İnsan bencil mi?

07 Ağustos 2022 Pazar

Hayvan özgürlüğü mücadelesi içinde yaklaşık otuz yıl geçirince, başlıktaki soruya verdiğim yanıt, hep gür bir sesle “Evet” oldu. 

Doç. Dr. Nevzat Evrim Önal’ın Yazılama Yayınevi’nden çıkan ve yazımla aynı başlığı taşıyan kitabını okuyunca “İnsan nedir” sorusu üzerine verimli bir felsefi yolculuk yaptım.

Önal diyor ki: “‘İnsan özünde bencildir’ tezi, içinde yaşadığımız eşitsiz, adaletsiz toplumsal düzenin kendi varoluşunu meşrulaştırmak için kullandığı temel argüman. Açıkça iddia ediyorum ki ne büründüğü tüm kılıklarla mukaddesatçı ve milliyetçi muhafazakârlık, ne postmodern bilinmezcilik ve onun türevi olan bin bir çeşit akıl bulandırıcı hokkabazlık, ne de egemen ideolojinin başka herhangi bir unsuru, sömürü düzeni açısından bu tezin sahip olduğu temel işleve sahip. Sermaye ve onun birikim yasaları nasıl kapitalist toplumun ekonomi-politik temelini oluşturuyorsa, bireyin özünde bencil olduğu tezi de onun ideolojik temelini oluşturuyor.”

Bunu okuyunca kendi düşüncelerimi tekrar değerlendirdim.

Ben ki eşitsiz, adaletsiz toplumsal düzenin sona ermesi için kendimi bildim bileli mücadele ediyorum...

Mukaddesatçı ve milliyetçi muhafazakârlığa, postmodern bilinmezcilik ve onun türevlerine, kapitalist topluma karşıyım...

Sömürünün her türlüsünü reddediyorum...

O zaman neden kapitalist toplumun ideolojik temelini oluşturan “bireyin bencil olduğu” tezini kabul ediyorum?

DEVRİMCİ, UMUTSUZ VE KARAMSAR OLMAZ

Önal’ın yaklaşımı, insanın bencil olduğu tezine dair ön kabulun devrimcilik ile bağdaşmadığını net bir şekilde görmemi sağladı. 

Çünkü söz konusu ön kabul, bir şeylerin bir gün değişebileceğine inanmanızı ve bunun için mücadele etmenizi engelliyor. İnsanların yaratılış olarak bencil olduğu görüşünü benimseyince, hakça bir düzen kurmak için çabalamak da mantıksız bir çabaya dönüşüyor.

Bu noktada kendimle ilgili olarak bir tezatı net olarak gördüm:

Kapitalist toplumun sonunun bir gün gerçekleşeceğine inanmasam, bu amaç uğrunda verilen mücadeleye destek olmazdım...

Bir gün herkesin değilse bile önemli sayıda insanın, hayvanların da yaşam hakkı olduğunu kabul edeceğine inanmasam, insanlığın önündeki en büyük devrim için bu kadar yoğun bir çaba göstermezdim.

Demek ki eylemlerim ile “insan bencildir” söylemi arasında uyuşmazlık var!

O nedenle ön kabulümü, “Sömürü düzeninde bencilleşen insan çoktur ama değişim mümkündür” olarak güncelliyorum. 

MARKSİZM’İN İNSAN DIŞI HAYVANA YAKLAŞIMI GÜNCELLENMELİ

Kitapla ilgili belirtmek istediğim bir diğer husus ise insanın bencilliğini değerlendirirken insan dışı hayvanlar ile olan ilişkisine bakış açısının belirleyiciliği.

Önal, “Neolitik yerleşimlerden biri olan Çatalhöyük’te tarım ve hayvancılık yapılıyordu; toplum bir miktar artı–ürünün varlığına işaret edecek biçimde hayli kalabalıktı ve karmaşık gelenekler geliştirmişti ama tüm bunlara rağmen eşitsizlik mevcut değildi” diyor. 

İnsan odaklı bir değerlendirme olarak bu söylenebilir ama hayvan özgürlüğü felsefesi açısından durum farklı: Hayvancılığın olduğu, hayvanların yaşam hakkının tanınmadığı, sömürüldüğü her durumda eşitsizlik vardı. İnsan emperyalizmi de bu sömürü üzerinde yükseldi.

Marksizm, bu nedenle, günümüzde doğa için de ölümcül bir tehlike yaratacak boyuta varan hayvancılık konusunu yeniden yorumlamalı. İnsan dışı hayvanların insan gibi bilinç sahibi duyguları olduğu kanıtlandığına göre, artık insan türü ile insan dışı hayvanlar arasındaki keskin ikiliği de tarihe gömmeli.

Kesin olan şu ki: Devrim, Aydınlanmanın ışığında yükselecek; bencil olmamayı başarabilen insanlar, sömürü düzenini hem insanlar hem de insan dışı hayvanlar için sona erdirecek.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Istakoz 19 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları