Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
AKP İktidarı ve Sermaye
Son günlerde TÜSİAD ile Başbakan arasında bir tartışma yaşanıyor. Temel eğitim bağlamında yaşanan tartışma, aslında bardağı taşıran son damla; ikili arasındaki uyuşmazlık çok daha derin nedenlere dayanıyor. \n
\n***\n
\nTürkiye siyasetinde iktidar-sermaye ilişkilerinin tarihsel gelişimi, bugünlere de ışık tutabilecek ilginç ipuçları içeriyor. \n
\nCumhuriyetin kuruluş düşüncesinde yerli üretim olanaklarının genişlemesi, bu amaçla da üretici özel sermayenin desteklenmesi önemli bir yer tutar. Devletçilik uygulaması da aslında bu amaca yöneliktir.\n
\nAncak, CHP hükümetleri, kimi tekil sayılabilecek olaylar ve savaş ortamı gibi olağanüstü koşullar dışında, kural olarak, değişik sermaye kesimlerine eşit uzaklıkta durmuşlardır. O dönemde, iktidarın yandaş sermayedar yaratması akla gelmez; adı yolsuzluğa karışan siyasetçi yargılanır.\n
\nİzleyen 1950’li yıllarda, iktidar, özel sermayeye çok daha yakın durmakla birlikte, Başbakan Adnan Menderes’in yakın aile çevresine çıkar sağladığı söylenemez. Dönemin sonlarına doğru CHP yanlısı olarak bilinen sermaye çevrelerinin üzerinde baskı uygulanmış; iktidarı destekleyen yayıncılara sermaye sağlanması, yani, besleme basın yaratılması yoluna gidilmiştir. Bunun çok bilinen örneği, bugünlerde Başbakan’ın dilinden düşürmediği dinci yayınlar yapan Necip Fazıl Kısakürek’e iktidarın sağladığı parasal destek ve olanaklardır.\n
\nİktidar gücü kullanılarak sağlanan sermaye destekleri, 1960 sonrasının sağcı hükümetlerince en aşırı noktalara taşınmıştır. Gerek Süleyman Demirel, gerekse Turgut Özal hükümetleri ve bunların koalisyon biçimindeki ardılları, yandaş girişimci yaratma ve destekleme özellikleriyle de öne çıkmışlardır. Daha da önemlisi, destekleme sürecinin, yer yer aile bireylerini de içermesidir. \n
\nDenilebilir ki, 1965-2002 yılları arasında, birkaç yıl dışında iktidar olan sağcı hükümetler, kamu sermaye kaynaklarını özel ve kişisel sermaye desteği amacıyla kullanmıştır. Bunun sonucu, ekonominin kaynaklarının yanlış ve verimsiz kullanılması ve toplumda adalet duygusunun ve ahlak değerlerinin hızla aşınmasıdır. \n
\n***\n
\nAKP iktidarı döneminde sermaye ilişkilerinde çok çarpıcı niteliksel bir değişim söz konusudur. Anımsayalım, Başbakan Erdoğan, TÜSİAD’ı eleştirirken her zaman, patronların hükümeti değiliz diyor. Kuşkusuz bu sözler sermaye karşıtı bir tutumdan ya da sınıfsal bir bakış açısından kaynaklanmıyor. Bulmacanın anahtarı, benim AKP’nin 12 Eylül’ü dediğim, 2010 halkoylamasından hemen önce yine böyle tartışmalı günlerde Başbakan’ın söylediği şu sözlerde gizlidir: “Sermaye el değiştiriyor ve bu bizi memnun ediyor.”\n
\nUnutulmamalıdır ki, AKP iktidarı 2002’de yürürlüğe giren Kamu İhale Yasası’nı bugüne dek 18 kez değiştirmiş; bağımsız düzenleme ve denetleme kurullarının aslında olmayan bağımsızlığını da 2011’de çıkarılan KHK-kanun hükmünde kararnameyle iyice budamış ve çevre koruması ile ilgili yasal ve kurumsal düzenlemeleri de, sermayeye, elbette iktidara yakın sermayeye destek amacıyla kuşa çevirmiştir. \n
\nAKP iktidarı bir taraftan kendisinden olmayan sermayeyi değişik yöntemlerle baskı altında tutmaya çalışırken, bir taraftan da her olanağı kullanarak hızla kendi sermayedarını yaratıyor.\n
\n***\n
\nTÜSİAD’ın, eğitim konusundaki tutumu kuşkusuz olumludur ve sivil toplum örgütleri tarafından da örnek alınmalıdır. Yine de TÜSİAD, iktidara, asıl sermaye sahipliği konusundaki ayrımcı tutumu nedeniyle karşı çıkıyor olmalı. Bu süreçte AKP iktidarı da değişik sermaye alt kesimlerine eşit uzaklıkta olmadığını bir kez daha kanıtlıyor. İktidarın, sermaye konusundaki ayrımcılığı, aslında, kapitalizmin kendi ahlak anlayışına da sığmaz. \n
\nAncak AKP iktidarını oluşturan ve sermaye sahipliğindeki dönüşümden yararlanarak palazlanan çevrelerin sürecin sürdürülmesine çok büyük bir özen gösterecekleri de bilinmelidir.\n
\nGeçmişte hükümetlerle olan ilişkilerinde, örneğin 1970’lerde Ecevit hükümetine karşı gazete ilanları vermek gibi çok büyük yanlışları bulunan TÜSİAD, temsil ettiği sermaye açısından bu hükümet karşısında doğru bir tutum sergiliyor. Ancak bu yeterli değildir.\n
\nİktidar-sermaye ilişkileri ülke siyasetinin dokunulmayan sorunudur. Oysa demokratikleşmenin önünün açılması için bu nokta açıklık kazanmalıdır. TÜSİAD, AKP iktidarının sermayenin bir bölümüne şaşı bakışını çok daha açık sorgulamalı; sermaye-iktidar ilişkilerinin ekonomi, hukuk ve siyasi ahlak boyutlarıyla nasıl olması gerektiği konusunu kamuoyunda tartışmaya açmalıdır. Yeni anayasa yapılacağının söylendiği günümüzde bu nokta, yalnız ekonomi değil, demokratikleşme ve ahlak yönleriyle de toplumun geleceği için gerçekten yaşamsaldır.
\n\nYazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Ayşenur Arslan’ın Colani ile ilişkisi
- Kalın Colani'nin yolcusu!
- Hatay’da yaşayan Alevi yurttaşlar kaygılı
- Erdoğan'a kendi sözleriyle yanıt verdi
- Türkiye'den Şam Büyükelçiliği'ne atama!
- NATO Genel Sekreteri'nden tedirgin eden açıklama
- 21 kişinin daha hastanelik olduğu ortaya çıktı