Hiçbir sistem bu eksiklerle demokrasi ile taçlanamaz

02 Mart 2022 Çarşamba

“Tarihi bir gün!”

“Ankara’da tarih yazılıyor!”

28 Şubat günü sosyal medyaya baktıysanız bu cümlelere sık rastlamışsınızdır. Altı muhalefet partisi liderinin “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” mutabakatını imzalaması, birçok kişiyi heyecanlandırmış. Biz sakince metne bakalım.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ve Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’nun imzaladığı 48 sayfalık metinde, iktidara geldiklerinde yapacakları ayrıntılı bir şekilde yazıyor.

Hukuk devletinin ve parlamenter sistemin güçlendirilmesi açısından önemli düzenlemeler var.

YÖK’ün kaldırılması, tarafsız cumhurbaşkanının yedi yıl için seçilmesi ve görevinin sonunda aktif siyasete dönememesi, Anayasa Mahkemesi’nin görevlerinin genişletilmesi, çoklu baro sistemine son verilmesi, torba kanunların kaldırılması, TRT ve Anadolu Ajansı’nın yeniden yapılandırılması, kamuda liyakatin öne çıkarılması, sözlü sınava gerek olduğunda bunun kayıt altına alınması, öğrencilerin rektörlerini seçmesi, kayyum atamasına son verilmesi, kamu ihalelerindeki yolsuzlukların sona erdirilmesi, Sayıştay’ın bir yüksek mahkeme olarak düzenlenmesi, Kesin Hesap Komisyonu Başkanı’nın ana muhalefet partisinden olması gibi öneriler ilk dikkat çekenler arasında…

LAİKLİK VURGUSU YOK, EĞİTİMDEKİ DİNCİLEŞME YOK 

Ancak benim ne yazılmış diye özellikte baktığım iki konu oldu ve ikisinde de endişelerim devam ediyor. 

Birincisi laiklik...

Altı parti, parlamenter sistemi demokrasi ile taçlandıracaklarını vaat ediyor ama demokrasinin ilk şartı olan laiklik, metinde sadece “Din ve Vicdan Özgürlüğü” başlığı altında sadece bir kere şu şekilde geçiyor: 

“Din ve vicdan özgürlüğünü güvence altına alan demokratik, laik, hukuk devleti çoğulcu toplum düzeninin temelidir. Herkesin inancına, kanaatine ve yaşam tarzına saygı duyulduğu, kişilerin din, inanç ve yaşam tarzı fark etmeksizin özgürce yaşadığı, herkesin kendi kimliğiyle ve kendisi olarak eşit şekilde toplumsal, kamusal ve siyasal yaşama katıldığı bir sistem inşa edilecektir.”

Kişilerin inanç ve yaşam tarzı fark etmeksizin özgürce yaşadığı bir ülkeden söz edilecekse, kamusal alanın anayasadaki laiklik ilkesine uygun olarak düzenlenmesi şarttır. Oysa tam da bu metnin açıklandığı gün, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Murat Yazıcı sosyal medyada aşağıdaki paylaşımı yaptı. 

“Yeni Şafak GYY Hüseyin Likoğlu, İBB sosyal tesislerinde içki servisine başlandığını yazmış. Mübarek Miraç gecesi, Allah’tan korkmamış, kuldan utanmamış, Hüseyin Bey gelin bugün birlikte 21 tesisimizi dolaşalım, yalan söyleyen istifa etsin. Var mısın?”

Türkiye laik bir devletse, kamu tesislerinde isteyen alkollü içki içer, istemeyen de içmez. Belediye tesislerinden yararlananlar arasında inançlılar olduğu gibi farklı inançtan ya da inançsız vatandaşlar da vardır. Öncelikle demokrasi vaat edenlerin, toplumun yobazlaştırılmasına engel olmaları ve laik bir ülkede yaşadıklarını unutmadan dini siyasette araç olarak kullanmaya son vermeleri gerekir.

Bugün Türkiye’nin karşı karşıya olduğu en büyük sorun, eğitimdeki dincileşmedir. Fakat tarikat ve cemaat yurtlarının kapatılacağına dair bir ifade de mutabakat metnine dahil edilmemiş. 

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’NDEN SÖZ EDİLMEMİŞ

Endişemin devam ettiği ikinci konu kadın hakları...

Bu başlıkta yazılması gereken en önemli cümle yani “İstanbul Sözleşmesi yeniden uygulamaya konulacak” cümlesi yok. Kadın haklarına ayrılan iki paragrafta “Kadına yönelik şiddetle etkin şekilde mücadele edilecek, şiddetin önlenmesi adına uluslararası sözleşmeler ve ulusal mevzuat hükümleri etkili şekilde uygulanacaktır” şeklinde bir ifade yer alıyor ama İstanbul Sözleşmesi’nden bahsedilmemiş. 

Bu unutulmuş olamayacağına göre, altı partinin bu konuda anlaşma sağlayamadığını görmüş oluyoruz. Oysa 8 Mart’ta Dünya Emekçi Kadınlar Günü için sokağa çıkacak kadınların en önemli taleplerinden biri, İstanbul Sözleşmesi’nin tekrar yürürlüğe sokulmasıdır!

İmzalanan mutabakat metninde, laiklik ilkesi konusunda gerekli vurgu yapılmamış, İstanbul Sözleşmesi’nin adı geçmemiştir. Hiçbir sistem bu ikisi olmadan demokrasi ile taçlanamaz. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Istakoz 19 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları