Üstün Dökmen

Romanlarda koşan kadınlar

06 Mart 2022 Pazar


Clarissa Estes’in yirmi yılda yazdığı bir kitap var, adı ‘Kurtlarla Koşan Kadınlar.’ Estes, bir tür deneme sayılabilecek bu kitabında farklı kültürlerden masalları, insanlığın Ortak Bilinçdışındaki arketipler açısından incelemiş.


Araştırmacı kitabında, kadınların içlerinde yatan sınırsız gücün ve yaratıcılığın kurtların yabandaki doğallıklarına benzediğini ileri sürüyor. Ona göre kurtların vahşilikleri, zarafetleri ve içinde yaşadıkları gruba bağlılıkları ile kadınların toplum tarafından bastırılmış olan benlikleri arasında psişik bir benzerlik var.


Bence de kurt, içgüdülerini dinleyen özgür bir varlıktır. Kadın da öyle olmalıdır. Kadınların kapatılmaları, ikinci sınıf insan sayılmaları onların doğalarına aykırıdır, erkeklerin de zararınadır. Kurtlar dişilerini mağaraya kapatmazlar. Nitekim kadim kültürlerimizde kadın şamanlar vardı, efsanelere göre dişi kurt Asena toplumun önünde yürümüş, bir başka dişi kurt ise Remus’la Romulus’u emzirerek adeta Roma’yı doğurmuştu.



Kadını Korumak


İçgüdülerini kaybetmemiş kadınlar, destanlarda, romanlarda, kitaplarda koşuyor olabilirler, ancak günlük yaşamda kolayına koşamazlar. Tarih boyunca özgüvenleri az olan erkekler, “Sizi tehlikelerden korumamız gerekiyor” diyerek kadınları mağaralara, evlere, hayatlara kapatmışlar, kadını korunması gereken zayıf bir varlık olarak algılamışlardır.


Geleneksel mimarîmizde kasabalarda ve kentlerde ‘hayat’ adı verilen, kadınların günlük işlerini açık havada yapmalarına olanak sağlayan, bir duvarla dış dünyadan ayrılmış yaşam alanları vardı. Duvar, kadının sokaktan geçenler tarafından görülmesini engellerdi, ancak kadının da sokağı görmesini engellerdi.


Kadının, sadece çocuklara bakan, ev işleri yapan, dış dünyada kendi ayakları üzerinde duramaz bir varlık olarak algılanması, giderek kadını günümüzde, göz ardı edilebilen, dış dünya becerisi olmayan, ikinci sınıf bir insan konumuna indirgemiştir. Oysa Dede Korkut Masalları’nda, Selcan Hatun ve Banuçiçek, kız arkadaşlarıyla birlikte ata binip özgürce dolaşan kadınlardı, erkeklerle dövüşebilirlerdi, onlar kurtlarla koşarlardı.


Selcan Hatun’la Kanturalı güreşe tutuşurlar masalda. Yenişemezler. Kanturalı onurunu kurtarmak için bir an Selcan Hatun’un emceğini (göğsünü) tutar, kızcağız irkilince de onu yener. Burada erkek kadını kadınlığıyla vurmuştur. Günümüzde toplumsal olaylar sırasında bazı yetkili erkeklerin kadınların göğüslerine el atmaları bu eski erkek açık gözlüğünün bir devamıdır.




Gönüllü Kölelik


Dünyada bedensel ve zihinsel engelliler vardır, bir de cinsiyet engelli kadınlar vardır. Kadına, “Seni seviyorum, seni koruyacağım” diye yola çıkan erkek, giderek kadının yetersiz olduğuna önce kendisi inanmış, sonra da onu ikna etmiştir. Kimi kadınlar, “Kocam değil mi, sever de döver de” demişlerdir. Yani, bu dünyada köleliğin en kötüsü gönüllü köleliktir.


Teslimiyetçi olan, rahat ettiğini zannedebilir ama aslında görünmez bir mağduriyet içindedir.


Kadının Mağduriyeti


Mağduriyetin sonu yoktur. Siyahi mağdurdur, siyahi kadın iki defa mağdurdur. Ekranlarda pek çok kişinin şunu söylediğini duymuşuzdur. “Karısına şiddet uygulayan magandayı kim yetiştiriyor? Anneler yetiştiriyor. Yetiştirmesinler efendim.” Eşim Prof. Dr. Zehra Yaşın Dökmen bu görüşü şöyle eleştirir: “Kadın, zaten mağdurdur, bu tür görüşler ileri sürüldüğünde ikinci kez mağdur oluyor, magandalardan sorumlu tutuluyor.”


Eşimin bu görüşüne katılıyorum. Maganda erkeği anneler yetiştirmiyor, feodal düzenin erkekleri yetiştiriyor.


Pandeminin ilk yılında ülkemizde ve dünyada erkek akademisyenler, öncesine oranla daha çok makale, kitap yazmışlar, kadın akademisyenler ise aileleriyle ilgilendikleri için daha az yazabilmişlerdir.


Kadının Kurtuluşu


Kadını erkekle denk düzeye, erkek hegemonyasından kurtulmuş sanat, bilim, spor ve siyaset getirecektir.


Romanlarda, tiyatrolarda, filmlerde, yazar veya yapımcı olarak koşan çok kadın var. Bunlardan birkaç tanesi, Halide Edip, Virginia Woolf, Emily Bronte, Pearl Buck, Fatma Aliye Hanım, Mebrure Alevok, Sevgi Soysal, Adalet Ağaoğlu, Duygu Asena, Nezihe Araz, Nezihe Meriç, Tomris Uyar, Tezer Özlü, Buket Uzuner, Pınar Kür, Latife Tekin, Nazlı Eray, Cahide Birgül, Sema Kaygusuz, Ayfer Tunç, Ayşe Kulin, Gülseren Budayıcıoğlu’dur. Film yönetmenlerinden Yeşim Ustaoğlu, Işıl Özgentürk, Agnes Varda, Sofia Coppola, Deniz Gamze Ergüven, Nadine Labaki, Claire Denis, Cahide Sonku, Filiz Alpgezmen, Pelin Esmer, Tomris Giritlioğlu, Biket İlham, Belma Baş, Birsen Kaya, opera yönetmenlerinden Cecilia Bartolodi, Saadet İkesus.


Küçük listemde adı geçmeyen sanatçı kadınlar eminim ki bu durumu önemsemeyeceklerdir. Çünkü kadınların koşmak için alkışa ihtiyaçları yoktur.


Edebiyatta, sinemada kurtlar gibi koşabilen kadınlara benzer şekilde bir gün bütün kadınların, içlerindeki güçlü ve özgür yanı keşfedip yeryüzünde koşabilmelerini diliyorum.


Ukrayna az önce işgal edilmeye başlandı. Ülkemizde ve dünyada ilk önce sade vatandaşlar, sanatçılar, sporcular işgale karşı çıktılar; özellikle futbolcular önde koştular. Bu durum, zifiri karanlığın ortasında aydınlık bir olimpiyat meşalesidir.










Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yalan toplumu ve annem 1 Aralık 2024
Çocuk ve yalan 24 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları