Geçen hafta genç arkadaşlarla konuşurken öğretmenlerden söz açıldı. Çoğu memnundu öğretmenlerinden. Başlıca nedeni de, verdikleri notlarda oldukça cömert olmalarıydı.\n
\n“Sizlerle teke tek ilişkileri nasıl?” diye sordum.\n
\nPek bir şey anlamadılar önce. Biraz daha konuştukça, kimi öğretmenlerin öğrencilerinin adlarını bile hatırlamadıkları ortaya çıktı.\n
\nAyrıcalıklar elbette vardı. \n
\nBiri, “Bizim tarih hocası çok güzel ders anlatıyor” dedi. “Sanki Muhteşem Yüzyıl’ı izliyoruz. Savaşların tarihlerini ezberlememiz için tüyolar da veriyor.”\n
\n***\n
\nKendi öğretmenlerimi düşündüm. Sözgelimi, tarih öğretmenlerimi. Prut Savaşı’nın tarihini, Zitvatorok Antlaşması’nın maddelerini biliyorsanız, iyi öğrenciydiniz. Bunları ezberlememişseniz, yandınız!\n
\nOrtaöğrenim yıllarında beni en çok etkileyen, bende en çok iz bırakan öğretmenlerim MacNeal’ler olmuştu. Charles MacNeal ile karısı Sarah MacNeal.\n
\nOrta 3’te İngilizce dersinde Edith Hamilton’un Mitologya’sı ile Homeros’un Odysseia’sını okuyorduk. Kı-saltılmamış, tam metinlerden. Öğretmenimiz Sarah MacNeal’di. Böyle “ıvır-zıvır”la ilgisi olmayan en azılı sınıf arkadaşlarımız, bir başka İngilizce öğretmenine sustalı bıçak çeken Oral Zaloğlu bile, mitologyaya ilgi duydular, Homeros’u sevdiler. (Oral dedim... Sevgili Oral yıllar sonra çocuk felci geçirip iskemleye bağlanacak, ölünceye kadar da Cağaloğlu’nda kâğıtçılık yapacaktı.)\n
\nHepimizle tek tek ilgilenirdi Mrs. MacNeal. Dünyanın en yumuşak, en sevecen insanıydı.\n
\nO sıralarda karikatür biriktiriyordum. Hoşuma giden karikatürleri dergilerden kesip koca bir deftere yapıştırıyordum.\n
\nBir gün sıralar arasında dolaşırken defterimi gördü Mrs. MacNeal. “Nedir bu” diye sordu.\n
\n“Karikatür biriktiriyorum” dedim.\n
\nEline aldı defteri, şöyle bir karıştırdı. “Ne güzel” dedi. “Devam et.”\n
\n***\n
\nOkulu bitirdikten sonra hiç görmedim onu. Zaten ülkelerine dönmüşlerdi. Otuz beş yıl sonra Amerika’daki adresini buldum. Bir mektup yazdım ona. Bir zamanlar bize okuttuğu Mitologya’yı Türkçeye çevirdiğimi, kitaplarımın yayımlandığını söyledim. İnanılmaz güzel bir yanıt aldım. Hatırlıyordu beni! Okuttuğu binlerce öğrenciden biriydim. \n
\nMektubunun sonunda da kısacık bir soru vardı. Okurken tüylerimin ürperdiğini hatırlıyorum.\n
\nSoru şuydu: “Hâlâ karikatür biriktiriyor musun?”\n
\n***\n
\nKocası Prof. MacNeal, lisede öğretmenim oldu. Dersimizin adı “Shakespeare”di. Bir yıl Shakespeare okuduk. Plaklardan Laurence Olivier, John Gielgud, Maurice Evans’ın Hamlet yorumları arasındaki farkları bulmaya çalıştık.\n
\nProf. MacNeal inanılmaz bir müzik bilgisine ve beğenisine sahipti. “Klasik Türk Musikisi” alanında bile uzman sayılırdı. Sık sık evine çağırırdı bizi. Mrs. MacNeal’in yaptığı çayı yudumlayarak müzik dinlerdik. Bugün klasik müzik seviyorsam, bunu müzik öğretmenlerime değil, Prof. MacNeal’e borçluyum.\n
\nÇok duygulu bir insandı. Hüzünlü bir dize okuduğu zaman sesi titrer, gözlerinden yaşlar süzülürdü. Günün birinde kendini evinin penceresinden attı. Ölmedi. Bir bacağı kısa kaldı.\n
\nKarı-koca, ülkelerinde öldüler. İkisinin de toprağı bol olsun.\n
\n***\n
\nGenç arkadaşlara sordum:\n
\n“Öğretmenlik sadece ders öğretmek midir sizce?”\n
\nYanıt vermediler.
\n\n