Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Sakin bir 'Traviata'
Ferzan Özpetek’ten sinema çağrışımlı, oryantal bezeli, zengin bir yorum:
\n\n
Napoli’de tarihi San Carlo Operası’nın önü hınca- hınç dolu. Gençler, işçiler, uzun tuvaletli hanımlar, smokinli beyler ve polisler... (Polisler gündüzden çevreyi sarmıştı.) Temsil saati yaklaştıkça tiyatronun önündeki kalabalık dalgalanıyor, gerilim artıyor… Biletler çoktan tükenmiş, bu kalabalık ne, neden bunca polis?
\nFerzan Özpetek, İtalya’da milletin sevgilisi; San Carlo Operası da ulusun gururu, gözbebeği... Onun San Carlo’da sahnelediği “La Traviata” Operası’nın gala temsiline Roma’dan beş bakan, bir sürü parlamenter, belediye başkanları gelmiş… Şikâyeti olan, sesini duyurmak, protesto etmek isteyen herkes de San Carlo Meydanı’na akmış! Hayır telaşlanmayın. Ne biber gazı sıkıldı ne de yaka paça götürülen oldu. Kimi protestosunu yaptı, kimi operaya daldı.
\nYeryüzünün belki de en güzel, en görkemli opera yapısındayım. Verdi gibi bir dehanın eseri “La Traviata”yı, bu kez de bir sinema ustasının yorumuyla izleyeceğiz.
\nPerdedeki yüz
\nSan Carlo Opera ve Balesi Orkestrası’nı genç Maestro Michele Mariotti yönetiyor. Bu şefin olağanüstü bir içtenliği, olumlu enerjisi ve karizması var. Daha ilk andan tüm dinleyiciyi avucunun içine alıyor ve finalin son notasına dek, bir daha da bırakmıyor. Şefin dinleyicisiyle böylesine kenetlenmesinde ve müziği “uçurmasında” Napolili olmasının etkisi var mı bilemeyeceğim…
\nUvertürün ilk notalarıyla birlikte sahnenin önündeki beyazperdede bir yüz, bir kadın yüzü beliriyor. Kahramanımız Violetta’nın yüzü… Tüm uvertür boyunca perdedeki o yakın plan yüz, sadece bakışlarını ve boynunu belli belirsiz çeviriyor. Ama o bakış ile baş hareketi bir kadının dört mevsimini özetliyor. Yani izleyeceğimiz trajedinin tüm atmosferini ve ipuçlarını veriyor! (Napolilerin deyişiyle, dakika bir; gol bir! ) Sonra perde!
\n‘Turquerie’
\nEn baştan söyleyeyim: Ferzan Özpetek, sakin, klasik, incelikleri olan, ilişkileri ön plana çıkaran, muhafazakâr bir “Traviata” yorumu gerçekleştirmiş.
\nPerde açıldığında Paris burjuvazisinin, yüksek sosyetesinin salonlarında Violetta Valery’nin davetindeyiz. Salonlara egemen olan 18. yüzyıldan başlayarak giyime kuşama, tüm sanatlara yansıyan “Turquerie” modasıdır. (“Türklere ait” yerine kullanılan sözcük aslında Osmanlı sarayının Doğu’ya özgü, oryantal şaşaasının taklit edildiği bir moda akımıdır.)
\nSahne tasarımını gerçekleştiren bol ödüllü Dante Ferretti’yle birlikte Ferzan, istediği atmosferi gerçekleştirmiş: Alessandra Lai’nin giysileri bu “havayı” pekiştiriyor. Kilimler, yastıklar, kadifeler, kaftanlar, kemerler, kuşaklar, divanlar, nargileler; hilal başlıklı siniler, bakır aksesuvarlar… Başarıyla kullanılan aynalar… Bakır renginin, koyu kırmızıların arasına, adeta fırça darbeleriyle serpiştirilmiş altın sarısı, turkuvazlar… Uzun çubuklarla içilen tütün; havaya savrulan duman…
\nBunlar çarpıcı görsel zenginlik oluşturuyor. Ancak “Doğu”nun rehaveti fazla mı sinmiş ne; birinci perdede bir türlü aradığım ve eserin gereksinimi olduğu coşkuyu bulamadım…
\nHüznün gölgesinde
\nİkinci bölümde, Paris yakınındaki kır evinde geçen bölümde o heyecanı buldum. Çünkü artık görsellik değil, ilişkiler daha ön plandaydı. Demir kapılı bir bahçede gün- batımına ilerleyen saatlerde gölgeler uzarken, hüznün derinleşmesine, aşkla yanıp tutuşan kadının fedakârlığı seçmesine tanıklık ettim. Violetta’nın, Alfredo’ya aşkıyla baba Germont’un ondan istediği fedakârlık arasında çırpınışı… Alfredo’nun adeta şiddete varan aşağılaması… Baba ile Violetta ilişkisi… Baba oğul ilişkisi… Bunlar her zamankinden daha çok vurgulanmıştı.
\nSon perde, final ise tek sözcükle çarpıcıydı. Kapkaranlık sahnede, sadece beyazlar içinde bir yatak. Ölümün ve sonsuzluğun beyazlığı… Violetta’nın geceliği kanlandıktan sonra da sürecek beyazlık… Karanlıkta spot ışığında bir beliren bir yok olan kâbuslar, düşler. (Film sahnesi gibi!)
\nVioletta rolünde Carmen Giannattasio, sesi güzel, kendi güzel, söyleyişi güzel, başarılı bir soprano. Bence tek eksiği rolün gerektirdiği tutku…
\nTenor Saimir Pirgu için de aynı şeyi söyleyebilirim. Daha heyecanlı, tutkulu bir Alfredo beklerdim. Baba’da bariton Vladimir Stoyanov, hem sesi hem oyunculuğuyla bence bütün kadronun en iyisi…
\nFerzan Özpetek ve esere emeği geçenleri kutluyorum. Artık o operaya, opera ona iyice ısınıyor. Komegene Krallığı ve Hitit çağrışımlı ‘Aida’dan sonra; sinema esintili; oryantal süslemeli, zengin çağrışımlar getiren “La Traviata” yorumundan sonra, daha nicelerine diyorum…
\nYazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Korgeneral Pekin'den çarpıcı yorum
- Köfteci Yusuf'tan gıda skandalı sonrası yeni hamle
- Petlas Yönetim Kurulu Üyesi Özcan, uçakta olay çıkardı
- İBB'den 'Pınar Aydınlar' açıklaması: Tasvip etmiyoruz
- '100 yılda bir görülebilecek akımın başlangıcındayız'
- Komutanları olumsuz görüş vermedi, görevlerinden oldu
- Restoranlarda 'harcama limiti' uygulaması başladı
- Milletvekilleri Genel Kurulu terk etti!
- Urla'da hasat 1 ay gecikme ile başladı:
- Erdoğan'dan Suriyeliler açıklaması