Kılıçlar çekik, düello görüntüsü ekranda, perde arkasını iktidara en yakın güç odaklarının, uzmanların değerlendirmeleri ile dinlerken kafamız daha da karışıyor... En ölçülü çıkışı yapan Cumhurbaşkanı Gül “üzücü, talihsizlik...” ifadelerini kullanıyor. İki arada bir derede kalanlar, Erdoğan iktidarına yönelik iç-dış odaklı bu saldırıdan sonuçta hem iktidarın hem de bugüne kadar iktidara destek vermiş cemaatin, çatışmanın tarafı oldukları görüntüsü ile birlikte yıpranacakları uyarısını yapıyorlar...

En yetkin, işin içinde, iktidar paylaşım savaşında taraf kimlikleri ortada marka olmuş isimler, adı konmamış savaşı, “Kürt meselesini güvenlikçi-müzakereci yöntemlerle çözme çatışması...” olarak özetliyorlar. Gelinen noktayı tanımlamada, tezleri doğrultusunda kullandıkları kavramlar, analizler, gelinen çatışmacı noktadaki durumun vahametini bize söz bırakmadan apaçık ortaya koyuyor... “MİT’i devre dışı bırakma operasyonu”, “Bunun adı devlet krizi”, “Emniyet MİT kavgası”, “Ulusal güvenlik krizi”, “Devletin ulusal güvenlik politikası tehdit altında”, “MİT terör örgütü kurumunu yönetmekle suçlanıyor. Polis-adli güvenlik öngörülememiş şekilde yetki kullanmayı sürdürürse, Başbakan eski Genelkurmay başkanı konumunda suçlu, zan altında kalabilir, tutuklanabilir...”

İktidar cephesinin ortak şaşkınlığı özel yetkili yargının son operasyonunda doğrudan suçlanan tarafın MİT olması. MİT içindeki kimi grupların tasviyesi içerikli, sınırlı değil de, Başbakan’ın çalışmalarının sorumluluğunu üstüne aldığı MİT başkanı ile birlikte, AKP iktidar iradesi kapsamındaki icraatlarının bütününün hedef alınması. Ortaya çıkan operasyon, hukuksal yargılama tablosunun, özel yetkili mahkemelerin, bugüne kadar tüm operasyonlar, kitlesel yargılamalarda kullandıkları katalog suçlar kapsamına uyması...

***

Hükümetin hızla operasyonda yetkili polis müdürlerini görevden alması, iktidarı adına özel yargıya yapılan en sert eleştiriler, MİT’in Başbakan’dan izin alınmadan sorgulama yapamayacağı hukuksal itirazından, sorguya gitmek yerine Köşk’e çıkma jestlerinden sonra dün özel yargıdan beklenen geri adım gelmedi... Yine yeni bir adım, gelişme olarak, benzerleri hep yaşanan, “bilinen operasyon programı” uygulaması için düğmeye basıldı. Emekli MİT’çilerin evlerinde arama eylemi, yakalama kararları çıkarken, MİT başkanı için talimatla sorgulama kararı alındı...

İktidar cephesinde panik, soğukkanlılık, sağduyu çağrıları ile en aza indirilmeye çalışılırken, kaostan çıkış yolu önerilerinde, İktidar cephesinden de ilk kez net anlamlı “özel yargı yetkilerinin yasa ile yeniden düzenlenmesi, kısıtlanması... Dünya, demokrasi örnekleri, evrensel hukuka uygunluk çerçevesine sokulması...” çağrıları geldi. Sözün özü özel yetkili yargı eliyle, hukuk devleti düzeni, insan haklarına uysa da uymasa da, yargısız infaz içeriği kazanmış, ağır insan hakları ihlalleri, yargısız infaz içerikli haksız, uzun tutukluluklar sonuçları yaşanan siyasal yargılamaları görmezlikten gelme, hafife alma, eski hastalıklardan kurtulmada zorunlu, gereklilik olarak sunmadan çark ediliyor gibi...

Terör örgütü, katalog suçlar kapsamında iktidar karşısındaki birey, sivil örgütlenme, en masum öğrenci protestosundan başlayarak muhalefeti susturma, iktidar için tehdit sayılan tüm düşünce ve örgütlenmeleri kırmada... çok kolay sindirme alışkanlığında çok etkin kullanılan özel yargı sistemi, sonunda iktidara da dönük kullanılabilen bir silaha dönüştü. İnsan hakları, hukuk devletinin evrensel değerlerini savunanların sürekli uyarılarına kapalı kalan kulaklar, sistemin işleyişinde doğrudan Erdoğan iktidarlarının MİT’ini, derin devletini de hedef alan yeni tırmanışlar, kendilerine dönük tehdit algılamaları karşısında bir şeyler duymak ister gibi...

İktidar yandaşı yorumlar, çözüm arayışlarında, artık gücünü anayasadan almayan, katalog suçlarla özel yetkilendirilmiş yargının, terör örgütü damgalı operasyonlarının, insan hakları, hukuk devleti düzenine aykırı sonuçlarından yakınmaların itirafları var. Erdoğan hükümetinin krizden çıkış reçetesi için de, evrensel demokrasilerde geçerli normlarda yasal değişiklikler, tabii gerçek demokratik işlevlerinin içleri boşaltılmaya çalışılarak, en sınırlı hukuksal çerçevelerde kaçınılmaz, tek çıkış yolu olarak öneriliyor... Kılıçlar çekik, devletin tüm kurumlarını ele geçirme iktidar iç savaşlarında gelinen noktada, iç ve dış odak çıkar savaşlarının tırmandığı boyutlarda, daha kolay bir uzlaşma yolu galiba ufukta görülmüyor... İktidar cephesine karşı tüm muhalefeti susturmada bugüne kadar çok çekici, çok etkin, acımasız kullanılan bir yol tıkanmış, cepheye zarar veren bir boyut kazanmışa benziyor... Umalım öyledir, ufukta zorunlu demokratikleşme vardır...