Bay 45 Numara...

24 Eylül 2017 Pazar

“Onun adını ağzıma alamıyorum. Yeni başkana 45 Numara diyorum. No 45 başa geçtiğinden beri, bizim ülkede işler çok tuhaflaştı... Henüz sanatçılar tehlikede değil, çünkü sanat onun ilgi alanına girmiyor. Henüz hiçbir şair yazdığı şiirden dolayı hapsedilmedi. Ancak belli de olmaz... No 45, bencil, kendine hayran, yalnız kendi için, kendi egosunu doyurmak için yaşıyor... ‘Basın, halkın düşmanıdır’ dedi, diyebildi. Sadece cahil değil, aynı zamanda aptal. Cahil insan öğrenir ama aptal, öğrenemez... 45 Numara’nın tek derdi kendi hakkında ne dendiğini izlemek. Televizyon seyrediyor ama kitap okumuyor, kitapların pis koktuğunu söylüyor... İşin kötüsü çevresini de kendi gibilerle dolduruyor. Okullara inanmayan eğitim bakanımız; emeğe inanmayan çalışma bakanımız var. Bugün gerçeğe gözlerini kapayan, örneğin küresel ısınma yoktur diyen bir hükümetimiz var... Tek temennim bu 4 yılın en az hasarla ve zararla geçip gitmesi...”
Bir an için polisler sahneye dalıp konuşmacıyı yakalayıp hapse atacak endişesine kapıldım... Tanrı korusun benim ülkemde bir yazar, devlet başkanı için böyle konuşacak olsa... Neyse ki Türkiye’de değildik.
Sahnede ünlü Amerikalı yazar Paul Auster konuşuyordu. hakkında konuştuğu kişi de ABD’nin 45. Başkanı Trump’tı...

Propaganda çağında gerçek?
Ukrayna’nın Lviv kentinde uluslararası PEN’in 83. genel kongresindeydik. Bu yılın teması “Propaganda Çağında Gerçeğin Peşinde” başlığını taşıyordu. Kongrenin odağında ABD ve Rusya vardı. Ancak her iki konuşmacıdan biri mutlaka Türkiye’den söz ediyordu.
Ülkemdeki yetkililer istedikleri kadar, bizde hapiste hiç gazeteci yok desinler, buna kimse inanmıyor. “Türkiye, gazeteciler için dünyanın en büyük hapishanesi” diye adımız hâlâ liste başında. Üstelik son zamanlarda yabancı uyruklu gazeteciler de risk altında olduklarından, hele hele interpol aracılığıyla gazeteci avı başlatıldığından, dikkatler daha da Türkiye’ye çevrilmiş durumda...
Kongrenin onur konuklarından merkezi Viyana’daki Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Derneği Basın Özgürlüğü Direktörü Harlem Jean- Philippe Désir, “Basın Özgürlüğü” konuşmasına, Cumhuriyet gazetesini örnek vererek başlayacaktı. Kadri Gürsel’den Ahmet Şık’a, bunlar gazeteci değil mi diye soracaktı...
Siz, bu yazıyı okuduğunuzda PEN kongresi sona ermiş olacak ama hiç kuşkunuz olmasın, kongreye katılan 80 ülkeden 200’ü aşkın yazarın ve temsilcinin gözü yarınki Cumhuriyet yazarlarının ve çalışanlarının duruşmasında olacak.
Propaganda çağında gerçeği saklamanın, gerçeğin yarısını ya da bir bölümünü söylemenin, yalanın, en büyük savaş nedeni olduğu ortaya kondu. Gazetecilerin bundan nasıl korunabileceği tartışıldı.

Lviv’den izlenimler
“Kiev, Ukrayna’nın kalbiyse, Lviv ruhudur” diyor konuştuğum bir şair... Galiçyalılar, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, Polonya ve Rus İşgali... Hepsi izini bırakmış bu küçük ama görkemli kente. İşte kuşbakışı izlenimler:
Bir zamanlar başkent... Bugün “ahı gitmiş vahı kalmış” ama DNA’sına işleyen Barok ve “Art Nouveau” zenginliği hâlâ göz alıcı! Parklar, yeşilin her türü, kestane ve çınarlar dar sokakları, geniş meydanları sarmalamış...
Gençlerin kenti. Üniversiteleri ünlü. Her 7 kişiden biri öğrenci.
Nüfusu 900 bin ama Avrupa’nın en görkemli opera binasına sahip (Ağla İstanbul ağla ve utan!).
Avrupa’da ilk kez sokaklarında gaz lambaları ve elektrikli tramvay kullanılan kent olmakla övülüyor... Her ikisi de yerli yerinde. Gazın yerini elektrik almış ama cam fanuslar muhteşem.
En ünlü üç ürünü: Kahve, çikolata ve bira... (Bence votka da eklenebilir!) Kahve, lokanta, bardan geçilmiyor.
Daha sonra “Mosaşizm” adını alacak akıma isim babalığı yapan Leopold Ritter Von Sacher -Masoch; daha sonra Hürrem Sultan adına alacak Roxana, Lviv doğumlu...
Sokaklarda Türkiye’den bol turist var, vize gerekmiyor...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları