Gitme ‘vakti’!

18 Haziran 2018 Pazartesi

AKP’nin gitmesini gerektiren çok, ama çok önemli nedenler var; hukukun üst yönetimini tümüyle kendisine bağımlı kılması; düşünce ve ifade özgürlüğünü baskı altına alması; üniversiteleri YÖK eliyle öğütmesi; dış politikada yalnızlaştırdığı ülkeyi iç barış sürecinden de iyice uzaklaştırması.
Bunlara iki büyük olumsuzluk daha eklenebilir; siyasal ve ekonomik istikrarsızlık.

Siyasal belirsizlik
Anımsanacağı gibi, parlamenter düzenden tek kişi yönetimine geçilmesinin ana gerekçesi siyasal istikrar sağlanacağıydı. Tek başına ülkeyi Kasım 2002’den bu yana yöneten AKP, tam bir çelişkili tutumla, siyasette istikrar arıyordu!
Ancak AKP’nin, şimdilerde yaptığı açıklamalarından anlaşılıyor ki, yeni rejim özünde istikrarsızdır; önceki dönemlere kıyasla çok daha büyük bunalımlara gebedir. Erdoğan, eğer kendisi CHS Başkanı seçilir, içinde yer aldığı Cumhur İttifakı Meclis’te 301 kişilik çoğunluğu sağlayamazsa, B ve C planlarının hazır olduğunu açıklamıştı. Geçen günlerde Cumhurbaşkanlığı başdanışmanlarından Mehmet Uçum, “Seçim çoğunluğunu biz alamazsak seçimler tekrarlanabilir” sözleriyle konuya açıklık getirdi, böyle bir durumda “sistemin tıkanacağını”, bunu önlemek için yeni seçimlere -elbette milletvekili seçimlerine- gidileceğini açıkladı (Cumhuriyet, 7 Haziran). Meğer Erdoğan’ın B ve C planları, istediği sonuç alınıncaya kadar milletvekili seçimlerinin yenilenmesi anlamına geliyor!
Milletvekili seçiminde istediği çoğunluğu alamayacağı kamuoyu araştırmalarına göre neredeyse kesin olduğuna göre siyasal istikrarsızlıktan kaçınmanın yolu, Erdoğan’ın seçilmemesidir.

Ekonomik tıkanmışlık
AKP’nin yanlış politikalarının sonucu olarak döviz gelirleri yetersiz kalıyor; büyüme sağlıksızdır ve emekçi kesim eziliyor.
Ekonominin toplam döviz gelir-gider farkı ya da cari açık yıllık 57 milyar dolar. Dış borç anapara ve faiz ödemeleriyle birlikte 2018’de döviz gereksinimi 240 milyar dolardır. Hukuk sisteminin evrensel kurallara göre işlememesi; yandaş sermaye oluşturma yanlışı; rüşvet ve yolsuzluklar ekonomide güven ortamını yok ediyor; yabancı sermaye ve döviz girişi çok sınırlı kalıyor; yerli sermayenin ülkeden çıkışı hızlanıyor; TL dolar karşısında sürekli değer yitiriyor.
AKP, bu yılın ilk çeyreğinde ekonominin yüzde 7.4 oranında rekor düzeyde büyümesiyle övünüyor. Bu büyüme oranının asıl kaynakları hanehalklarının ağır biçimde borçlanarak tüketime yönelmeleri; faiz indirimi ve diğer desteklerle inşaat sektöründe sağlanan çok aşırı şişkinliktir ki sürdürülemez!
AKP sermayenin partisidir. DİSK’in 29 Mayıs tarihli “AKP Döneminde Emek” adlı kapsamlı raporunda açıklandığı gibi AKP iktidarında:
Sendikal hak ihlalleri devam etti; gerçek sendikacılık zayıflarken yandaş sendikacılık büyüdü; 200 bine yakın işçinin grevi yasaklandı; iş hukuku esnetildi; güvencesiz çalışma yaygınlaştırıldı; taşeron uygulaması yaygınlaştı; sosyal güvenlik hakları tırpanlandı; emeklilik güçleştirildi ve emekli aylıkları düşürüldü; milli gelir artışı asgari ücrete yansımadı; gelir dağılımı bozuldu; kiralık işçilik yasalaştırıldı; iş davalarında zorunlu arabuluculuk sistemi getirildi; gelir dağılımı bozulmaya devam etti; işsizlik arttı; bütün kamu işletmeleri satıldı; en adaletsiz vergi olan dolaylı vergilerin oranı 2000 yılında yüzde 59’dan 2017’de yüzde 65’e çıkarıldı; vergiler çalışana ve tüketiciye yüklendi; iş cinayetleri tırmanmaya devam etti; OHAL uygulamasıyla çalışma hakkı ortadan kaldırıldı; 140 bine yakın çalışan ve kamu görevlisi hukuksuz biçimde işten atıldı.
Daha ne olsun? AKP’nin iktidardan gitme vaktidir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yerelde yeşermeli 25 Mart 2019

Günün Köşe Yazıları