Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Üç Darbe
“Albaylar cuntası” olarak da tanımlanan 1960 askeri darbesi, ekonomik, sosyal, siyasal sonuçları ile, şimdilerde pazarlanan görüş ve algılamaların aksine Türkiye’nin demokrasi çıtasını en anlamlı ölçeklerde yükseltmiştir. Kendisinden sonraki iki darbe ise bu çıtayı aşağı indirmeye yönelik operasyonlardır. Ne yazık ki 1960’ın, askeri darbe ile olsa da, Türkiye’de gerçek insan hakları, demokrasi, sendikal haklar, sosyal devletin yolunu açan, 1961 Anayasası, ’63 sendikal yasaları kazanımları, elbette ağır insan hakları ihlaller zincirini oluşturan Yassıada yargılamaları, 3 DP liderinin idamlarının gölgesinde kalmıştır.
Türkiye’nin biçimsel çok partili düzene, demokrasiye açılımı olan 1946 sonrası gelişmeler, 1950 seçimleri, dönemin dünya dengelerinin de etkisi ile, çoğunluk iktidarını ele geçirmiş, feodalizmi, din istismarcılığını siyaset aracı olarak kullanan DP’nin, çoğunluk diktatörlüğü eğilimleriyse, Türkiye’yi çağdaş uygarlığı yakalamaktan çok uzakta noktalara sürüklemiştir. Türkiye’nin kimilerinin ağızlarından düşürmedikleri Batı demokrasisi, AB kriterlerini yakalama çabaları, gerçekte 1960 darbesi sonrası ortaya çıkmış toplumsal uzlaşma eksenindedir. Tabii o tarihlerde, iki kutuplu dünyada Marksizm tehdidi karşısında kendini ehlileştiren kapitalist dünyanın, Batı, AB içinde en çok Sosyalist Enternasyonal lokomotif, sendikal haklar, sosyal devlet, demokrasi kriterlerinde yol almakta olduğunu da konjonktürel olarak unutmamak koşulu ile...
***
Türkiye’de sol, sosyal demokrat açılımları, TİP’i, ortanın solu, toprak işleyenin, fabrika üretenindir.. arayışlarını yaratan sosyal, siyasal yaklaşımlar, elbette 1960’ı yaratan aydın-gençlik hareketleri patlamasının, anayasal, yasal güvence bulması, örgütlenebilmeleri sayesindedir. Dünyanın en gelişmiş ülkelerinde bile, Türkiye’deki kadar hızlı bir örgütlenme yaşanmamıştır. 1963’ten 80’e 17 yıl gibi kısa bir süreç içinde, kayıtlı çalışan işçilerin yüzde 50’sinin sendikal çatı altında, toplu pazarlık düzeninden yararlanabildiği bir başka ülke modeli yoktur. 12 Eylül, 3 milyon sigortalının 1.5 milyonunun sendikalı olduğu bir düzeni yıkmıştır.
İşte tam da bu nedenledir ki, Türkiye’de estirilmek istenen serbest piyasa, emperyalizme tam bağımlı politikaların geçerli kılınabilmesi 1961 Anayasası ile gelen kazanımların geri alınmasını zorunlu kılmıştır; iktidardaki çoğunluk sağ, liberal partiler, yakaladıkları iktidar gücünü modelin yüzde yüz uygulanabilmesinde yeterli görmemişler, ABD öncülüğünde, emperyalizm destekli “lüks özgürlükler, anayasa” tartışmalarını başlatmışlardır.
Çatışmalar, failli meçhul cinayetler, sivil iktidarların “anarşi ve terör” ile baş edememeleri gerekçeleri vitrin, 12 Mart ve 12 Eylül askeri darbeleri özünde, ABD emperyalizminin güdümünde biçilen roller çerçevesinde, Türkiye’nin gelişme rotasının değiştirilmesi operasyonlarıdır. Türkiye’nin gelişimi, çağdaş demokrasiyi, sosyal devlet ilkeleri içinde yakalayabilme şansı, emperyal çıkarlarla çatışmıştır. Kimi zaman çok açık söylendiği üzere, Türkiye AB tam üyeliği için coğrafi, nüfus, ekonomik, siyasal güç.. olarak fazla büyüktür.
Yeni emperyalizmin gelişme modelinde, jandarmalık, arka bahçe rolü de biçilen Türkiye, ırklar-dinler ekseninde parçalanma olamasa bile, Cumhuriyet birikimlerini, iç örgütlenme, gelişme güç ve dinamiklerini yitirmeliydi. Türkiye için lüks kabul edilen insan hakları, demokrasinin püskürtülmesine yönelik 12 Mart, 12 Eylül darbeleri ABD’nin onayında, AB’nin kapalı kapılar arkasında desteklemesiyle gündeme gelmiştir. 1977 Ecevit iktidarına günlük döviz için kredi verilmezken, bir tek Almanya’nın cunta ilan ettiği 12 Eylül yönetimine, Cumhuriyetin kuruluşundan 1980’e kadar yapılmış dış yardımlar toplamının 7.5 katı destek vermesinin başka açıklaması olabilir mi? 24 Ocak kararları, 12 Mart’ta yarım kalmış sosyal devlet, sendikal haklar tırpanlaması, solun silindir gibi ezilmesi olarak gerçekleşmeseydi, hiç uygulanabilir miydi? Türkiye, ırklar ve dinler üzerinden siyasetin önü açılarak Özalizm, şimdilerde Erdoğanizm ile geldiği kirli piyasalar düzeninin kucağına teslim edilebilir miydi?.. Bugünlere geliş 12 Mart, 12 Eylül, küresel saldırının ortak ürünleridir...
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Ayşenur Arslan’ın Colani ile ilişkisi
- Serdar Ortaç: 'Ölmek istiyorum'
- Hatay’da yaşayan Alevi yurttaşlar kaygılı
- Köfteci Yusuf'tan gıda skandalı sonrası yeni hamle
- NATO Genel Sekreteri'nden tedirgin eden açıklama
- İBB'den 'Pınar Aydınlar' açıklaması: Tasvip etmiyoruz
- İmamoğlu'ndan 'Suriyeliler' açıklaması
- '100 yılda bir görülebilecek akımın başlangıcındayız'