yeniden doğuşunu sağlayabiliriz. Peki, eğitimimiz de geriye gidince, ne
bulacağız da Türkiye’nin eğitimi Rönesans’ını sağlayacak?
Bu konuyu, yani geride ne olduğunu birkaç örnek üzerinden incelemeye çalışalım. Asya Hunlarında
başlayan tarihsel eğitim sürecimiz Göktürk, Uygur, Selçuklu, Osmanlı ve nihayet Cumhuriyet’le
günümüze gelir. Ve bu zengin eğitim tarihinde Medreselerden Enderunlara, Darülfünunlara,
Rüştiyelere, Sultanilere, Öğretmen Okullarına, Köy Enstitülerine, Millet Mekteplerine ve Halkevlerine
kendimize has bir eğitim tarihimiz var. Bu tarihte, Avrupa’dan yüzyıllar önce “Bilgi güçtür” diyen
Yusuf Has Hacipler, Nizamiye Medreseleri, Sahn-ı Seman Medreseleri var. Hadi bırakın, geleneksel
diye almadınız; Tanzimat’tan 1950’lere 1980’lere uzanan müthiş bir eğitim deneyimimiz, öğretmen
yetiştirme deneyimimiz var.
DAHA İYİ BİR EĞİTİM İÇİN TA FİNLANDİYA'YA, AMERİKA'YA KADAR GİTMEYE GEREK YOK
Şu ana kadar söylediklerimizin tamamını iki somut örnek üzerinden; Köy Enstitüleri ve öğretmen
yetiştirme deneyimimiz üzerinden ele almaya çalışalım. Gece gündüz bir Finlandiya eğitim modelidir
tutturmuş gidiyoruz. Evet, başarılı bir eğitim sistemi. Başarılarının dayandığı ana ilke de; yaparak
yaşayarak öğrenme metodunu yoğun olarak kullanmalarıdır. Gelelim, diğer başarılı ülkeye, yani
Amerika’ya. İşte, ta Finlandiya’ya, Amerika’ya gidilerek, aranan eğitimdeki başarı aslında bizim
tarihimizde var. Bakarsınız, oralara, adına Köy Enstitüsü demezsiniz de çağa uydurarak kent
enstitüleri dersiniz.
KÖY ENSTİTÜLERİNDEN KÖY ENSTİTÜLERİNE ASLINDA BİZ EĞİTİMDE VARIZ
Amerikan eğitim sisteminin temelinin dayandığı laboratuvar okullarının, yani okulların birer
demokrasi yaşam alanı olduğu, okulu hayatın kendisi olarak kabul eden pragmatik John Dewey’in bile
hayalimdeki okullar dediği Köy Enstitüleri; yaparak, yaşayarak öğrenme modelinden öğrencilerin
egzistansiyalist anlamda çok yönlü yetişmelerine, üretici eğitimine kadar genelde eğitim tarihimizin,
özelde de Cumhuriyet tarihimizin gurur abidesi olduğu bir eğitim tarihimiz var. İşte, böyle bir eğitim
tarihimiz var, buralara geri gitmeliyiz.
134 YILLIK ÖĞRETMEN YETİŞTİRME BİRİKİMİ ÇÖPE ATILDI
Gelelim, öğretmen yetiştirme deneyimimiz hakkında niye geriye gitmeliyize. 12 Eylül 1980 askeri
darbesi sonrası, 1982 yılında, tüm sivil yükseköğretim kurumları gibi öğretmen yetiştiren
yükseköğretim kurumları da üniversitelere bağlandı. Bu devir işlemleri, öğretmen yetiştirme
tecrübesini yerle bir etmiştir. Bu devir işlemleri 134 yıllık öğretmen yetiştirme tecrübesini yerle bir
edip tüm deneyim ve kadroları çöpe atmıştır. YÖK öğretmen okullarından yetişmiş öğretmen kökenli
akademisyen ve öğretmenlerden yararlanmamıştır. YÖK birkaç gün içinde tecrübesiz elemanlara
doktora yaptırarak kendince kadrolar oluşturmuştur. Bu deprem en çok ülkemizin dünya çapındaki
sınıf ve branş öğretmeni yetiştirme birikimini yerle bir etmiştir.
Bu ülkenin eğitim tarihinde yapılmış çok güzel şeyler var ve eğitimdeki başarı için de adeta
eğitimimizin yeniden doğması, Rönesans’ını yakalayabilmesi için bu yapılmış olanlara, yani geriye
giderek, bir sıçrama, bir yeniden doğuş yapmalıyız. Bu iş için ta Finlandiyalara gitmeye gerek yok,
kendi köklerimizden alacağımız güçle daha demokratik, adil bir Türkiye’yi ve eğitim sistemini kendimiz
inşa edebiliriz. Türkiye Hepimizin, Eğitim Hepimizin…
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Serdar Ortaç: 'Ölmek istiyorum'
- Köfteci Yusuf'tan gıda skandalı sonrası yeni hamle
- NATO Genel Sekreteri'nden tedirgin eden açıklama
- İBB'den 'Pınar Aydınlar' açıklaması: Tasvip etmiyoruz
- İmamoğlu'ndan 'Suriyeliler' açıklaması
- Petlas Yönetim Kurulu Üyesi Özcan, uçakta olay çıkardı
- '100 yılda bir görülebilecek akımın başlangıcındayız'
- Edirne'de korkunç kaza