Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Geç Değilse!
Seçimlerin hemen öncesinde Economist dergisi; New York Times ve Financial Times gibi Batı’nın önde gelen basın organları Türkiye seçmenini AKP konusunda uyardılar.
\nBu etkili yayın organlarının ortak özelliği, temel insan haklarının ve liberal kapitalist düzenin yılmaz savunucusu ve sözcüsü olmalarıdır. Küresel ya da büyük sermaye çevreleri, örneğin Economist’i kendi deyimleriyle kutsal kitap gibi algılar.
\nYapılan yorumlar, doğru bir saptamayla AKP’nin, Recep Tayyip Erdoğan bağlamında, otokratik ya da bir kişinin mutlak egemenliğine dayalı bir anlayışı temsil ettiğinin altını çiziyor. AKP ile ilgili temel sorun, demokratikleşme, hak ve özgürlüklerin genişlemesi ve güçlenmesinde yaşanan tıkanmadır. Özellikle de eğer AKP Meclis’te anayasayı tek başına değiştirebileceği bir çoğunluk sağlarsa, bunun demokrasinin zararına olacağı vurgulanıyor. Erdoğan’ın özlemi olan Fransa ya da ABD benzeri bir başkanlık sisteminin, yapısal olarak merkezci olan Türkiye’de demokrasinin sonu olacağı kaygısı dile getiriliyor.
\n***
\nKüresel sermaye sözcülerinin AKP’yi anlama noktasına gelmiş olması, çok geç kalmış bir olgudur. AKP’nin düşünsel kökenlerinin niteliği gereği özgürlükçü ve demokrat olamayacağını görmek için on yıl beklenmiş olması, akıl almaz bir gecikmedir. Yıllar öncesinden başlayarak, AKP iktidarının Türkiye’nin AB üyeliği sürecini sonunda nasıl baltaladığı; parti içi düzenlemelerle nasıl “Ben kadın-erkek eşitliğine inanmıyorum” diyen Recep Tayyip Erdoğan’ın mutlak egemenliği altına girdiği; bürokrasideki kadrolaşmadan üniversitelere yönetici atamalarına dek hemen her konuda cemaat yapılanmalarının kamu alanına nasıl egemen olduğu; yargının nasıl daha aşırı bir biçimde aynı doğrultuda siyasallaştığı; sermayenin, özellikle de medya sermayesinin hangi yönde el değiştirdiği ve benzeri gelişmeleri görmek için AKP’nin daha ne yapması bekleniyordu? Bugün, bunca yıl AKP’ye yeşil ışık yakarak, bu iktidarın, demokrasi dışı uygulamalarını ve yolsuzluklarını ya yeterince ya da tümüyle görmezlikten gelmenin kaçınılmaz sonuçları yaşanıyor.
\n***
\nÜlke siyaseti, 13 Haziran sonrasında, Kürt sorununu da içerecek bir anayasa yapılması, bir başka anlatımla rejim sorununu çözmek zorundadır. Oysa AKP iktidarının da olağanüstü çabaları sonucu, bugün başta üniversite ve basın yayın olmak üzere bu konuda etkili olabilecek toplumsal güçler çok zayıflatılmış; barolar, sendikalar, işveren örgütleri ve dernekler kendi içlerinde bölünmüş durumdadır. Bu nedenle Cumhuriyet’in kuruluş değerlerine, yani demokrat, laik ve sosyal bir hukuk devleti özüne sahip çıkacak kadar güçlü değildirler. Baskılar sonucu zayıf kalan sivil toplum kuruluşlarının bıraktığı boşluk yıllardır, tarikat ve cemaat yapılanmalarıyla dolduruluyor.
\n***
\nSon bir yılda yaşadığı iki kurultay ve üst yönetim değişikliğiyle CHP, “devletin baskıcılığından sivil toplumun özgürlükçülüğüne geçiş” biçiminde özetlenebilecek bir değişim süreci yaşıyor. Önemli olan bu değişimin 13 Haziran sonrasının milletvekili sayılarına ve siyasetine nasıl yansıyacağıdır.
\nKimi çok önemli projeleri ve önerileriyle açılımlar yapan CHP’nin, aynı başarıyı aday saptanması sürecinde gösterdiği söylenemez.
\nÖnceden verilen sözlerin ve örgütünün istek ve beklentilerinin tersine çok sınırlı sayıda seçim çevresinde önseçim yapan CHP üst yönetimi, milletvekili adaylarının saptanmasında yanlışlar yaptı. Aday saptamalarında hangi ilke ve kurallara uyulduğu ilgili örgütlere açıklanmadı. Aday saptanması sırasında hiçe sayılan il ve ilçe örgütleri, yine de seçim sürecinde çok başarılı bir çalışma yaptılar.
\nHiçbir kişisel düzleme indirmeden, başka bir deyişle nesnel olarak bakıldığında kolayca görülür ki, CHP milletvekili adaylarının büyük çoğunluğu, geçmişte CHP’ye emek vermiş; özellikle de Cumhuriyet’in ve solun özgürlükçü, eşitlikçi ve katılımcı değerlerine sahip; dürüstlüğü tartışılmayan; siyasette deneyimli ve birikimli CHP’liler arasından saptanmadı. Sağcı köşe yazarlarının alkışları arasında, CHP’nin sol düşünceden çok cemaatlere şirin görünmesine çalışıldı; CHP kimliği ısrarla reddedilircesine, merkez sağdan ve giderek cemaat bağlantıları güçlü, CHP’yi düzeltmeyi iş edinecek olanlardan bir aday derlemesi yapıldı.
\nSeçimlerden sonrası CHP için iki sonuç kaçınılmazdır. Bunlardan ilki, CHP’nin yapısal iç uyumunun sağlanması ve demokratik işleyen bir parti yapısına bir an önce kavuşturulmasıdır. İkincisi de bununla birlikte, pek çoğu geçmişte birlikte siyaset yapmamış bir Meclis grubunun etkin ve verimli çalıştırılmasıdır.
\nKısaca, CHP’nin hem kendi içinde katılımcı ve özgürlükçü bir yapılanmaya gitmesi, hem de Meclis’te ve Meclis dışında, çok daha etkin bir çalışma sürecine girmesi gerekiyor.
\nBu satırların yazıldığı saatlerde seçim sonuçları henüz belli değil. Sonuç ne olursa olsun, ülkenin bundan sonraki gündeminde rejim sorunu var; hak ve özgürlüklerin güçlendirilmesi ve bunun Kürt sorununun ülke bütünlüğü içinde çözümü ile birlikte gerçekleştirilmesi için CHP’ye özel bir işlev düşmektedir.
\nAncak, yazının başlığında ne demiştik? Geç değilse!
\n\n\n
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Colani'den İsrail hakkında ilk açıklama
- Emekliye iyi haber yok!
- Devrim Muhafızları'ndan Suriye çıkışı
- Adnan Kale'nin ölümüne ilişkin peş peşe açıklamalar!
- İngiliz gazetesinden Esad iddiası
- 'Seküler müdür kalmadı'
- 'Kayyuma değil, halka bütçe'
- Üniversite öğrencisi, trafikte öldürüldü
- Ankaralı Turgut hayatını kaybetti!
- İkinci elde 'Suriyeli' hareketliliği