2020 bitse de aymazlık bitmiyor

05 Ocak 2021 Salı

Yeni yılda herkes değişim bekliyor. Tüm dünyada faşizme karşı birlik çağrıları yapılıyor. İnsanlar çok zorlu geçen bir yılın ardından 2021’den beklentilerini sosyal medyada paylaşıyor.

Herkesin ortak dileği, salgının ortadan kalktığı, karantinanın sona erdiği, hareketlerin kısıtlanmadığı, daha özgür hissedebilecekleri Covid-19 öncesine dönmek...

Çoğu kişi, bunun için insan yaşamının değişmesi gerektiğinin farkında. “Bu böyle devam edemez, tüketim azaltılmalı, doğadaki yağma sona ermeli!” diyorlar.

Hayvan katliamlarına da karşı çıkıyorlar. Kimisi sadece kaçak avcılığa karşı, kimisi silahla hayvan öldürülmesine karşı, kimileri sokak hayvanlarına yönelik şiddete karşı. Büyük bir kesim de Hayvan Hakları Yasası’nın bir an önce çıkarılmasını bekliyor.

Milyonlarca insan, Danimarka ve Hollanda’da vizonların zehirli gazla boğularak öldürülmesini lanetliyor.

Yılbaşında yüzlerce kuşun Roma’daki havai fişek gösterisi yüzünden can vermesini herkes kınıyor. Medya, haberi “İtalya’da katliam!”, “Roma sokakları ölü kuşlarla doldu!”, “İnsanlık yeni yıla katliam yaparak girdi!” manşetleriyle duyuruyor.

***

Ne var ki çok az insan mezbahalarda her gün öldürülen hayvanların da hakları olduğunu dile getiriyor. Kendisine “yaşam hakkı savunucusu” diyenler bile, o hayvanların da yaşam hakkı olduğunu söylemiyor.

Çünkü değişim isteyenler, kendileri değişmek istemiyor; değişimi sadece devlet kurumlarından ve başkalarından bekliyor.

Oysa dünyanın koronavirüs salgını ile boğuşmasının nedeni, doğa ve hayvan katliamları. Bunu bilim insanları söylüyor.

Dünya Sağlık Örgütü gibi tutucu bir kurumun başkanı olan Tedros Adhanom Ghebreyesus bile sonunda açıkladı: “Covid-19 karşılaşılan son pandemi olmayacak. İklim değişikliği ve hayvan hakları için mücadele edilmediği sürece insan sağlığı salgınlara mahkûm olacak.”

Burada kastettiği hayvan hakları, sadece bazı hayvanların hakları değil. Çünkü Dünya Sağlık Örgütü’nün Çin Temsilcisi Dr. Gauden Galea’nın Mart 2020’de söylediği gibi “İnsanlar et yediği sürece, daima enfeksiyon riski olacak.”

***

Bilim insanlarının yıllardır yaptığı uyarılara kulak asmayan insanlık, gerçekleri hâlâ duymazdan geliyor.

Bu arada yağmur yağsın diye yüzlerce koyun “kurban” ediliyor. Kimseden ses çıkmıyor.

Yılbaşı kutlamalarında “âdet” olduğu gerekçesiyle yüz binlerce hindi, tavuk katlediliyor. Ses çıkmıyor.

İnsanın yaşaması için zorunlu olmasa da üstelik sağlığa olumsuz etkileri ortaya konsa da et bağımlılığı yüzünden mezbahalarda her gün milyonlarca hayvanın canı alınıyor. Ses çıkmıyor.

Ses çıkmadığı gibi hayvan soykırımı dünyanın en büyük endüstrisi olarak destekleniyor. Medya, toplumdaki geçim zorluğunu anlatmak için sürekli “et alabilme” kriterini kullanıyor.

Farklı ülkelerden kuş gribi, şarbon, domuz gibi salgınlarına dair haberler geliyor. Kimse umursamıyor. Bu hastalıklar yayılmasın diye hayvan yemlerine antibiyotik katılıyor, hayvanlar topluca zehirlenip yok ediliyor...

Yeryüzü, iklim krizi aracılığıyla insanlığı sürekli uyarıyor. Felaketler ardı ardına doğayı yıpratırken kuraklık kapıda bekliyor. Bu arada insanlar tek bir hamburgeri üretmek için 2 bin 500 litre su harcıyor.

Bütün bunlar olurken, 2020’nin son aylarında laboratuvar ortamında üretilen etin satışına ilk kez Singapur’da onay veriliyor. Yapay et konusunu ayrı bir yazıda ele alacağım ama şimdilik diyeceğim o ki çoğunluk “böyle gelmiş böyle gider” diyerek değişime direniyor.

Onlar direndikçe doğa, insanlar ve hayvanlar hep birlikte ölüyor.

2020 bitse de aymazlık bitmiyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları