‘Evet’ için korkutmak!

20 Mart 2017 Pazartesi

AKP her seçim ve halkoylaması öncesinde yaptığını 16 Nisan öncesinde de yapıyor; önce şiddete dayalı bir korku ortamı yaratıyor, sonra da sandıkta bunun getirisini topluyor. Bunun için düşman gerekiyor; düşman yoksa içerde ya da dışarda yaratılıyor. Sonra da savaş başlatılıyor.
 
Bir anımsatma
Son zamanlarda fobi dolaşımı hızlandırılan sözcüklerden biridir, aşırı korku anlamına geliyor; yabancıların suçlanmasında da, faşizm, nazizm sözcükleri havalarda uçuyor.
I. Dünya Savaşı sonrasının korku ortamının kapitalizmi faşizmi üretti. Avrupa’da, Alman faşizminin, yani, nazizmin en azgın ve II. Dünya Savaşı’nın en karanlık günlerinde, 9 Ağustos 1941’de, Atlantik Okyanusu’nda bir gemide bir araya gelen ABD Başkanı ve İngiltere Başbakanı, tarihe Atlantik Bildirisi olarak geçen bir belge imzaladılar. O günlerde bile biliniyor ve görülüyordu ki korku faşizmin sütanasıdır; onu besler. Nitekim o belgede savaş sonrası için tüm insanlığa verilen sözlerden biri korkudan kurtulma özgürlüğünün gerçekleşeceğiydi; insanlık özgürleşerek korkudan ve onun ürettiği faşizmden kurtulabilirdi.
II. Dünya Savaşı’nda faşizm, kapitalizmin ve sosyalizmin (Sovyetler Birliği), çok ağır bedeller ödeme pahasına yaptıkları tarihsel işbirliğiyle 1945’te yenilgiye uğratıldı.
Ancak, bireysel ve toplumsal korkuların sonu bir türlü gelmedi, savaşlar, açlık, işsizlik, işini kaybetme korkuları süregeldi. Korkularla birlikte, değişik karanlık yüzüyle faşizm de bir türlü tümüyle silinemedi; ülkemizde de başka ülkelerde de yaratılan korkulardan beslenerek, ikide bir su yüzüne çıkıyor; çıkabiliyor.
 
Kurtulmak için
Halkoylamasına daha bir ay var.
Buna karşın AKP iktidarı şiddeti en aşırı noktasına tırmandırmış ve bir korku ortamı yaratmış bulunuyor.
Son günlerde bazı Avrupa ülkeleriyle sertleşen ilişkilerin hem o ülkelerde yaşayan yurttaşlarımızda, hem de o ülkelerle ekonomik bağları olan bu ülke insanında yaratacağı korku ve kaygılar çok büyük bir önem taşıyor.
Ancak Avrupa tırmanışı ülke içinde yaratılan ürkütücü korku ortamının üzerini kapatarak onun görmezlikten gelinmesine neden olmamalıdır.
Yerli korku konusunda, niteliksel olarak çok çok önemli olan iki örnek yeterli olacaktır.
Birincisi, milletvekilleri bile korkuyor; halkoylamasında hayır için çalışan kimi milletvekilleri bize suikast yapılabilir korkusu içinde olduklarını kamuoyuna açıklama gereği duyuyor. Polise ihbar yağıyor.
İkincisi, adalet sürecinde savunmanın çok büyük bir önemi vardır. Avukatların üst örgütü olan Türkiye Barolar Birliği’nin başkanı, uğradığı AKP kaynaklı saldırılar karşısında yaşam kaygısıyla, kimseden korkmuyorum diye sesleniyor; buna gerek duyuyor.
AKP’nin evet için yarattığı korku elbette bunlarla sınırlı kalmıyor; Cumhuriyet’in 11 emekçisinin de içinde bulunduğu 150 gazetecinin hapiste tutulması dışardaki gazetecileri korkutmuyor mu sanıyorsunuz?
Ya üniversitelerden son altı ay içinde dört bine yakın bilim insanı atıldıktan sonra; o kurumlarda atılma korkusu kalmadı denilebilir mi? Aynı korkuyu kamu çalışanlarının duymadığı söylenebilir mi?
Dahası var!
Avrupa’ya, oradaki yurttaşlarımıza üç değil beş çocuk yapın diye korku salan Cumhurbaşkanı, bizde de Hayırcılar ve teröristler aynı safta diyor, diyebiliyor. Devletin en tepesinin, elindeki büyük güçlerle bu sözleri söylemesinden daha korkutucu hiçbir şey olamaz!
Başka hiçbir kanıta gerek yok; korkudan kurtulmak ve özgürleşmek için halkoylamasında hayır denilmesi, kesinkes, gerekiyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yerelde yeşermeli 25 Mart 2019

Günün Köşe Yazıları