Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Karadeniz'e Bir Yolculuk
İki haftadır okurlarımızdan ayrı kalmamızın nedeni olan yolculuktan söz açmak istiyorum bugün. İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti’nin ‘çok yönlü projeleri’nden biri olan “Altın Yollar”ın ilk etabı, “Jules Verne’in İzinde” . Yazarın az bilinen romanlarından biri olan “İnatçı Keraban” (“İnatçı Kahraman Ağa” adıyla da çevrildi), 19. yüzyıl’da İstanbul’dan yola çıkılarak, Karadeniz’in çevresini dolaşıp, İstanbul’a ulaşılan bir yolculuğu anlatır. Atlı arabayla, bir buçuk ay süren bir serüven. Günümüzün olanaklarıyla 15 günde tamamladığımız yolculuk, 2010 Avrupa Kültür Başkenti İstanbul’u Karadeniz komşularımıza tanıtırken, bizlere de bölgede nelerin değişip, nelerin değişmediğini gözlemleme olanağı sundu.
Jules Verne’in anlattığı bu yolculuğu gerçekten yapıp yapmadığı hâlâ tartışılıyor. Pek çok kaynak, yolculuğun hayali olduğunu, yazarın çeşitli kaynaklara dayanarak eserini yazdığını söylüyor. Oysa, Romanya’da tanıştığımız bir yazar, Karpatlar’da Jules Verne’in geldiğini kanıtlayan izler olduğundan söz etti. Doğrusu, yolculuk boyunca, bizler de benzer bir kanıya varmadık değil. Coğrafyasıyla, insanlarıyla bölgeyi görmeden, bu denli iyi betimlemek nasıl mümkün olabilir? Ama, yazarın Jules Verne olduğunu düşünürseniz, olmayacak şey de değil. Deniz altında 20.000 fersah gitmediğine, aya yolculuk yapmadığına göre, pekâlâ Karadeniz yolculuğunu da, haritalara, kitaplara bakarak, o eşsiz hayal gücüyle anlatmış olabilirdi pekâlâ...
Karadeniz’de doğayı bile değiştiren, sahil yolları açıp, denizin önüne betondan duvarlar ören insanoğlu, kendini değiştirmekte o denli mahir değil. “İnatçı Keraban”da anlatılan insanların bugün de aynı topraklarda yaşadığını gördük. İnatçılıkları, coşkuları, yaşama sevinçleri ile… Elbette, farklı kültürlerin farklı özellikleri vardı. Balkanlar’ın ve Kafkaslar’ın insanı ne denli sıcak ve sevecense, Slavlar o denli soğuk ve acımasız.
İlk durağımız, Bulgaristan’ın Varna kenti idi. Belediye Başkanının kabulünün ve Varna Kent Galerisi’nde Bulgar sanat kurumları temsilcileri ile yapılan toplantının ardından, Yasemin Göksu, Özlem Taner ve İmran Türkoğlu’ndan oluşan “3 Kadın” topluluğu, Türkiye’nin kültürel çeşitliliğini yansıtan bir halk müziği konseri verdi. Ertesi sabah, Romanya’ya doğru yola çıktık; akşam Köstence Devlet Tiyatrosu sahnesindeki konsere yetişmek üzere. Programda, Tatarca bir türkünün de yer alması iyice coşturdu seyirciyi. Odessa’da da, Belediye Başkan Yardımcısı’nın katılımıyla düzenlenen basın toplantısına Ukrayna basınının ilgisi büyüktü. Odessa’nın önde gelen yazarlarının, çizerlerinin ve sahne sanatçılarının katıldığı toplantının ardından, Odessa Edebiyat Müzesi salonundaki konsere geçtik. Türkiye’de yaşamış ve yaşamakta olan 14 farklı kültürün türkülerinden oluşan repertuvarlarıyla “3 Kadın”, ‘çok kültürlü’ bir kent olmakla övünen Odessa’da büyük ilgi gördü.
Ertesi gün, gene yollardaydık; Keraban’ın izini takip ederek, Kırım’ın doğu ucuna ulaştık. Feodosia kentinde geceledikten sonra, feribotla Kerç Boğazı’ndan Rusya’nın ‘Kafkas Kapısı’ adlı sınırına ulaştık. Sınırda geçen uykusuz bir gecenin ardından, Krasnador, oradan da Soçi... Sonra ver elini Trabzon. Dingin bir Karadeniz’de gece yolculuğunun ardından, Trabzon’dan otobüsle Gürcistan’ın Batum kenti... Gürcistan’da üç gün boyunca, krallar gibi ağırlandık. Acaristan Başbakanı, Eğitim-Kültür ve Spor Bakanı ve Batum Belediye Başkanı’nın gösterdiği yakınlık anlatılır gibi değildi. Hele sevgili Nugzar’ın dostluğu... Tiflis Sineması’ndaki “Sonbahar” filmi gösteriminde, Batum Üniversitesi salonunda gerçekleşen sanatçı buluşmasında ve konserde de aynı duygusal atmosfer hâkimdi. Arif Aşçı, resmi program dışındaki saatlerinin tümünde çalışıyordu, kentin gizemini yakalayabilmek için. Odessa’da Kemal Gökhan Gürses’den bayrağı devralan çizer Ender Özkahraman, ilk kez geldiği Batum’un büyüsünü yorumlamaya girişmişti. Film ekibimiz tek bir anı kaçırmamaya çabalarken, Nazım Alpman, “Jules Verne’in izinde” kitabı için notlar alıyordu. Biz de, Özdem Petek’le birlikte, gelecek yolculukların planları üzerinde çalışıyorduk, fırsat buldukça. Önümüzde, Mayıs 2009’da “Evliya Çelebi’nin İzinde” Balkanlar’a yolculuk var. Eylül 2009’da ise Barcelona’dan İstanbul’a Akdeniz’de bir yolculuk; “Piri Reis’in İzinde”… Yolculuklardan geriye birer kitap ve birer belgesel film kalacak. Ama, en önemlisi kültürler arasında oluşturulacak köprüler, yeni iletişim ağları, ortak projeler ….
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Nevşin Mengü hakkında karar
- Colani'den İsrail hakkında ilk açıklama
- Eski futbolcu yeni cumhurbaşkanı oldu
- Emekliye iyi haber yok!
- Fidan'dan 'Suriye Kürtleri' ve 'İsrail' açıklaması
- MHP'den 'asgari ücret' önerisi
- AKP’nin tabutu CHP sıralarına kondu
- Adnan Kale'nin ölümüne ilişkin peş peşe açıklamalar!
- 'Kayyuma değil, halka bütçe'
- Arda Güler'in 2 asisti Madrid'e yetmedi